Tarım Sektöründe İş Sağlığı ve Güvenliği ve Tarımsal Rekabet


Creative Commons License

Uzun A.

9th International "Başkent" Congress on Humanities and Social Sciences on May 20-23, Ankara, Türkiye, 20 - 23 Mayıs 2023, ss.242-246

  • Yayın Türü: Bildiri / Özet Bildiri
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Basıldığı Ülke: Türkiye
  • Sayfa Sayıları: ss.242-246
  • Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Günümüzde ülkelerin gıda güvenliği açısından tarım sektörünün, en önemli sektörlerden biri haline

geldiği göz ardı edilemez. Hatta bunu bazı stratejistler savunma sanayii ile eşdeğer önemde görmekte,

bazıları da bağımsızlığın olmazsa olmazı olarak görmektedirler. Ülkenin bağımsızlığı ve güvenliği

açısından düşünüldüğünde bu kadar hassas bir sektörde, uzun dönemli plan ve hedeflerin oluşturulması,

tarımsal üretimde modern yöntemlerin kullanılması, ülkenin üretim kapasitesinin hem miktar hem de

kalite açısından en yüksek seviyede olması, üreticilerin güvenli ve sağlıklı bir ortamda üretim yapması

için iş güvenliği kurallarına uygun eğitimler almaları sürdürülebilir gelişme ve kalkınmanın en temel

prensiplerindendir.

Çalışmanın amacı, iş sağlığı ve güvenliği kanunumuzda kapsam dışı bırakılan 50 işçinin altında işçi

çalıştıran tarım sektöründeki küçük aile işletmelerinde iş güvenliğinin önemine dikkat çekmek, tüm

ülkenin sağlığını ilgilendiren gıda sektöründeki üretimin daha sağlıklı ve güvenli üretilmesi konusuna

değinmektir. Çalışmada alan yazında son dönemlerde yapılmış çalışmalardan seçilmiş olan 2017-2022

yılları arasında yapılmış yerli ve yabancı makalelerden 20 çalışma incelenmiş, yapılan çalışmalar

değerlendirilmiş ve bu alanda daha çok çalışma yapılması yoluyla toplumsal bilinç oluşturulması

gerektiği kanaatine varılmıştır. Özellikle Türkiye’de iş güvenliği kanununun kapsam dışı bıraktığı

küçük ve orta büyüklükteki tarım işletmelerinde iş güvenliği konusunda bir bilinç oluşturulması

için, dünyadaki bazı örnekler de incelenerek gerek bilimsel gerekse politik olarak yapılması gereken

uygulamalara değinilmiştir.

İş sağlığı ve güvenliğinin literatürde birçok tanımı yapılmasına karşın kısaca, işyeri ortamlarındaki

insan sağlık ve güvenliğini tehdit eden tehlikelerin yok edilmesi, kişisel koruyucu donanım kullanımı

ile azaltılması ve çalışanların sağlık ve güvenliğini olumsuz etkileyecek unsurların yok edilmesi için

çalışan sistemli ve bilimsel çalışmalar diye ifade etmek mümkündür. 6331 sayılı iş sağlığı ve güvenliği

kanunumuzun tarım sektörünü büyük ölçüde kapsam dışında bırakmış olması, bu sektörde çalışanları

bilinçsiz ve savunmasız bırakmasının yanında, tüm ülke insanının hayatını da riske etmektedir. Bilinçsiz

şekilde kullanılan zirai ilaçlarla tüm ülke insanı üretilen bu ürünlerden zarar görürken, diğer yandan

uluslararası rekabet gücü açısından da geride kalmamız kaçınılmaz olmaktadır.

Türkiye’de tarım sektöründe çalışanların çoğunluğunun üretim alanıyla ilgili bir eğitim almamış

olması, tarımda zararlılarla mücadele ve verim artırıcı kimyasalların kullanılması, teknolojinin gelişimiyle birlikte birçok farklı makine ve teçhizatın ortaya çıkmasına rağmen bu konularda üreticilerin

yeterli bilgi ve deneyim ile kaynağa sahip olmaması gibi nedenlerle birçok insan genç yaşta hastalanarak

tedavi görmeye başlamakta veya hayata genç yaşta veda etmek zorunda kalmaktadır. Şu bir gerçek

ki, insanlar ekmek parası için sağlığından ve hayatından olmamalıdır. Bir insanın üretici hale gelmesi

için ortalama 30 yıl gerekiyor ve bu 30 yıl boyunca toplum o kişiye yatırım yaparak onu üretici hale

getirmeye çalışıyor. Oysa üretici hale gelen birey olumsuz çalışma koşulları yüzünden 10-15 yıl sonra

topluma olan borcunu ödemeden aramızdan ayrılıyor. Bunun maliyeti ekonomiye oldukça pahalıya

mal olmakta, en önemli üretim kaynağımız olan insana yapılan yatırımın karşılığı alınmadan milli

kaynaklarımız israf edilmektedir.

Tarım sektöründe kullanılan pestisitler (tarım ilaçları), tarım makineleri, ergonomik sorunlar, gürültü,

zoonozlar ve KKD kullanımının yaygın olmaması gibi sebepler ile; tarım işletmelerinin küçük aile

işletmesi olması, denetim ve iş sağlığı ve güvenliği kurallarının bu alanda uygulanabilir olmayışı gibi

sorunlar, birçok çalışanı iş sağlığı ve güvenliği konusunda savunmasız halde bırakmaktadır.

Sorunun çözümü için öncelikle üniversite eğitimi almış ama asgari ücretle iş arayan genç nüfusun

tarım sektörüne yönlendirilerek geleneksel üretim yöntemlerinin değiştirilmeye çalışılması,, bu genç

yatırımcılara maddi devlet desteğinin yanı sıra, iş sağlığı ve güvenliği uzmanları ve işyeri hekimlerinin

destek vererek risk analizi yapmaları ve modern yöntemlerle riski en aza indirgeyecek iş güvenliği

kurallarının yerleştirilmesi ve bunun için de devletin ayrıca teknik personel desteği sağlaması, bu konuda

tarım il ve ilçe müdürlüklerinin ise öncü rol oynaması öncelikli hedefler arasında olmalıdır.

Özetle tarım sektörü, bir ülkenin bağımsızlığı için milli güvenlik ve savunma sanayii kadar

önemli bir sektördür. Geleneksel yöntemlerle yapılan tarımsal üretim modelinden, modern dünyanın

kullandığı tarımsal yöntemlere geçebilmek için yalnızca işgücü ve sermaye yetmemektedir. Günümüzde

bilginin en kıymetli üretim faktörü olduğu yadsınamaz. Bu yüzden devletin hızla tarım sektöründeki

bilgi eksikliğini giderecek tedbirler alması, modern üretim yöntemlerinin tanıtılması, il ve ilçe tarım

müdürlüklerinin üreticilerin toprak analizlerini yaparak ilgili bölgede ne tür katma değeri yüksek

ürünlerin yetiştirilebileceği konusunda bilgilendirmesi gerekmektedir.

Yapılan bu çalışmada öncelikle modern dünyada tarım ve tarımsal ürünlerle ilgili gelişmeler, bu

ürünlerin Türkiye’de yaygınlaştırılması yoluyla ürün çeşitliliğinin artırılması konuları ele alınmış, bunu

yaparken de çalışanların sağlık ve güvenliğini tehdit etmeden iş sağlığı ve güvenliği kurallarına riayet

ederek, sağlıklı ürünlerin üretiminden ve sağlıklı nesillerin varlığından taviz vermeden tarım sektörünü

büyütmeyle ilgili öneriler sunulmuştur.

Today, it cannot be ignored that the agricultural sector has become one of the most important sectors

in terms of food security in countries. In fact, some strategists consider it to be of equal importance to the

defense industry, while others see it as a sine qua non of independence. When it is considered in terms

of the independence and security of the country, the establishment of long-term plans and targets in such

a sensitive sector, the use of modern methods in agricultural production, the highest level of production

capacity of the country in terms of both quantity and quality, and occupational safety for producers to produce in a safe and healthy environment. It is one of the most basic principles of sustainable

development and development.

The aim of the study is to draw attention to the importance of occupational safety in small family

businesses in the agricultural sector that employ less than 50 workers, which is excluded from the scope

of our occupational health and safety law, and to touch on the issue of healthier and safer production in

the food sector, which concerns the health of the whole country. In the study, 20 studies from domestic

and foreign articles made between 2017-2022, which were selected from recent studies in the literature,

were examined, the studies were evaluated and it was concluded that social awareness should be created

through more studies in this field. In order to raise awareness about occupational safety, especially in

small and medium-sized agricultural enterprises, which are excluded from the scope of the occupational

safety law in Turkey, some examples in the world have been examined and the practices that should be

done both scientifically and politically have been mentioned.

Although many definitions of occupational health and safety are made in the literature, it is possible

to briefly describe it as systematic and scientific studies that work to eliminate the dangers that threaten

human health and safety in workplace environments, to reduce them with the use of personal protective

equipment, and to eliminate the elements that will adversely affect the health and safety of employees.

The fact that our Occupational Health and Safety Law No. 6331 has largely excluded the agricultural

sector, leaves the workers in this sector unconscious and vulnerable, as well as putting the lives of the

people of the whole country at risk. While all the people of the country suffer from these products, which

are used unconsciously, it is inevitable for us to lag behind in terms of international competitiveness.

Many people suffer from reasons such as the fact that the majority of those working in the agricultural

sector in Turkey have not received any training in the field of production, the use of chemicals to combat

pests and increase productivity in agriculture, and the fact that many different machinery and equipment

have emerged with the development of technology, but the producers do not have sufficient knowledge,

experience and resources in these matters. they start to receive treatment by getting sick at a young age

or have to say goodbye to life at a young age. It is a fact that people should not lose their health and

life for a living. It takes an average of 30 years for a person to become a producer, and during these 30

years, the society invests in that person and tries to make him productive. However, the individual who

becomes a producer leaves us after 10-15 years without paying his debt to the society due to unfavorable

working conditions. The cost of this is very costly to the economy, and our national resources are wasted

without being paid for the investment made in human, which is our most important production resource.

Due to reasons such as pesticides (pesticides) used in the agricultural sector, agricultural machinery,

ergonomic problems, noise, zoonoses and PPE usage is not common; Problems such as the fact that

agricultural enterprises are small family businesses and that the inspection and occupational health and

safety rules are not applicable in this field leave many workers vulnerable to occupational health and

safety.

In order to solve the problem, firstly, trying to change the traditional production methods by directing

the young population who have a university education but looking for a job with minimum wage to the

agricultural sector, these young investors should be supported by financial state support, occupational

health and safety experts and occupational physicians to carry out risk analysis and risk with modern

methods. The establishment of occupational safety rules that will minimize the number of workers, and

the state to provide technical personnel support for this, and the provincial and district directorates of

agriculture to play a leading role in this regard should be among the priority targets.

In summary, the agricultural sector is as important as the national security and defense industry for

the independence of a country. Labor and capital alone are not enough to switch from the agricultural production model made with traditional methods to the agricultural methods used by the modern world.

It is undeniable that knowledge is the most valuable production factor today. Therefore, the state should

take measures to eliminate the lack of information in the agricultural sector, introduce modern production

methods, and provincial and district agriculture directorates should inform the producers about what

kind of high added value products can be grown in the relevant region by making soil analysis.

In this study, first of all, the developments in agriculture and agricultural products in the modern

world, and the issues of increasing product diversity through the dissemination of these products in

Turkey were discussed. Suggestions for growing the agricultural sector without compromising its

existence were presented.