TULAREMİ HASTALARINDA BOYUN ABSE ODAKLARININ DRENAJI: KLİNİK DENEYİM VE SONUÇLAR


Creative Commons License

Aksoy A., Taçyıldız Y.

14. Ulusal Larengoloji Kongresi, Sakarya, Türkiye, 12 - 13 Eylül 2025, (Özet Bildiri)

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Sakarya
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

TULAREMİ HASTALARINDA BOYUN ABSE ODAKLARININ DRENAJI: KLİNİK DENEYİM VE SONUÇLAR Ahmet AKSOY, Yavuz TAÇYILDIZ Cumhuriyet Üniversitesi Tıp Fakültesi Kulak Burun Boğaz Anabilim Dalı, Sivas, Türkiye Giriş Tularemi, gram-negatif kokobasil Francisella tularensis’in etken olduğu, geniş klinik spektrum sergileyen ve özellikle orofarengeal formu ülkemizde sık görülen zoonotik bir enfeksiyondur. Klinik seyir, bulaş yolu ve konağın immün yanıtına göre değişkenlik göstermekte; medikal tedaviye dirençli olgularda servikal lenfadenitler abse formasyonuna ilerleyebilmektedir. Bu durum, cerrahi müdahale ve uzun süreli antibiyoterapi gereksinimi doğurarak hastalığın klinik yönetimini karmaşık hale getirmektedir. Amaç Bu çalışmada, kliniğimizde tularemi tanısı ile izlenen ve abse formasyonu gelişen hastaların klinik özellikleri, uygulanan medikal ve cerrahi tedavi yaklaşımları ile sonuçlarının değerlendirilmesi amaçlanmıştır. Yöntem Kurumumuzun Etik Kurul kararı (2024-11/59, 21.11.2024) sonrası, kasım 2023–ekim 2024 tarihleri arasında, tularemi tanısı ile kliniğimizde takip edilen 89 hasta retrospektif olarak incelendi. Tularemi tanısı, Sağlık Bakanlığı ve DSÖ kriterlerine göre kültürde üreme, MAT ≥1/160, serokonversiyon veya PCR pozitifliği ile doğrulandı. Çalışmaya yetersiz verileri olan hastalar alınmadı. Çalışmaya her yaştan hasta alındı. Hastaların demografik verileri, alışkanlıkları (sigara), başvuru semptomları, hematolojik değerleri, kronik hastalıkları, medikal tedavi süreleri, görüntüleme bulguları, antibiyotik rejimleri, yapılan cerrahi müdaheleler, hospitalizasyon oranları, histopatolojik incelemeleri ve yatış süreleri gözden geçirildi. İstatistiksel analizde Ki-kare, Fisher testi, Student T testi, Mann-Whitney U testi ve ROC analizi kullanıldı. Tüm testlerde istatistiksel önem düzeyi p <0.05 olarak alındı. Bulgular Hastaların yaş ortalaması 41,9±18,0 (5–79) olup %61,8’i kadındı. En sık başvuru semptomu boyunda şişlik (%84,3) idi. Muayenelerde servikal kitle, kriptik tonsillit, fluktuasyon veren abse ve fistülize nekrotik lezyonlar saptandı. Olguların 45’i (%50,6) yatırılarak tedavi edilmiş, ortalama yatış süresi 8 gün (1–25) bulunmuştur. Tedavi yaklaşımlarında 37 hastada monoterapi siprofloksasin, 12 hastada ampisillin-sulbaktam tercih edilmiş; diğerlerinde gentamisin, streptomisin, klindamisin veya doksisiklin uygulanmıştır. Tüm hastalara en az 21 gün antibiyoterapi verilmiş, tedavi seçimi klinik özelliklere göre enfeksiyon hastalıkları uzmanlarınca yönlendirilmiştir. Medikal tedaviye yanıtsız 19 (%21,3) hastada cerrahi drenaj yapılmış ve histopatolojik olarak süpüratif enflamasyon ile nekrotik granülom saptanmıştır. ROC analizinde WBC >7,9 değeri, hospitalizasyonu %71,1 sensitivite ve %65,9 spesifite ile öngörmüştür. Sigara kullanımı ve kronik hastalık varlığı ile cerrahi müdahale gereksinimi arasında istatistiksel anlamlılık saptanmadı. Sonuç Tularemi, klinik ve epidemiyolojik açıdan önemli bir enfeksiyon olup, özellikle orofarengeal formda boyun abseleri ile komplike olabilir. Çalışmamız, antibiyotik tedavisine yanıt vermeyen olgularda cerrahi drenajın tedavi sürecinde etkin bir seçenek olduğunu göstermektedir. Lökosit değerlerinin hastaneye yatış öngörüsünde yol gösterici olabileceği belirlenmiştir. Tularemi olgularının yönetiminde erken tanı, uygun antibiyoterapi ve gerektiğinde cerrahi müdahale, prognozun iyileştirilmesinde kritik öneme sahiptir.

Anahtar Kelimeler: Tularemi, abse, cerrahi müdehale, antibiyoterapi, siprofloksasin,