FEKAL MİKROBİYOTA TRANSPLANTASYONU: ÜLSERATİF KOLİT TEDAVİSİNDE YENİ ÇAĞ AÇABİLİR Mİ ?


Creative Commons License

Çavdar M., Çavdar M.

I. ULUSLARARASI SAĞLIK BİLİMLERİ KONGRESİ, Aydın, Türkiye, 29 Haziran - 01 Temmuz 2017, ss.449

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Aydın
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.449
  • Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Bağırsak mikrobiyatası bir organ sistemi gibi fonksiyon gören trilyonlarca mikroorganizmayı içeren bir ekosistemdir. Ülseratif kolit (ÜK), kolonik mukozanın inflamasyonu ile karakterize, relapslar ve remisyonlarla devam eden kronik bir gastrointestinal sistem hastalığıdır. ÜK'nin etiyolojisi henüz tam olarak anlaşılamamakla birlikte; intestinal mikrobiyota, beslenme, çevresel, immünolojik ve genetik faktörler gibi çeşitli risk bileşenlerinin tetikleyiciler oldukları bilinmektedir. Çeşitli çalışmalarda bağırsak mikrobiyotasında oluşacak bozulma olarak tanımlanan disbiyozisin, ÜK gelişimine neden olabileceği ileri sürülmüştür. Fekal Mikrobiyota Transpalantasyonu (FMT) işleminde, sağlıklı bireylerden alınan gaita süspansiyon haline getirilir. Hazırlanan bu süspansiyon hastanın intestinal lümenine lavman, nazoduodenal/nazojejunal sonda veya endoskopik yöntem vasıtasıyla verilir. Standart tedavi metodlarının aksine sağlıklı bir donörden alınan gaita ile yapılan FMT, aktarılan bireydeki yararlı bakteri filumlarının sayısını arttırmakta ve disbiyozisin düzeltilmesinde rol oynamaktadır. FMT, refrakter Clostridium Difficile (CD) infeksiyonunda %95 kür oranı ile tedavide altın standart haline gelmiştir. Bununla birlikte FMT’nin inflamatuar bağırsak hastalığı, irritabl kolon sendromu, kronik konstipasyon ve alkolik olmayan yağlı karaciğer hastalığı gibi birçok hastalığın tedavisinde kullanılması hakkında çalışmalar yürütülmektedir. Ancak ÜK’de FMT kullanımı hakkında yayınlanmış az sayıda çalışma vardır. Sun ve ark. yürüttükleri meta-analiz çalışmasında 2 randomize kontrollü, 1 açık etiketli vaka kontrol, 8 kohort çalışmasını incelemiş ve 133 katılımcıda klinik remisyonun %30.4 olduğunu göstermişlerdir. Öte yandan Kamai ve ark. ile Rossen ve ark. yaptıkları çalışmalarda FMT’nin ÜK remisyonu üzerine olan klinik etkinliğini kanıtlayamamışlardır. Sonuç olarak FMT’nin ÜK tedavisinde kullanılabilmesi için daha fazla sayıda iyi tasarlanmış çalışmaya, doğru hasta popülasyonunun tanımlanmasına ve FMT sürecini standartlaştırmak için oluşturulacak rehberlere ihtiyaç vardır.