İslam hukukunun Roma hukukundan etkilendiğini iddia eden teori ilk olarak XIX. yüzyılın ortalarında Oryantalistler tarafından ortaya atılmıştır. Fakat bazı oryantalistler ve batılı hukukçular bu teze karşı çıkmıştır. Onlardan biri 1933 de Roma hukuku konulu uluslar arası bir konferansta “Roma Hukukunun İslam Hukukuna Tesiri Oldu mu?” başlıklı bir sunum yapan İtalyan şarkiyatçı Prof. C.A. Nallino’dur. Ona göre İslam hukukunun yoktan ve kısa sürede teşekkülü akla iktibas şüphelerini getirse de aslında bu başarı dinin bilimi destekleyici ve cesaretlendirici bir bakış açısına sahip olması ve âlimlerin üstün çabalarından gelmektedir. Müslümanlar Roma topraklarını ele geçirdikleri dönemde o topraklarda Roma hukuku eğitimi veren kurumların olmaması ve halkın da bunlardan bihaber olması sebebiyle Müslümanlar bu hukukla tanışmış olamazlar. Bu İslam hukukunun Roma hukukundan etkilendiği iddiasını çürüten en önemli kanıtlardan biridir. Nallino’nun görüşüne göre İslam hukukunun Roma hukukundan türediğini ispat etmeye çalışan insanların göz ardı ettikleri üç husus vardı: a) İslam hukuku ile Roma hukuku arasında var olan bazı benzerlikler İslam’ın sadece bazı fıkıh ekolleriyle sınırlıdır. b) Aralarındaki bazı benzerliklere karşın çok sayıda temel farklılıklar da vardır, ama tez sahipleri bunları göz ardı etmiştir. Oysa, her ikisinin göz önünde bulundurulması, oranlarının ortaya konulması sağlıklı karar verebilmek için zorunludur. c) Hukuk ve hukukun kaynakları hakkında klasik Avrupa dünyası ile İslam dünyası arasında derin görüş farkı vardır. Helenistik dünyada derinden derine kök salmış fikir ve müesseselerin bir türlü İslam hukukunda kabul görmeyişini işte bu anlayış tarzındaki farklılık açıklamaktadır. Nallino’ya göre İslam hukukunun Roma hukukuna bağımlılığını veya derin Roma’nın ona etkisini iddia edenlerin bunu az-çok açıkça ispat etmeleri gerekir. Oysa onların bütün dayanakları aksi ispat edilmiş faraziyelerdir. Mesela Roma hukuk kitaplarının Arapçaya tercüme edildiğini farz ederler; oysa olaylar bunu tamamen yalanlamaktadır. Beyrut ve İskenderiye “hukuk ekollerinin geleneklerinin” devam ettiğini farz ederler; ama buralardaki hukuk eğitim kurumları Arap fetihlerinden önceki asırlarda kapanmıştı. İslam hukukunun Roma hukukundan etkilendiği tezine karşı çıkan oryantalistlerden diğeri Fransız oryantalist C.H.Bousquet’tir. 1947’de yayımlanan “Le Mystere de la formation et des origines du Fiqh” (Fıkh’ın oluşumu ve kaynakları meselesi çözülmemiş bir sırdır) isimli makalesinde Bousquet, İslam hukukunun kısa sürede doğup müthiş bir hızla gelişmesinin sırrını çözmeye çalışmıştır. İslam hukukunun ilk asırlarda neredeyse tekamüle erdiğini ifade etmiş, ilk dönem fıkıh kitaplarındaki “meselelerin ayrıntılı çözümüne” hayranlığını dile getirmiştir. İslam hukukunun dışardan etkilenmediğine birbirlerinden çok farklı gibi gözüken, hatta birbirleriyle kavgalı olan Ehl-i sünnet, Şia ve Hariciler arasındaki fıkhi ihtilafların sınırlı olmasını delil getirmiştir. Bousquet İslam hukukunun Roma hukukundan etkilendiği tezini de reddetmiştir. Çünkü onun görüşüne göre iki hukuk birbirinden hem madde hem ruh yönünden çok farklıdır. Çünkü fıkhın temelini oluşturan evlilik, talak, kölelik, cihad, veraset gibi konularda aralarında hiçbir benzerlik yoktur. Roma hukukunun seküler, İslam hukukunun ise tamamen dini olması ise ruhen tamamen farklı olduklarının göstergesidir. Bousquet’un görüşüne göre iki hukuk arasındaki benzerliklere verilen örnekler son derece sınırlıdır ve bu benzerlikler on kat fazla olsa dahi İslam hukukunun diğerinden etkilendiğini veya iktibas edildiğini ispata yetmez. Çünkü benzerliğin kaynağı başka şeyler, mesela tesadüf olabilir. Çünkü insan aklının seçeceği çözüm şekillerinin sayısı sınırlıdır ve iki hukukun bazı konularda tesadüfen kesişmiş olması mümkündür. Bousquet İslam hukukunun oluşumunda etkili olma ihtimali en güçlü hukuk olarak Talmud’u görmüş ve bunun ispat için bir hayli uğraşmıştır. Ancak sonunda, aralarında sıkı bir yakınlık tesis etmek istemesine rağmen hayal kırıklığına uğradığını ve başarısız kaldığını itiraf etmiştir. Bousquet son olarak şunları belirtmiştir: İslam hukuku özü ve mahiyeti itibari ile Müslümanların eseri, İslam’ın hemen hemen müstakil bir buluşudur. İslam Hukuku ve onun dehası Roma hukukuna bir şey borçlu değildir.
The theory claiming that Islamic law was affected by Roman law, was first put forward in the mid-19th century by the Orientalists, but some of the orientalists and western lawyers opposed the thesis. One of them was the Italian orientalist Prof. C.A. Nallino who made a presantation titled “Is Roman Law Affected by Islamic Law?”, at the International Conference on Romanian Law in 1933. According to him, even if The formation of Islamic law from nothing in a short time raises some doubts,actually this success comes from the scholars’ great effort and this region’s having a supportive and encouraging approach on science. On the other hand, when Muslims captured Roman territory, Roman law did not have any educational institutions, and the Roman people were unaware of it so, the Muslims couldn’t know the law. This is one of most important the evidences, refuting the claim of Islamic law is affected by Roman’s. In Nalino's view, there were three aspects that are ignored by people trying to prove that Islamic law is derived from Roman law: a) Some of the similarities between Islamic law and Roman law are limited only to some schools of Islamic jurisprudence. b) Despite some similarities, there are many basic differences between them, but the authors of the thesis ignored them. However, it is essential that both are taken into consideration and their pedigree revealed in order to make a sound decision. c) There is a significant differences of opinion between the classical European world and the Islamic world, on law and its sources. The differences on perspectives explains the disaproval of ideas and institutions, deeply rooted in the Hellenistic world, into Islamic law. In Nalino's point of view, those who claim the dependence of Islamic law on Roman law or a profound Roman influence on it, must prove that one way or another. However, all of their justifications are hypotheses that have been proven otherwise. For example, they assume that Roman law books were translated into Arabic. Whereas, events completely refute this. Again, they assume tha the Beirut and Alexandria law schools traditions are continuing. But institutions of legal education there were closed in the centuries before the Arab conquests. The other orientalist who opposed the thesis that Islamic law was influenced by Roman law is the French orientalist C.H.Bousquet. ). in his article, “Le Mystere de la formation et des origines du Fiqh” (The issue of the formation and sources of Fiqh is an unsolved mystery), published in 1947, he tried to solve the mystery of the birth of Islamic law in a short time and its rapid development. He stated that Islamic law had developed roughly in the first centuries, and he expressed admiration for the "detailed resolutions of issues" in early fiqh books. Bousquet proved that Islamic law was not influenced from outside, and the legal disputes, between Sunnis, Shiites, and Kharijites, who seem to be very different from each other and even fight with each other, are limited. Bousquet also rejected the hypothesis that Islamic law was influenced by Roman law. Because, in his opinion, the two laws differ greatly from each other in substance and spirit. So,there is no similarity on the matters bases of jurisprudence, such as marriage, divorce, slavery, jihad and inheritance. The fact that Roman law is secular and Islamic law is purely religious indicates that they are completely different in spirit. In Bousquet's view, the examples given of similarities between the two laws are very limited, and even if these similarities are ten times greater, it is not sufficient to prove that Islamic law was influenced by or borrowed from the other. Because the source of the similarity may be any thing,, eg coincidence. Because the number of solutions chosen by the human mind is limited and the two laws may have commen points on some issues by chance. Bousquet thought that, the Talmud law was the most likely to be influential on shaping Islamic law, and worked hard to prove it. However, in the end, he admitted that he was disappointed and failed, despite his desire to establish a close relationship between them. Finally, Bousquet mentioned the following: Islamic law, in its essence and nature, is the work of Muslims, and it is almost an independent invention of Islam. Islamic law and its genius owe nothing to Roman law.