Amaç: Bu çalışmada kliniğimize başvuran invaziv lobuler meme kanseri tanılı hastaların klinik özellikleri ve sağkalım sonuçlarını araştırdık. Gereç ve Yöntemler: Cumhuriyet Üniversitesi Onkoloji Merkezi'ne 2007-2019 yılları arasında başvuran hastalardan, invazif lobüler karsinom tanısı alan hastalar retrospektif olarak incelendi.. Bulgular: Çalışmada 1166 invaziv meme kanserli kadın hastanın dosyası incelenmiş ve bunlardan 64’ünün (5,5%) invaziv lobular meme kanseri alt tipinde olduğu tesbit edilmiştir. Tanıda 30 (47%) hastanın evre I-II, 31 (48%) hastanın evre III ve 3 (5%) hastanın ise evre IV olduğu tesbit edilmiştir. Histopatolojik değerlendirmelere göre hastaların 60’ında (94%) estrogen reseptörü (ER) pozitif, 53’ünde (83%) progesterone reseptörü (PR) pozitif, 6’sında (9%) HER2-pozitif olarak tesbit edildi. Yapılan tedaviler değerlendirildiğinde 48 (75%) hastaya modifiye radikal mastektomi, 15 (23%) hastaya meme koruyucu cerrahi uygulanmıştır ve 54 (84%) hastaya adjuvant kemoterapi, 55 (86%) hastaya hormonoterapi ve 44 (69%) hastaya radyoterapi verilmiştir. Takipte 14 (22%) hastada metastaz tesbit edilmiş olup metastaza kadar geçen süre medyan 38 (6- 76) aydı. Hastaların 5 yıllık genel sağkalım ve hastalıksız sağkalım sırasıyla 80% ve 73%’tü. Sonuç: Çalışmamızda invaziv lobüler meme karsinomu, çoğunluğunu postmenopozal kadınların oluşturduğu, daha çok ileri evrelerde tanı alan, histopatolojik olarak hormon reseptörü pozitifliği yaygın görülen meme kanseri alt tipi olarak tesbit edilmiştir.
Aim: In this study, we investigated the clinical features and survival outcomes of patients diagnosed with invasive lobular breast cancer who presented to our clinic. Material and Methods: Patients diagnosed with invasive lobular carcinoma who applied to Cumhuriyet University Oncology Center between 2007 and 2019 were examined retrospectively. Results: In the study, the files of 1166 female patients with invasive breast cancer were reviewed, and it was determined that 64 of them (5.5%) had the invasive lobular carcinoma subtype. At diagnosis, 30 patients (47%) were in stage I-II, 31 patients (48%) were in stage III, and 3 patients (5%) were in stage IV. According to histopathological evaluations, 60 patients (94%) were found to be estrogen receptor (ER) positive, 53 patients (83%) were progesterone receptor (PR) positive, and 6 patients (9%) were HER2-positive. Regarding the treatments administered, 48 patients (75%) underwent modified radical mastectomy, 15 patients (23%) underwent breast-conserving surgery, 54 patients (84%) received adjuvant chemotherapy, 55 patients (86%) received hormone therapy, and 44 patients (69%) received radiotherapy. During follow-up, metastasis was detected in 14 patients (22%), with a median time to metastasis of 38 months (range 6-76 months). The 5-year overall survival and disease-free survival were 80% and 73%, respectively. Conclusion: In our study, invasive lobular breast carcinoma was determined to be a common subtype of breast cancer, the majority of which are postmenopausal women, are diagnosed at advanced stages, and histopathologically hormone receptor positivity is common.