Atıf İçin Kopyala
Işıdan H., Turan T., Atasoy M. O., Özbek R.
GÜNEŞ TIP KİTABEVLERİ, Ankara, 2022
-
Yayın Türü:
Kitap / Mesleki Kitap
-
Basım Tarihi:
2022
-
Yayınevi:
GÜNEŞ TIP KİTABEVLERİ
-
Basıldığı Şehir:
Ankara
-
Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Adresli:
Evet
Özet
Özet
KANATLILARIN VİRAL HASTALIKLARI Hakan IŞIDAN, Turhan TURAN, Mustafa Ozan ATASOY, Remziye ÖZBEK Sivas Cumhuriyet Üniversitesi, Veteriner Fakültesi, Viroloji Anabilim Dalı, 58140, SİVAS 1. POKSVİRÜS ENFEKSİYONLARI Kanatlı poksvirüsleri bugüne kadar 26 takımda bulunan toplam 232 kuş türünde tanımlanmış, kalabalık ve az çalışılmış bir virüs grubudur. Uzun süredir bilinen bir kanatlı patojeni olup 20. yy'nın ortalarına doğru aşıları geliştirilerek özellikle sıcak iklime sahip batı ülkelerinde ticari kanatlı yetiştiriciliğinden eradikasyonu büyük ölçüde sağlanmıştır. Ancak insekt ısırması ile mekanik olarak taşındığı üzere, sokucu sineklerin bulunduğu tropikal bölgelerde faaliyet gösteren işletme ve çiftliklerde hala sorun teşkil edebilmektedir. Bu bölgelerde aşılama hala kritik öneme sahiptir. Birkaç serotipi olmasına rağmen aşılamanın yapıldığı bölgelerde salgın çok ender bildirilir; bu salgınların da aşılama hataları veya variant kaynaklı olup olmadığı bilinmemektedir. Kanatlı poksvirüsleri yumurta üretiminde düşüş, yavaş büyüme ve beklenmeyen ölümlere neden olmaktadır. Ölümler yavaş kutanöz formun görüldüğü kanatlılarda düşüktür. Ancak generalize enfeksiyonlarda lezyonlar difterik formdayken sekonder enfeksiyonlar ve kötü bakım şartları eklendiğinde mortalite artış gösterebilir. Bu şartlar altında da ciddi ekonomik kayıplar kaçınılmazdır. Etiyoloji ve Epidemiyoloji Kanatlı poksvirüsleri (Avipoxvirus) Poxviridae ailesinin Chordopoxvirinae alt ailesine mensup memeli olmayan virüs genusudur. Olgun virus tuğla biçiminde olup etra^ rastgele yüzey tübülleri ile kaplıdır. Elektron mikroskobu altında bikonkav bir çekirdek, bu çekirdeğin etra^nda iki adet lateral cisimcik ve bunların tamamını kaplayan zarf tabakasından ibarettir. Çift iplikli DNA’sı oldukça uzun olup (kanarya poksvirüsü için 365 kbç) 350 kadar proteini açıklayabilmektedir. Kanatlı poksvirüsleri %70 etanol, %50 izopropil alkol, %0.5 izopropil alkol, %30 formaldehit, %10 benzalkonyum klorid ve %1.75% iodin - %10 polietilen glikol nonilfenil eter karışımı ile bir dakika içerisinde inaktif hale gertirilebilir. 55 °C üzeri sıcaklıklarda stabil kalamaz. Kanatlı poksvirüsleri dünyanın her yerinde ticari kanatlı işletmelerinde ortaya çıkabilir. Ancak insidens her bölgede farklılık gösterir. Kanatlı poksvirüslerinin yayılmasında önemli epizootik faktörler çevredeki vektörlerin miktarı, iklimsel koşullar, konakçı yoğunluğu ve konakçı duyarlılığıdır. Genel olarak vektör sayısındaki artış, yağmurun ve sıcaklığın artması hastalık insidensini artırır. Bir yıllık yaşa kadar olan kuşlar, yetişkin kuşlara göre daha duyarlıdır. Kanatlı poksvirüslerinin konakçı aralığı evcil kanatlılar, yırtıcılar, papağan türleri, su kuşları ve deniz kuşları gibi birçok türü kapsamaktadır. Ancak gökkuzgunumsular (Coraciiformes) türünde bu güne kadar tespit edilememiştir. Enfekte kuşlar kanatlı poksvirüsünün temel rezervuarıdır. En sık görülen bulaş yolu bazı sokucu sinek türleri (Ceratopogonidae) ile sivrisinekler (Culicidae); mekanik olarak pireler ve yeşil şişe sinekleri tara^ndan taşınmasıdır. Çevresel şartlara dayanıklı olması nedeniyle yemlik ve tüneklerin kontamine olması ve ortamdaki tozun inhalasyonu ya da sindirilmesi de bulaşmada önemli rol oynar. Ormanlara yabanıl kuşlar için asılan yemlikler de enfeksiyonun yayılmasına neden olabilir. Klinik Bulgular Hastalık bazen aynı anda görülebilen iki formda meydana gelir: Kutanöz ve difterik form. Ayrıca genellikle kanaryalarda görülen, yüksek mortalite ile seyreden sistemik form da mevcuttur. Kutanöz formda ibik, sakal, gözkapağı ve vücuttaki diğer tüysüz bölgelerde nodüler lezyonlar gözlemlenir. Kutanöz göz formunda görüş açısı kapandığından canlının su ve yem bulması zorlaşır. Difterik formda (ıslak form) ağızda, özefagusta ve trakeada aft benzeri veya difterik yeşilimsi lezyonlar ile beraber koriza benzeri hafif veya şiddetli solunum bulguları tespit edilir. Ağız köşeleri, dil, boğaz ve trakeanın üst kısmındaki lezyonlar canlının yeme, içme ve solumasına engel olur. Yumurtacı piliçlerde ve olgun yaştaki kanatlılarda hastalık yavaş ilerlerken hastalık hali ve yumurta veriminde düşme gözlemlenir. Kanaryalarda klinik bulgular solunum güçlüğü, baş, boyun ve kuyruk kısımlarında tüylerin kaybedilmesi ve/veya derinin pullu görünümü, kilo kaybı ve yüksek mortalite şeklinde tespit edilir. Patogenez ve Patoloji Kutanöz formda tavuklarda görülen karakteristik lezyon epidermis ve ilişkili tüy foliküllerinde meydana epiteliyal hiperplazi, önce küçük ve beyaz nokta olarak beliren ve hızla büyüyerek sarımtrak renge dönen nodül yapısıdır. İntradermal olarak enfekte edilen tavuklarda 4. günde birkaç lezyon olarak tespit edilir. Lezyonlar 5-6. gün içinde papül, daha sonra da veziküle dönüşür. Vezikül aşamasında artık genişlemiş ve kalın kabuklu, koyu renkli lezyonlar halindedir (Resim 1A). Takriben 1-2 haftada lezyonlar hatlarından itibaren yangılı ve hemorajik hale gelir. Kabukların oluştuğu sonraki haftalarda deskuamasyon ve epitel tabakanın bozulması gözlemlenir. Eğer oluşan taze kabuklar kaldırılırsa hemorajik granule yüzey altında seropurulent eksudat ihtiva eden bir yara formu tespit edilir. Difteri formunda opak nodüller ve yeşilimtrak plakalar ağız, özefagus, dil ve üst trakeanın mukozasında oluşmaya başlar. Bu yapılar bir araya gelerek yeşil, irinli, nekrotik veya psödodifterik membranlar biçimini alır. Bu membranlar kaldırılırsa difterik ve kanamalı erozyonlar görülür. Canlıdaki yangısal olaylar sinüsler (özellikle infraorbital sinüsler), yutak, gırtlak ve özefagusa genişleyen bir yayılım gösterir. Bu durum da sinüslerin şişmesi ve solunum güçlüğünü beraberinde getirir. Kanarya poksvirüsünde ise lezyonlar kalınlaşan gözkapakları, baş ve boyun derisinde küçük nodüller, timusun büyümesi, akciğerlerde hafif veya şiddetli konsolidasyon alanlarının oluşması ve sinüs ve trakeada eksudat varlığı olarak tespit edilir. Hindilerde patolojik ilk bulgular hindinin başındaki gerdan ve ibik gibi bölgelerde yeşilimtrak döküntüler meydana gelmesidir. Bunlar yumuşak olup püstül aşamasında kaldırıldığında yapışkan seröz eksudat ihtiva eden yangı alanı görülür (Resim 1B). Ağız ve gözkapağı membranları sıklıkla etkilenmiş vaziyettedir. Bu enfeksiyon odakları büyür, kuru kabuklar veya sarı-kahverengi arası, siğil benzeri oluşum haline gelir. Kanaryalarda ise bazı durumlarda patolojik bulgular farklı olabilir. Seröz dokularda fibrinöz karakterli yangı, karaciğer dejenerasyonu veya nekrozis, akciğerde ödem ve hiperemi ve fibrinöz pnömoni gözlemlenebilir. Bu bulgular kanaryaların akut sistemik formunda sıklıkla gözlemlenir. Teşhis Klinik bulgular ve lezyonların tespit edilmesi çoğu zaman yanıltıcı olup ayırıcı tanı metotlarının uygulanması gereklidir. Pire ve bakteri kaynaklı hastalıklar da poksvirüs benzeri lezyonlar oluşturabilir. Candidiasis, capillariasis ve trichomoniasis hastalıkları da klinik bulgular bakımından poksvirüslerin difterik formuna benzerlik gösterir. Eğer imkân var ise virus koryoallantoik zara inokule edilerek ayırıcı tanıya gidilebilir. Ancak yabanıl kanatlılardan yapılan örneklemeler için bu mümkün olmayabilir. LMH ve QT35 hücre hatları da virusun çoğaltılabilmesi için uygundur. Hastalıktan etkilenen dokulardan örneklemelerin HxE boyama ile mikroskopta incelenerek eozinofilik sitoplazmik inklüzyon cisimciklerinin saptanması (bkz. Resim 2) sık kullanılan bir metottur. Saha suşu ile enfekte hayvanlar ile aşılı hayvanlar restriksiyon fragman uzunluk polimorfizmi (RFLP) kullanılarak birbirinden ayırt edilebilir. Böylece önceden aşılanmış hayvanlarda hastalık ortaya çıkması halinde hastalığın etkeni (aşı suşu veya vahşi tip suş) anlaşılabilir. Aşı suşu retiküloendoteliyazis virüsün (REV) sadece uzun terminal tekrarını taşırken saha suşu viral genin tamamını taşımaktadır. Öte yandan viral genomun teşhisi için birçok gene yönelik spesifik PCR primeri mevcuttur. PCR tekniği kullanılarak hastalığın ayırıcı tanısının ve saha suşu/aşı suşu ayrımının yapılması mümkündür. Bu amaçla REV zarf geni spesifik primer setleri kullanılır. Doğal enfekte ve aşılı kuşlarda hem humoral hem de hücre aracılı bağışıklık yanıtı meydana gelir. Humoral yanıt ELISA, Agar jel presipitasyon ve virüs nötralizasyon testleri kullanılarak tespit edilebilir. AGP basit ve güvenilir bir test olsa da duyarlılığı ELISA’ya göre oldukça düşüktür. Koruma ve Kontrol Kanatlı poksvirüslerinin çevresel şartlara dayanıklı olması nedeniyle bir önceki sürü kesimhaneye gönderildikten sonra yeni getirilen genç kuşlara kolayca bulaşabilir. Özellikle kalabalık ve karışık yaş grubundaki sürülerde hastalığın temas ve aerosol yol ile bulaşması sık görülür. Kanatlı poksvirüsleri vektör kaynaklı olduğundan öncelikle salgın görülmesi muhtemel yerlerde vektör popülasyonunun azaltılması üzerine çalışılmalıdır. Yetişkin sivrisineklerin popülasyonunun azaltılması, üreme ve larva alanlarının ıslahı veya biyokontrol ajanlar ile indirekt mücadele uygulanabilir. Buna ek olarak vektörlerin kanatlıya ulaşmaması için önlemler alınabilir. Tüneklerin ve yemliklerin iki haftada bir kolaylıkla ulaşılabilen hipoklorit ile sterilizasyonu dahi salgın riskini azaltır. Eğer toz kaynaklı bir enfeksiyondan şüpheleniliyor ise tozun kontrol altına alınması önemlidir. Yakalanmış yabanıl kanatlılarda poksvirüs enfeksiyonunun görülmesi durumunda mevcut kümes hayvanlarına aşı uygulanır. Kanatlı poksvirüsü ve güvercin poksvirüsü aşıları hastalığın sık görüldüğü endemik bölgelerde rutin olarak kullanılır. Aşılama özellikle hastalığın şiddetli formunun önüne geçilmesi için önem arz eder. Bazı endemik bölgelerde birden fazla suş ile aşılama optimal koruyuculuğun sağlanması için gerekli olabilir. Örneğin ABD’de kanatlı poksvirüsü ve güvercin poksvirüsü aşısı bir arada kullanılır. Aşılama canlıların sağlıklı olduğu dönemde uygulanmalı, bütün sürüye aynı zamanda uygulanmalıdır. Birkaç kanatlıda hastalık belirtileri ortaya çıktığında sürünün geri kalanı derhal aşılanmalıdır. Resim 1. Başın tüysüz alanında kanatlı poksvirüsü kaynaklı kabuk benzeri lezyonlar. A. Broyler horozu ve B. Hindi. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Jean Sander. Resim 2. Kanatlı poksvirüs enfeksiyonunda sitoplazmik inklüzyon cisimciklerinin gösterilmesi. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Deoki Tripathy. 2. HERPESVİRÜS ENFEKSİYONLARI ENFEKSİYÖZ LARİNGOTRAKEİTİS (ILT) Etiyoloji ILT'ye sebep olan virus Herpesviridae ailesinin Alphaherpesvirinae alt ailesine ait Iltovirus genusunda bulunan ve Gallid herpesvirus 1 (GaHV-1) olarak da bilinen enfeksiyöz laringotracheitis virusudur. ILTV; yaklaşık 150 kilobaz (kb) uzunluğunda, linear, çift sarmallı DNA genomuna sahiptir. Klinik Bulgular Hastalığın şiddeti; virusun virülansı, stres koşulları, diğer patojenlerle ortak enfeksiyonlar, sürü yoğunluğu, sürünün bağışıklık durumu ve tavukların yaşı gibi faktörlere bağlı olarak değişiklik gösterir. Hastalığın kuluçka süresi 6-14 gün kadardır. ILT'nin klinik seyri, hastalığın hafif veya şiddetli formda olmasına bağlı olarak 11 günden 6 haftaya kadar değişebilir. Hastalık perakut, akut ve kronik formlarda ortaya çıkabilir. Perakut formda, hızlı bir yayılım ve yüksek ölüm oranı mevcuttur. Ölümler, hastalığın başlangıcından itibaren 3 gün içinde gerçekleşir. En bariz klinik belirti, nefes darlığı sebebiyle tavukların boyunlarını ileri doğru uzatmalarıdır. Kanatlılar trakeada biriken kanlı mukusu çıkarmaya çalışırken öksürür, kafalarını sallar ve hırıltılı sesler çıkarırlar. Tavukların çıkardıkları pıhtılaşmış kan içeren mukusu kümeslerin duvarlarında ve zemininde görmek mümkündür (Resim 3A). Hastalığın akut formunda nefes darlığı, depresyon, burun akıntısı ve gözün iç köşesinde köpüklü eksudatlı prulent konjuktivit gözlenir (Resim 3B). Morbidite %100'e ulaşabilirken mortalite %10-30 arasında değişir. Yumurtacı sürülerde yumurta verimi düşer, bazı sürülerde yumurta üretimi tamamen durabilir ancak zamanla verim normal seviyeye çıkabilir. Hastalığın daha az şiddetli kronik formunda gözlenen klinik belirtiler; infraorbital sinüslerde şişme, gözlerin tamamen kapanması, sürekli burun akıntısı, hafif nefes darlığı, öksürük, hırıltı, kafa sallama, gözlerde şaşılık ve yumurta üretiminde azalmadır. Bu formda mortalite genellikle %2'den azdır, morbidite %5'i bulur. Nekropsi Nekropside hastalığın şiddetine bağlı olarak büyük lezyonlar konjuktiva, sinüsler ve üst solunum yollarında bulunabilir. Trakeada karakteristik kanamalar ve mukus tıkaçları gözlenir (Resim 4). ILT'de akciğer ve hava keselerinin tutulumu nadirdir. Ancak bazen akciğerlerde tıkanıklık ve lümende kazeöz eksüdat ve hava keselerinin kalınlaşması görülür. Ayrıca; akut muko-fibrino rinit ve sinüzit, paranazal sinüslerin kazeöz eksüdat ile tıkanması, yüzde şişme ve muko- fibrino trakeit gibi lezyonlar gözlenebilir. Ağır vakalarda pnömonik tıkanıklık, konsolidasyon ve kırmızı hepatizasyon değişiklikleri izlenebilir. Bulaşma Enfekte kanatlılar, virüsü enfeksiyondan sonraki 10 gün boyunca solunum salgıları ile saçar. ILTV konakçıya solunum yolu, oküler ve daha az oranda oral yoldan girer. Virusun ana kaynakları hasta tavuklar, gizli taşıyıcılar, kontamine altlık ve içme suyu olarak bilinir. Virüs genellikle bir sürüye solunum eksüdatlarıyla doğrudan temas veya kontamine ekipman, çöp, yem torbaları, tüyler, araçlar, toz, ayakkabı, giysiler ve insanların hareketleriyle dolaylı ve mekanik yolla bulaşır. Yumurta yoluyla bulaşma gösterilmemiştir. Doğrudan kuştan kuşa bulaşma, klinik olarak iyileşmiş taşıyıcı kuşlarla temastan ziyade akut enfekte kanatlılardan daha kolay gerçekleşir. Ancak daha önceki salgınlardan kurtulan taşıyıcı kuşlar, aynı zamanda sağlıklı kuşlar için bir enfeksiyon kaynağı olarak görev yaparlar. Etkilenen kümeslerden atılan ölü kuş leşlerini yiyen köpekler ve kediler de enfeksiyonu yayar. Ticari kanatlı işletmeleri arasında ILTV'nin rüzgar yoluyla bulaştığı gösterilmiştir. Korunma ve Kontrol Etlik piliç üretiminde profilaktik aşılama ihtiyacını azaltmak için yüksek düzeyde biyogüvenlik önlemleri önemlidir. Potansiyel olarak kontamine olmuş personel, yem, ekipman ve kuşların hareketini önlemede saha karantinası ve hijyen, ILT'nin başarılı bir şekilde önlenmesi ve kontrolünün temelidir. ILT’de aşılama, salgınlar için mükemmel bir önleyici tedbirdir. ILT salgınlarını kontrol etmede en etkili yaklaşım, hızlı bir teşhis, etkili bir aşılama programı ve daha fazla virüs yayılmasını önlemek için koordineli bir çabadır. ILT'yi önlemek için tavuk embriyosu kökenli (Chicken Embrio Origin CEO) ve doku kültürü kaynaklı (Tissue Culture Origin TCO) aşıları içerir. CEO, embriyolu yumurtalardaki ardışık pasajlarla zayıflatılır ve içme suyu, göz damlası veya sprey ile uygulanabilir. TCO suşu hücre kültüründe çoklu pasajlarla zayıflatılır ve göz damlası şeklinde uygulanır. Son yıllarda fowlpox avipoxvirus (FPV) ve hindilerin Meleagrid herpesvirus 1 (HVT) kullanılarak yeni nesil vektör aşılar geliştirilmiştir. Resim 3: A. Broyler sürüsünde öksürerek kanlı eksudatın atılması ve hiperventilasyon hastalığın şiddetli formunda karakteristiktir. B. Bir broylerde ILTV kaynaklı orta şiddette konjunktivitis. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Maricarmen Garcia Resim 4: Bir broylerde hafif şiddette hemorajik trakeitis. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Maricarmen Garcia. MAREK HASTALIĞI Etiyoloji Marek hastalığına sebep olan virus Herpesviridae ailesinin Alphaherpesvirinae alt ailesine ait Mardivirus genusunda bulunan ve Gallid herpesvirus 2 (GaHV-2) olarak da bilinen Marek’s disease virusudur (MDV). MDV; zarflı, ikosahedral simetrili ve linear çift sarmallı bir DNA virüsüdür. Virüs üç serotipe ayrılır: MDV-1 (RB-1B, Md5, GA ve CVI988/Rispens suşları), MDV-2 (SB-1 ve HPRS-24 suşları) ve hindi herpes virüsü olarak adlandırılan MDV-3 (HVT, FC126 suşu). Tavuklarda sadece MDV-1 serotipi hastalığa neden olabilir, MDV-2 ve HVT avirülenttir ve genellikle aşı suşu olarak kullanılırlar. Bulaşma Kuşlar, kümeslerden gelen kontamine tozun solunmasıyla enfekte olur ve karmaşık bir döngünün ardından virüs, enfekte olmuş kuşların tüy folikülünden dökülür. Marek hastalığı virüsü, tavuklar arasında hava yoluyla doğrudan veya dolaylı temas yoluyla kolaylıkla bulaşır. Tüy Folikül Epiteli tamamen bulaşıcı virüs üretir. Tüylerde bulunan hücreler, çevrenin kontaminasyonunun ve tavukların enfeksiyonunun ana kaynağını oluşturur. Kirlenmiş kümes tozu, 20–25°C'de en az birkaç ay ve 4°C'de yıllarca bulaşıcı kalır. Ticari işletmelerde, genç tavuklar enfeksiyona en yaygın olarak yetiştirme kümesindeki artık toz ve kepekle temas yoluyla veya bitişik kümeslerden, fomitlerden veya personelden gelen aerosol haline getirilmiş tozla maruz kalırlar. Virüs bir tavuk sürüsüne girdikten sonra, aşılama durumu veya genetik direnç ne olursa olsun, enfeksiyon kuştan kuşa hızla yayılır. Klinik Bulgular Marek hastalığı, farklı belirtilere ve birkaç değişken patolojik sendroma sahip ilerleyici bir hastalıktır. Lenfoproliferatif sendromlar Marek hastalığında çok sık görülür. Lenfoma en yaygın olanıdır. Visseral organ tutulumu ve genellikle bir veya iki bacağın veya kanadın felci mevcuttur. İnkoordinasyon yaygın bir erken belirtidir. Genellikle siyatik siniri tutan tek taraflı parezi veya felç nedeniyle, bir bacak öne, diğeri geriye doğru tutulur (Resim 5A). Baş, boyun ve kanatların düşmesi yaygındır. Vagus siniri tutulmuşsa, kursağın genişlemesi ve nefes darlığı olabilir. Marek hastalığı lenfoması bazen nörolojik belirtiler olmadan ortaya çıkabilir ve sadece visseral tümörlerle birlikte depresyon ve koma hali olarak ortaya çıkar. Akut Marek hastalığı veya tavuk felci; genç tavuklarda, sürüdeki kuşların büyük bir bölümünün depresyon gösterdiği, birkaç gün sonra bazı kuşların ataksi ve felç olduğu patlayıcı salgınlar şeklinde ortaya çıkar. Lenfomalı tavuklar klinik olarak normal görünebilir ancak neokropsi yapıldığında geniş neoplastik tutulum gözlenir. Bazen etkilenen kuşlarda tipik visseral lenfomalar yoktur, ancak sinir lezyonları belirgindir. Genellikle yaşlı kuşlarda oküler lenfomatozis, transforme (neoplastik) lenfositlerin infiltrasyonu sonucu bir veya iki gözün irisinin grileşmesine yol açan nadir bir sendromdur; gözün pupillası düzensiz, eksantrik görünümde olup (Resim 5B) ve kısmi veya tam körlük vardır, ölüm nadirdir. Kutanöz Marek hastalığı, özellikle genç kuşların tüy foliküllerinde 1 cm çapa kadar yuvarlak, nodüler lezyonlar oluşur. Tüyler yolunduktan sonra lezyonlar kolayca tanınır. Bacakların tüysüz bölgesi belirgin bir kırmızı renge sahip olabilir ve bu nedenle Marek hastalığına bazen "kırmızı bacak sendromu" denir. Özellikle seyrin uzadığı kuşlarda kilo kaybı, solgunluk, iştahsızlık ve ishal gibi spesifik olmayan belirtiler görülebilir. Ticari sürülerde ölüm, genellikle yiyecek ve suya ulaşamama veya sağlam tavuklar tara^ndan çiğnenme nedeniyle açlık ve dehidrasyondan kaynaklanır. Bazı kuşlarda, klasik geçici felçten kurtulduktan 18-26 gün sonra sinirsel tikler veya tortikolis geliştirir. Nekropsi Marek hastalığında en karakteristik nekropsi bulgusu periferik sinirlerin kalınlaşmasıdır. Etkilenen sinirler ödemli, grimsi renkte görünürler. Herhangi bir sayıda periferik sinir tutulabilir, ancak rutin otopside tanı vagal, brakiyal ve siyatik pleksus ve gövdelerinin incelenmesi sonucu konulur (Resim 6). Periferik sinirlerdeki değişikliklere ek olarak, çeşitli organlarda tümöral oluşumlar bulunabilir. Bazı tavuklarda, periferik sinirlerin saptanabilir tutulumu olmaksızın visseral tümörler mevcut olabilir. Gonadlar, özellikle yumurtalıklar, karaciğer, dalak, böbrek, kalp, proventrikül ve bağırsak gibi diğer organlar lenfoid hücrelerin birikmesine bağlı olarak nodüler görünümde veya genellikle büyük ölçüde tümörlüdür. Koruma ve Kontrol Ana kontrol yöntemi aşılamadır. Standart yöntem, 1 günlük civcivlerin parenteral olarak aşılanmasıdır. Aşı olarak, hindilerin herpes virüsü, gallid herpesvirus 3 veya attenüe Marek hastalığı virüsü kullanan preparasyonlar mevcuttur. Genetik olarak dirençli sürüler oluşturulursa, daha ileri düzeyde bir kontrol sağlanabilir. Marek hastalığından ari sürüler kurmak mümkündür, ancak ticari olarak bu durumu sürdürmek son derece zordur. Bazı ülkelerde, her üretim döngüsünden sonra çöplerin uzaklaştırılması ve kümeslerin temizlenmesi/dezenfeksiyonu yoluyla ortamdaki Marek hastalığı virüs yükünün azaltılması, aşı kullanımı gereksinimini azaltmış hatta ortadan kaldırmıştır. Resim 5: A. Periferal sinir disfonksiyonuna bağlı olarak ortaya çıkan klinik bulgu. Bir bacak önde bir bacak geride olacak biçimde uzanan tavuk Marek hastalığının tipik bacak paralizi bulgusudur. B. Marek hastalığında göz formu. Göz irisinde neoplastik hücre infiltrasyonuna bağlı düzensiz pupil. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Jean Sander. Resim 6: Marek hastalığına bağlı olarak siyatik sinir sakral pleksusta tek taraflı kalınlaşma. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. John Dunn. PACHECO HASTALIĞI İlk olarak 1929'da Brezilyalı Pacheco isimli bir veteriner hekim tara^ndan psitasin kuşlarının (papağan) akut, bulaşıcı bir hepatit hastalığı olarak kabul edilmiştir. Bu tarihten sonra Pacheco hastalığı (PH) olarak varlığını sürdürmüş, 1975'te Psittacid herpesvirus 1 (PsHV-1) olarak adlandırılan bir kuş herpesvirüsünün PH'ye neden olduğu doğrulanmıştır. Daha yakın zamanlarda, ön sekans verileri, PH’nin bir alfaherpes virüsü olduğunu göstermektedir. Etiyoloji ve Epidemiyoloji Psitasin herpes virüsü (PsHV), psitasin kuşlarındaki tek herpes virüsüdür ve Uluslararası Virüs Taksonomisi Komitesi Herpesvirüs çalışma grubu tara^ndan Alphaherpesvirinae alt ailesinin bir üyesi olan Psittucid herpesuirus I olarak adlandırılmıştır. Dünya çapında yayılan PH, sadece psitasin kuşlarını etkiler. Birçok coğrafi bölgeden gelen çoğu papağan türü, Pacheco hastalığına karşı duyarlıdır. Ancak, vakaların çoğunu Amazon papağanları (Amazona spp.) oluşturur, bunu Afrika gri papağanları (Psittacus erithacus), Amerika papağanı (Ara spp.), kakadular (Cacatua spp.) ve Cennet papağanları (Aratinga spp. ve Pyrrhura spp.) takip eder. Bir tukanda PH'ye benzer bir hastalık rapor edilmiştir ancak bu kuşta bulunan herpes virüsü ile PH arasındaki ilişki ortaya konulamamıştır. Hastalık genellikle son derece akut bir seyir izler ve yüksek bir mortaliteye yol açar. Doğal enfeksiyon kaynakları, az miktarda virüs ile kontamine olmuş gıda maddeleri veya sudur. Sistemik bir hastalık olduğu hipotezi, etkilenen hayvanlardan alınan birçok organ hücrelerindeki inklüzyonlarda herpes virüs benzeri partiküllerin gösterilmesi ile doğrulanmıştır. Klinik Bulgular Normal görünümdeki bir kuşun olağan klinik öyküsü, belirti olmaksızın ölü bulunmasıdır. Yaşayan hayvanlarda ise klinik belirtiler arasında depresyon, anoreksiya, ishal, tremorlar ve denge kaybı sayılabilir. Virüs kuşları çok hızlı öldürdüğünden, etkilenen kuşlarda patolojik olarak büyük lezyon görülmeyebilir, ancak karaciğer, dalak, böbrekler ve bağırsaklarda anormal değişiklikler gözlemlenebilir. PH ile ilişkili histopatolojik bulgular arasında nekrotizan lezyonlar bulunur. PH hepatositleri ve lenfositleri hedef alır ve doku kültüründe yavaş bir seyir izleyerek sinsityal plaklar oluşturur. Hastalık mikroskobik olarak inflamasyon bulguları ve intranükleer inklüzyon cisimciklerinin varlığı ile akut hepatik nekroz ile karakterize edilmiştir. Ancak inklüzyon cisimlerinin varlığı papağandan papağana değişiklik göstermiştir. Bazı durumlarda inklüzyon cisimciklerine nadiren rastlanır. Çoğu herpesviral enfeksiyonda olduğu gibi, bazı kuşlarda PH latent hale gelir ve bu daha sonra taşıyıcı olarak varlığını sürdürebilir. Genellikle strese bağlı olarak viral reaktivasyon meydana gelir ve dışkılarında az miktarda virüs yayarlar. Koruma ve Kontrol Klinik belirtiler gösteren kuşlar izole edilmelidir, ancak hastalığın hızlı bir seyir göstermesi nedeniyle bu her zaman mümkün olmayabilir. Etkilenen kuşların dışkısıyla kontamine olan kafeslerin ve yüzeylerin uygun şekilde dezenfekte edilmesi, bulaşmayı azaltmada yardımcı olacaktır. Duyarlı kuşlar daha dirençli türlerden ayrı barındırılmalıdır. Hastalığa karşı inaktif aşılar geliştirilmiştir, fakat bu aşılar latent enfeksiyon oluşumunu engellemez. 3. ADENOVİRÜS ENFEKSİYONLARI Kümes hayvanları ve yabani kuş türlerinde enfeksiyonlara neden olan pek çok viral etkeni barındırırlar. Adenovirüsler, Atadenovirus, Aviadenovirus, Icthadenovirus, Mastadenovirus, Siadenovirus ve Testadenovirus olmak üzere güncel sınıflandırmada 6 cins altında tasnif edilmektedir. Bunlardan Atadenovirus cinsi altında ördek ve papağangillerde bulunan 2 tür (Duck atadenovirus A, Psittacine atadenovirus A), Aviadenovirus cinsi altında ördek, şahin, güvercin, kaz, papağangiller ve diğer kanatlılarda hastalık yapan 15 tür (Duck aviadenovirus B, Falcon aviadenovirus A, Fowl aviadenovirus A-E, Goose aviadenovirus A, Pigeon aviadenovirus A-B, Psittacine aviadenovirus B-C ve Turkey aviadenovirus B-D) ve Siadenovirus cinsi altında ise çeşitli türlerde hastalık yapan 7 tür (Great tit siadenovirus A, Penguin siadenovirus A, Psittacine siadenovirus D-E, Raptor siadenovirus A, Skua siadenovirus A ve Turkey siadenovirus A) olmak üzere toplam kanatlılarda hastalık yapan 24 tür tanımlanmıştır (ICTV, 2021). Yaklaşık 90 nm çapında zarsız, ikosahedral simetrili virion özelliklerine sahip adenovirüslerin genomları ise segmentsiz, çift iplikli DNA ve yaklaşık 35-36 kb büyüklüğündedir. İNKLÜZYON CİSİMCİKLİ HEPATİTİS (IBH) / Inclusion Body Hepatitis Klinik Bulgular Hastalık genellikle 3-4 gün süren ve beşinci gün sonlanan bir mortalite piki ile karakterizedir. Nadiren mortalite 2-3 haftaya kadar uzayabilmektedir. Genellikle %10 seviyesinde mortalite gözlenmekle beraber bu oran nadiren %30’lara da varabilir. Hastalığın genellikle 7 günlükten küçük etçi tavuklara bulaştığı gözlemlenmiştir. Karaciğer dokusunun mikroskobik incelemesinde hastalığa adını da veren intranükleer inklüzyon cisimcikleri gözlenmektedir. Hastalığa nadiren de olsa hindilerde de rastlanmıştır ve etimolojik ajan olarak hindi adenovirus 2 tespit edilmiştir. Diğer taraftan hastalığa, kusma ve ishalle birlikte aniden başlayan bir hastalık tablosu olarak güvercinlerde de çok defa rapor edilmiştir. HİDROPERİKARDİYUM SENDROMU(HS) Etiyoloji Dünyanın pek çok yerinde bildirilen hastalık ilk tanımlandığı 1987 yılında bir yıllık bir süre zar^nda Pakistan broyler endüstrisinde önemli bir yıkıma sebep olmuştur. Etken çoğu vakada Fowl adenovirus serotip 4 (FAdV-C) olarak tespit edilmiştir. Klinik Bulgular Hastalık aslında inklüzyon cisimcikli hepatitisin daha şiddetli bir versiyonunu andırmaktadır. Klinik olarak çok daha şiddetli hidroperikardiuma sebep olmaktadır. Hastalık tablosu birden ortaya çıkan mortalite ile karakterizedir. Etkilenen hayvanların kan parametrelerinde belirgin düşüş ve anemi gözlenir. Mortalite oranı genellikle %20-80 aralığında seyretmektedir. Hayvanlar 3 haftalık yaşta hastalığa tutulur ve 4-5. haftalarda enfeksiyon düşüşe geçer. Vakaların %90’ında perikardial boşlukta renksiz ya da kırmızı-yeşilimsi renklerde sulu, jelimsi 3-20 ml miktarlarında eksudat birikimi gözlenir. Koruma ve Kontrol Diğer viral hastalıklarda olduğu gibi tedavi mümkün olmamakla birlikte, hastalık çıkan kümeslerde dezenfeksiyon-hijyen uygulamaları elzemdir. İçme suyuna katılan (% 0,07-0,1) iodofor solüsyonunun mortalite oranını azalÄğı rapor edilmiştir. Diğer taraftan bilimsel çalışmalar olmakla beraber çoğu ülkede ruhsatlanmış ticari aşı da bulunmamaktadır. Enfekte hayvanların karaciğer ekstraktı üzerinden hazırlanan otojen aşıların kullanımının hastalığın kontrolünde önemli olduğu bildirilmektedir. KURSAK EROZYONU ve ÜLSERATİF SENDROMU / Gizzard Erosion Kursak erozyonu genellikle kesimhanelerde fark edilen düşük mortaliteli bir enfeksiyon oluşturur. Ağırlık artışında azalma, kursakta şişlik ve kolin katmanında siyah yamalı görünümlü erozyon odakları en temel bulgudur. Hastalığın etiyolojik ajan FAdV-1 ve FAdV-8 olarak rapor edilmiştir. Hastalığın doğal salgınları Japonya, İran ve bazı Avrupa ülkelerinde 9-36 günlük hayvanlarda bildirilmiştir. EGG DROP SENDROMU (EDS'76) Etiyoloji ve Epidemiyoloji Etken Adenoviridae ailesinin Atadenovirus cinsinin bir üyesi olan Duck adenovirus A, diğer adıyla Duck Adenovirus 1 (DAdV-1) veya egg drop syndrome virus (EDSV)’tür. Etken 1970’li yıllarda ördeklerde tespit edilmiş ve tavuklara muhtemelen kontamine aşılarla bulaştırıldığı iddia edilmiştir. Kanatlı sektörünün ekonomik açıdan önemli patojenlerinden biri olarak kabul edilmektedir. Klinik Bulgular Hastalığa her yaştaki kanatlılar duyarlıdır. Hastalığın ilk klinik bulgusu muhtemelen yumurta renginin bozulması olabilir. Bunu genellikle ince kabuklu, yumuşak kabuklu veya kabuksuz yumurta çıkışı takip eder. Enfeksiyon genellikle 4-10 hafta kadar devam eder ve yumurta verim kaybı %40’lara ulaşır. Doğal enfeksiyonlarda yumurta boyutunda küçülme de rapor edilmiştir. Hastalığın klinik tablosu üzerinde hayvanların yaşı da önemsiz değildir. Örneğin; 1 günlükken enfekte olan hayvanlarda albumin kalitesi ve yumurta ebadı ile ilgili bozukluklar bildirilmiştir (Resim 7). Makroskobik olarak uterusta ödem, hafif splenomegali ve çeşitli aşamalardaki henüz olgunlaşmamış yumurtalar karın boşluğunda tespit edilebilmektedir. Bulaşma Egg drop syndrome salgınları klinik olarak klasik, endemik ve sporadik olmak üzere 3 tipte tarif edilmektedir. Hastalığın klasik tipinde bulaşma ilk başta enfekte embriyolu yumurtalar aracılığıyla vertikal yolla olurken ilerleyen dönemde horizontal bulaşma yolu devreye girer. Hastalığın endemik olduğu yerlerde ise ana bulaşı kaynayı yumurtalıklar ve ortak yumurta paketleme istasyonlarıdır. Hastalığın üçüncü tipi ise evcil ve/veya yabani ördek, kaz gibi kuşlarda içme suyu aracılığıyla gerçekleşmektedir. Koruma ve Kontrol Hastalık temel olarak vertikal yolla bulaştığından her zaman ara işletmelerden stok oluşturulmalıdır. Ayrıca genel hijyen tedbirleri mutlaka sıkı bir rejimde uygulanmalıdır. Hastalığın ticari aşıları mevcut olup 14-16 haftalık yaşlarda aşılama önerilmektedir. Aşı koruyuculuğunun 1 yıl olarak öngörülmekle beraber koruyuculuğun devam etmesi için bu sürenin sonunda rapel yapılması gerekmektedir. Resim 7: EDS'76 ile enfekte bir tavuk kümesinde üretilen yumurtalar. Etkilenen yumurtalar soluk renkli, ince kabuklu veya kabuksuzdur. Sol altta olduğu gibi içeriği tamamen kaybedilmiş, kalın ve çökmüş bir kabuk kalıntısından ibaret de olabilir. Bazen de membran ve içerik karışmış vaziyette gözlemlenebilir. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Joan Smyth. HİNDİLERİN HEMORAJİK ENTERİTİSİ / Turkey Hemorrhagic Enteritis Etiyoloji ve Epidemiyoloji Etken, Adenoviridae ailesinin Siadenovirus cinsinin bir üyesi olan Turkey siadenovirus A, diğer adıyla turkey adenovirus 3 (TAdV-3)’tür. Hastalık tüm dünyada hindilerde rapor edilmiştir. Hindilerin hemorajik enteritisi kanatlı sektörü için ekonomik öneme sahip patojenlerden birisidir. Diğer taraftan virüsün avirulent tuşu aşılamada kullanılmaktadır. Klinik Bulgular Hastalık, hindilerde intestinal hemorajiler, kanlı dışkılama ve %60’lara varan mortalite oranıyla karakterizedir. Hindi adenovirus 3 ayrıca sülünlerde (mermerimsi dalak hastalığı/marble spleen disease) ve tavuklarda (splenomegali) akciğer ödemi ve konjesyonu ile karakterize immün sistem bozukluklarına sebep olmaktadır. Hastalığa genellikle 2-4 haftalıktan küçüklerin, anneden gelen maternal antikorlar sayesinde dirençli oldukları fakat, maternal antikorların azalmasıyla beraber 2-4 haftadan büyüklerin duyarlı oldukları bildirilmektedir. Hastalık genellikle 6-11 haftalıklarda gözlenir, klinik hastalık tablosu 7-10 gün sürer ve bu süre bazan 2-3 hafta kadar da uzayabilir. Bulaşma Hastalık kümeslere altlıklar veya kontamine yemlerle gelebilir ve enfeksiyon fekal-oral yolla bulaşır. Bazı adenoviruslarda gösterilen vertikal bulaşı hindi hemorajik enteritisinde gösterilememiştir. Koruma ve Kontrol Hastalığın kümeslere girişini engellemek amacıyla standart hijyenik tedbirlerin alınması son derece önemlidir. Hastalıktan şüphelenilen kümeslerde koruyucu önlem olarak, kümesin boşaltılıp temizlendikten sonra sodyum hipoklorit ya da fenolik dezenfektanlarla dezenfeksiyon işlemi yapılması ve 7 gün süreyle yaklaşık 25°’de kurutulması tavsiye edilmektedir. Diğer taraftan hindilerin hemorajik enteritisinin ticari aşısı bulunmaktadır. bunun yanında avirulent tuşla hazırlanan aşılar da kullanılabilir. Aşılama 1 hafta arayla 2 doz olarak uygulanmakta ve tam koruyuculuk sağlamaktadır. Aşılama zamanı olarak ise maternal antikor seviyesinin düştüğü 2-4 haftalık dönem tavsiye edilmektedir. BILDIRCIN BRONŞİTİ / Quail Bronchitis Etiyoloji ve Epidemiyoloji Etiyolojik ajan Fowl adenovirus A olarak bildirilmektedir. Yapılan çalışmalar etkenin CELO suşuyla %99’un üzerinde bir nükleotid benzerliğine sahip olduğunu göstermiştir. Bowhite bıldırcını/Colinus virginianus (keklik benzeri bir bıldırcın türü) asıl konak olmakla beraber hastalık japon bıldırcınlarında (Coturnix japonica) da bildirilmiştir. Bulaşma Diğer adenoviruslar gibi fekal-oral yolla ve buna ilaveten muhtemelen aerosol yolla gerçekleşmektedir. Bıldırcın bronşiti virüsün, diğer kanatlı adenovirüsleri gibi vertikal yolla bulaşıp bulaşmadığı ise net değildir. Klinik Bulgular Hastalığın, 6 haftalıktan küçük ve duyarlı kümeslerde ciddi morbidite ve mortalitelere ulaştığı bildirilmektedir. Daha çok doğadan yakalanan kuşlarda rastlanmaktadır. Hastalığın klinik tablosu solunum yolları ile ilgildir. Nazal- oküler akıntı, soluk borusunda solgun renkte, opak, ıslak, nevrotik ve bazen de hemorajik eksudat bulunabilir. Akciğerlerde belirgin sınırlı kırmızı alanlar göze çarpar. Karaciğer dokusunda ise yaklaşık 3 mm çapında nevrotik, solgun odaklar mevcuttur. Koruma ve Kontrol Spesifik bir tedavi olmadığından sanitasyon kuralları önem kazanmaktadır. Mevcut aşı bulunmamakla beraber başka adenovirus aşılarıyla yapılan çalışmalarda hastalık eradike edilememiş bununla beraber klinik tablo zayıflatılabilmiştir. 4. HEPEVİRÜS ENFEKSİYONLARI Hepevirüsler insanlarda ve hayvanlarda önemli bir patojen olup virüsün özelliklerine dair bilgi sınırlıdır. Hastalık zoonotik olarak kabul edilmese de türler arası geçiş yapabilme potansiyeline sahip, ayrıca birçok ülkede prevalansı yüksektir. BÜYÜK KARACİĞER ve DALAK HASTALIĞI / big liver and spleen disease (BLS), hepatitis-splenomegaly syndrome (HSS) Etiyoloji ve Epidemiyoloji Etken Avian hepatitis E virus (aHEV) olarak adlandırılan, tek iplikli zarsız, RNA genoma sahip olup Hepeviridae ailesinin Orthohepevirus cinsi içerisinde yer almaktadır. Bu cinsin altında 4 tür (Orthohepevirus A-D) tanımlanmış olup “Orthohepevirus B” kanatlı hepatit E virüsü olarak da adlandırılmaktadır. Genomu 6,6 kb büyüklüğünde olup üç adet açık okuma çerçevesi bulunmaktadır. Bulaşma Orthohepevirus A (Hepatitis E virus)’un insanlarda vertikal taşınabildiği bildirilmektedir. Ancak diğer memelilerde rapor edilmemiştir. Kanatlıların hepatit E virüsü (Orthohepevirus B) ise yalnızca horizontal yolla bulaşmaktadır. Enfeksiyon denemesi çalışmaları etkenin broyler vertikal yolla iletilmediğini göstermiştir. Klinik Bulgular Dünya genelinden rapor edilmiş olan büyük karaciğer ve dalak hastalığının en belirgin bulguları; büyümüş dalak ve karaciğer, kan renginde asite ve yumurta veriminde ani düşüş (%10-40) olarak bildirilmektedir. Ölüm oranının %1-4 aralığında olduğu bildirilmektedir. Etkene spesifik antikorlar ve spesifik RNA’sı, hem sağlıklı hemde hastalık belirtisi gösteren kümeslerden tespit edilmiş olup temel olarak subklinik enfeksiyona neden olduğu iddia edilmektedir. Koruma ve Kontrol Büyük karaciğer ve dalak hastalığına yönelik piyasada ticari olarak satılan bir aşı bulunmamaktadır. Hastalığın ağırlıklı olarak subklinik seyrettiği düşünüldüğünde hijyen uygulamalarının kümeslerdeki hastalık potansiyelini azaltacağı söylenebilir. 5. PARVOVİRÜS ENFEKSİYONLARI Parvoviruslar; 19-24 nm çapında küçük, ikosahedral simetrili, zarfsız DNA virüsleridir ve linear tek sarmallı DNA genomu içerirler. Genomları, 4 ila 6 kb uzunluğunda tek bir DNA molekülünden ibarettir. Parvoviridae familyası, omurgalılar ve böceklerde enfeksiyonlara sebep olan 3 alt familyaya (Densovirinae, Hamaparvovirinae, Parvovirinae) ayrılır. Kanatlı parvovirusları Parvovirinae altfamilyasının Aveparvovirus ve Dependoparvovirus genusları ile Hamaparvovirinae alt ailesinin Chaphamaparvovirus genusunda yer alırlar. Parvoviruslar, birçok hayvan türünde ve genellikle gastrointestinal enfeksiyonlarla ilişkili olup bugüne kadar farklı kuş türlerinde tanımlanmıştır. Hem kazların parvovirüsü hem de tavuk ve hindi parvovirüsleri dünya genelinde yaygındır. Özellikle kazların parvovirüsü son yıllarda Türkiye’de kaz yetiştiricilerinin önemli sorunlarından biri haline gelmiştir. KAZ PARVOVİRÜSÜ, DERZİ HASTALIĞI / Derzy’s disease Derzsy hastalığı ördek ve kaz yetiştiriciliğinde önemli maddi kayıplar meydana getiren bir hastalığı olup günümüzde özellikle küçük ölçekli işletmeler için önemini korumaya devam etmektedir. Etiyoloji ve Epidemiyoloji Etken Dependovirus genusunda bulunan tek tür olan Anseriform dependoparvovirus 1’dir. Ördek parvovirüsleri kaz parvovirüslerinden antijenik olarak farklılık gösterir. Ancak genetik benzerlikleri yüksek olduğundan (~%80) bazı epitoplar suşlar arasında çapraz bağışıklığı sağlayabilir. Etken kimyasallara oldukça dayanıklı olup 65°C’de 30 dakika veya pH 3’de 37°C’de 1 saat dayanabilir. % 0.5 formaldehit solüsyonu virüsü İnaktif hale getirmek için yeterlidir. Su kuşlarının parvovirüsleri patojenite ve konakçı aralığına göre en az iki hatta ayrılabilir. Kaz parvovirüsleri kaz ve ördeklerde, ördek parvovirüsleri ördeklerde hastalık meydana getirir. Mule ördekleri ve Cherry Valley ördekleri bu hastalığa karşı dayanıklı olsalar da bir grup kaz parvovirüs suşu kaynaklı “kısa gaga ve cücelik sendromu” adı verilen, yüksek morbidite ve düşük mortaliteli hastalığı meydana getirir. Derzsy hastalığı Asya, Avrupa ve Amerika’da yayılım gösterir. Kısa gaga ve cücelik sendromu ise bugüne değin Fransa, Polonya, Tayvan ve Çin’de görülmüştir. Türkiye’de özellikle geleneksel olarak kaz yetiştiriciliğinin yaygın olduğu Sivas, Yozgat, Çorum, Ardahan, Konya, Çankırı ve Ordu gibi birçok ilimizde yaygın kaz civcivi ölümlerine ve önemli ekonomik kayıplara neden olmuştur. Hastalık kazlarda, Muscovy ördeklerinde, Mule ve Pekin ördeklerinde ve diğer Antaidae ailesi türlerinde bildirilmiştir. Muscovy, Mule, Tsaiya ve Pekin ördekleri ise kısa gaga ve cücelik sendromu yapan suşlara duyarlıdır. Hastalık genç kaz ve ördeklerin bir hastalığı olup 6 haftalık üzeri yaşta gözardı edilebilir seviyededir. Hastalık vertikal ve horizontal olarak bulaşabilir. Kontamine yemler ve suların tüketilmesi horizontal bulaşmada temel nedendir. Hastalık enfekte hayvanların feçesi ile saçılır. Hastalığı geçiren veya subklinik olarak enfekte olan hayvanlar taşıyıcı olup hastalığı horizontal ve vertikal olarak yaymaya neden olur. Latent enfekte damızlıklar hastalığı yumurta yoluyla kuluçkahaneye taşıyabilir. Ekstansif yetiştiriciliklerde yabanıl ördekler virüsün taşınmasında rol oynar. Klinik Bulgular Derzsy hastalığı akut, subakut veya kronik seyirli olabilir. Akut seyrinde kazlarda, anoreksi, nazal ve oküler akıntı, konjuktivit, şiddetli diyare, hepatit, hidroperikardiyum, miyokardit ve bazen ağız boşluğunda mukozal nekroz gibi klinik belirtiler gelişir (Resim 8A). Bir haftadan az yaştaki kuşlarda mortalite %100’e varır. Ayrıca, 1-3 haftalık kazlarda hastalığın seyir süresi uzayarak subakut forma dönüşür. Akut fazdan kurtulan kuşlarda hastalık olgunlaşma yaşında meydana gelen enfeksiyonun sonucu olarak kronik hale gelir. Bu kuşlar kuyruk, boyun ve kanatlarındaki tüylerini kaybeder ve büyüme bozuklukları yaşar. Ölümler de 3-10 haftalık yaşlarda gözlemlenebilir. Ördek parvovirüsünün bulguları da klinik olarak benzerlik göstermektedir. Genç mule ve Cherry Valley ördek yavrularında kısa gaga ve cücelik sendromu bulguları kısa kanat ve bacak kemikleri, dilde ödem, yavaşlayan büyüme ve tüylerde kırıklıktır. Akut vakalarda lezyonlar karakteristiktir. Karaciğer finbrinöz membranlı büyümüş ve konjesyonludur (Resim 8B). Miyokardiyum solgun olup kalp dilatasyonu mevcuttur. Serofibrinöz perihepatitis ve abdominal kavitede solgun sarı renkli sıvı karakteristiktir. Akut enterik formda şiddetli nekrotik enteritis ve bağırsakta difteri lezyonları vardır. Koruma ve Kontrol Hastalık damızlıklardan vertikal yol ile bulaştığı için bu hastalıktan ari hayvanların damızlık olarak kullanılması önemlidir. Damızlıkların takip edilerek sadece ari olduğu bilinen yumurtaların birlikte inkübasyonu yapılmalıdır. Civcivken hastalığı geçiren kuşlar damızlık kullanılmamalıdır. Canlı-attenüe, VP2 rekombinant subunit ve tam virion ölü aşı gibi ticari aşı çeşitleri mevcuttur. Canlı attenüe ördek parvovirüs aşıları hem ördek hem de kaz parvovirüsüne karşı koruma sağlar. Canlı-attenüe aşılar daha hızlı bağışıklık oluşturur; ancak maternal antikorlar tara^ndan nötralize edilebilir. Ölü aşılar ise maternal antikorlar ile daha az reaksiyona girer, ancak bağışıklık yanıtı görece olarak yavaştır. Resim 8: A. Lindovskaya ırkı kaz civcivinde şiddetli diyare. B. Karaciğerde konjesyon, solgun renkli bir görünüm. Kaynak: Dr. Turhan Turan. TAVUK ve HİNDİLERİN PARVOVİRÜSLERİ Tavuk ve hindilerin parvovirüsleri aveparvovirus genusu içerisinde yer alır. Virüslerinin enterik hastalık sendromlarının patogenezlerindeki rolü tam olarak anlaşılamamıştır. Ancak tavuk ve hindi parvovirusları, genç piliçlerde “runting and stunting syndrome (RSS)” ve hindilerde “poult enteritis complex” (PEC) ve “poult enteritis mortality syndrome” (PEMS) ile ilişkilendirilmiştir. Birincil bulaşma yolu vertikal olup çevresel ve fekal-oral yol kabul edilir. Ancak vertikal bulaşma da rapor edilmiştir. Klinik olarak kuşlarda düzensiz seyreden kilo kaybı, yemden yararlanma oranının düşüşü ve gelişme gözlemlenir. Şiddetli vakalarda ishal, tüy abnormaliteleri ve mortalitede artış mevcuttur. Histolojide ince bağırsakta akut kataral enterit, epitel hücrelerde eozinofilik intranükleer inklüzyonlar ve bağırsak kriptlerinde orta ila şiddetli seviyede genişleme tespit edilebilir. Nekropsi bulguları arasında pankreas, Bursa fabricius ve dalakta atrofi sıklıkla mevcuttur. Rutinde uygulanmasa da klinik bulguları takiben kötü gelişim istatistikleri dikkate alınarak teşhis metotları uygulanabilir. Hastalığın teşhisi PCR temelli moleküler yöntemler ile viral nükleik asitin tespiti ile sağlanır. İmmunhistokimya ve ELISA testleri de uygulanabilir. Virüslerin kültürünün yapılması zordur. Ticari bir aveparvovirus aşısı mevcut değildir. Hastalıktan korunma iyi biyogüvenlik ve yetiştiricilik uygulama kuralları yerine getirilerek sağlanabilir. 6. RETROVİRÜS ENFEKSİYONLARI Retrovirus virionları 80-100 nm çapında, viral proteinlerini kodlayan dört ana geni içeren (gag, pro, pol ve env) bir genoma sahiptir. Retrovirus genomu, pozitif polariteli 7-12 kb büyüklükte diploid RNA’ya sahip olması bakımından benzersizdir. Kanatlı retrovirusları Retroviridae familyasının Orthoretrovirinae alt familyasının alpharetrovirus genusunda bulunur ve farklı hastalıklara sebep olan 9 tür içerirler. KANATLI LÖYKOZU Kanatlı löykozu grubu patojenler, kümes hayvanlarında bir dizi neoplastik hastalıkla ilişkili retroviruslardır. Bu virusler birçok ülkede yaygın olan ve büyük ekonomik kayıplara ve hayvan refahı sorunlarına neden olan lenfoid löykoz (LL) ve miyeloid löykoza (ML) sebep olurlar. Tavuklarda gözlenen Avian löykosis virüsleri (ALV), patojen olan 6 ekzojen (A, B, C, D, J ve K alt grupları) ve patojen olmayan 1 endojen (E alt grubu) olmak üzere toplam 7 alt gruba ayrılmıştır. F, G, H ve I alt grupları ise sülün, keklik ve bıldırcınlarda meydana gelen endojen ALV'leri temsil eder. Klinik Bulgular Tüm löykotik hastalıklarda olduğu gibi, kanatlı löykozunda da klinik belirtiler spesifik değildir. İştahsızlık, halsizlik, ishal, dehidrasyon ve zayıflama görülebilir. Özellikle Lenfoid Löykozda (LL) karın büyümesi olabilir. İbik soluk, buruşmuş veya bazen siyanotik olabilir. Eritroblastozis ve miyeloblastoziste tüy foliküllerinde kanama da meydana gelebilir. Klinik belirtiler geliştikten sonra, seyir genellikle hızlıdır ve tavuklar birkaç hafta içinde ölür. Etkilenen tavukların bazıları bariz belirti göstermeden ölebilirler. Miyelositomatoziste, iskelet miyelositomaları baş, göğüs ve incik bölgelerinde çıkıntılara neden olabilir. Gözün orbitasında kanama ve körlüğe neden olan miyelositomlar oluşabilir. Deride “kan kabarcıkları” şeklinde görünen hemanjiyomlar oluşabilir ve bunlar yırtılarak kanamaya neden olabilir. Böbrek tümörleri, siyatik sinir üzerine baskı yaparak felce neden olabilir. Deride ve kaslarda sarkomlar ve diğer bağ dokusu tümörleri görülebilir. İyi huylu tümörler uzun bir seyir izleyebilir, kötü huylu tümörler ise hızlı bir seyir izleyebilir. Osteopetrozda, vücudun uzun kemikleri yaygın olarak etkilenir. Muayene veya palpasyonda kemiklerin diyafiz veya metafiz bölgelerindeki düzensiz kalınlaşma, tespit edilebilir. Etkilenen bölgeler genellikle alışılmadık derecede sıcaktır. Etkilenen tavuklar genellikle bodur ve solgundur ve doğal olmayan bir biçimde topallayarak yürürler. Ayrıca avian leukosis virüsünün serebellar hipoplazi ve miyokardite sebep olan “tavuk glioması” olarak adlandırılan durum ile ilişkili olduğu gösterilmiştir. Bulaşma ALV'nin üç doğal bulaşma şekli vardır. Birincisi; ekzojen virusun kuştan kuşa doğrudan temas yoluyla veya dolaylı olarak fomitlerle temas yoluyla yayıldığı horizontal bulaşmadır. Horizontal bulaşma, sürülerde yüksek enfeksiyon insidansına sebep olur. İkinci bulaşma şekli, kongenital veya yumurta yoluyla ekzojen virusun tavuktan yavruya geçtiği vertikal bulaşma şeklidir. Genellikle tavukların yalnızca küçük bir azınlığı bu şekilde enfekte olsa da, enfeksiyonun nesilden nesile korunması ve horizontal bulaşma için bir virüs kaynağı olarak hizmet eder. Üçüncü bulaşma şekli ise genetik aktarımdır. Bazı durumlarda genetik olarak kusurlu endojen viral genomlar ebeveynlerden yavrulara genetik yolla aktarılır. Koruma ve Kontrol Koruma ve kontrol stratejileri, hastalığın eradikasyonu ve genetik olarak dirençli damızlık hatların geliştirilmesi ve seçimi şeklinde yürütülmektedir. ALV'nin damızlık stoklarından eradikasyonu, tavuklarda ALV enfeksiyonunu kontrol etmenin en etkili yoludur. Bunun için damızlık tavuklarda, ALV'nin varlığı çeşitli yöntemlerle test edilir ve pozitif çıkanlar atılır. ALV içermeyen bir sürü oluşturmak için, kongenital enfeksiyondan arınmış bir grup tavuğun yumurtadan çıkması, büyütülmesi ve izole edilmesi gerekir. Genom düzenlemedeki son teknolojik gelişmeler, farklı ALV alt gruplarına sahip enfeksiyonlara dirençli damızlık hatları oluşturmada uygulanabilir olduğu ortaya konmuştur. KANATLI RETİKÜLOENDOTELİYASİS VİRÜSÜ (REV) Kanatlı reticuloendotheliosis virus (REV); Uluslararası Virüs Taksonomisi Komitesi tara^ndan Retroviridae ailesi, Orthoretrovirinae alt ailesi, Gammaretrovirus cinsi içinde sınıflandırmıştır. Klinik Bulgular Reticuloendotheliosis virusun sebep olduğu en önemli klinik bulgu cücelik sendromudur. Özellikle cücelik sendromlu tavuk ve bıldırcınlar bodur ve solgun görünürler. Enfekte tavuk ve bıldırcınların ağırlıkları, enfeksiyondan 3-5 hafta sonra sağlıklı olanlara oranla %20-50 daha düşük olabilir. Kilo kaybı enfekte ördeklerde de görülmüştür. Bazı tavuklar, “Nakanuke” adı verilen anormal tüy gelişimi gösterebilir. Topallık veya felç, büyük sinir lezyonları olan kuşlarda bile nadirdir. REV enfeksiyonundan sonra kronik lenfoma veya akut retikulum hücre neoplazisi gelişen kuşlar, hastalığın hızlı başlaması nedeniyle çok az klinik belirti gösterir ve ölüm oranları genellikle %100'e ulaşır. Tüm bu semptomlara timik ve bursal atrofi, genişlemiş periferik sinirler, proventrikülit, enterit, anemi, karaciğer ve dalak nekrozu ve çoğu zaman da hücresel ve hümoral immün yanıtın depresyonu eşlik eder. Bulaşma REV’de hem horizontal hem de vertikal bulaşma mevcuttur. Horizontal enfeksiyon, enfekte tavuklar ve hindilerle temas yoluyla meydana gelir ve virüs, ağız-burun sıvılarında, dışkılarda ve enfekte sürülere ait artıklarda mevcuttur. Sivrisineklerin belirli durumlarda bulaşmada rol oynayabileceğine dair bazı kanıtlar vardır. Vertikal bulaşma, genellikle düşük oranda, tavuk ve hindi anaçlarından yumurta yoluyla gerçekleşir. Enfekte horoz ve erkek hindilerden de vertikal geçişin olabileceğine dair kanıtlar. REV'in doğal genetik geçişine dair hiçbir kanıt yoktur; bununla birlikte, deneysel çalışmalar bunun münkün olabileceğini göstermiştir. Koruma ve Kontrol REV enfeksiyonlarının genellikle sporadik ve subklinik doğası nedeniyle, ticari olarak herhangi bir kontrol prosedürü gerekli değildir. Ancak, ALV'nin eradikasyonunda olduğu gibi yumurta albumin numunelerinin REV antijenleri yönünden test edilmesi, erkeklerin test edilmesi ve yavruların izole bir şekilde yetiştirilmesi yoluyla vertikal geçişin önlenmesi ve eradikasyonun başarılması muhtemeldir. 7. REOVİRÜS ENFEKSİYONLARI Reovirüs enfeksiyonları tavuklarda, hindilerde, kazlarda, ördeklerde, beçtavuğunda, Japon bıldırcınlarında, güvercinlerde ve birçok yabani ve egzotik kuş türünde tanımlanmıştır. Etiyoloji ve Epidemiyoloji Kanatlı reovirüsleri (ARV), Reoviridae familyasının Orthoreovirus genusuna ait ikozahedral yapıda, 70-80 nm çapında zarfsız bir virüstür. Viral genom, yapısal ve yapısal olmayan viral proteinleri kodlayan 10 segmentten [L (L1–L3), M (M1– M3) ve S (S1–S4)] oluşan çift sarmallı, segmentli RNA (dsRNA)’dır. Segmentler tara^ndan kodlanan proteinler λ, µ, and σ olarak isimlendirilmiştir. Genetik materyal, sekiz yapısal polipeptitten oluşan yirmi eş kenara sahip bir kapsid ile çevrilidir. Özellikle farklı ARV suşları ile kuşların eşzamanlı enfeksiyonu durumunda segmentlerde meydana gelen mutasyonlar veya reassortment ile oluşan mutasyonlardan dolayı varyasyonlar olabilir. S1 segmenti tara^ndan kodlanan Protein Sigma C, hücre bağlanma proteinidir ve virüs nötralize edici antijendir. Belirgin bir çeşitlilik gösteren Sigma C, ARV'nin farklı genotiplere sınıflandırılmasında kullanılabilir. 1960'lardaki ilk raporundan bu yana ARV, dünya çapında evcil kanatlı ve yabani kuşlarda tespit edilmiş ve izole edilmiştir. Çoğunlukla genç kuşları etkileyen ARV, fekal-oral yol ve vertikal olarak bulaşır. Virüs, viral partiküllerin bütünlüğü bozulmuş deri ile teması ve inhalasyon yoluyla yayılabilir. Virüs, intestinal ve solunum yollarından atılır, ancak intestinal yol daha uzun süreli olduğu için primer enfeksiyon kaynağı fekal kontaminasyon olarak düşünülmüştür. Ayrıca, özellikle genç yaşta enfekte olan kuşların sekal tonsilleri ve diz eklemlerinde bu virüs persiste olarak kalabilir. Bu da taşıyıcı kuşları potansiyel enfeksiyon kaynağı haline getirmektedir. Reovirüs enfeksiyonlarının dünya genelindeki önemi bölgeden bölgeye büyük farklılıklar göstermektedir. Bu durum patojenik suşların dağılımı, broyler tipi tavukların yoğunluğu ile ilişkili olabilir. Morbidite %100'e kadar çıkabilirken, mortalite genellikle %6'dan azdır. Klinik Bulgular Kanatlıların enfeksiyona maruziyeti sırasında yaşı, bağışıklık durumu, virüsün patotipi ve bulaşma yoluna bağlı olarak hastatalığın seyri ve şiddeti değişiklik göstermektedir. Tahmini olarak, izole edilen reovirüslerin %85-90'ı patojenik değildir, fakat bir dizi hastalık sendromuyla ilişkilendirilen patojenik suşlar mevcuttur. Çoğu zaman bu suşların hastalık sendromlarının asıl etkeni olduğu kanıtlanamayabilir. ARV; miyokard, sindirim, solunum ve sinir sistemindeki enfeksiyonların yanı sıra “runting-stunting syndrome” ve “malabsorbsiyon sendromu” gibi patolojilerle ilişkilendirilmiştir ve viral artrit ile tenosinovitin ana etkeni olarak kabul edilmektedir. ARV'ler genel olarak kümes hayvanlarında solunum yolu hastalığının primer nedeni olarak kabul edilmez, ancak ilk bildirilen avian reovirüs yavru civcivlerde hafif bir solunum hastalığına neden olmuştur. Başka bir izolatın kendi başına solunum yolu hastalığına neden olmadığı, fakat düşük patojeniteye sahip bir Mycoplasma gallisepticum suşu ile kombinasyonu halinde solunum bulguları ve lezyonları görülmüştür. Broyler cinsi tavuklarda ilk belirtiler 6-10 haftalık yaşta görülmeye başlar. Viral artrit/tenosinovit, ağırlıklı olarak broyler cinsi tavukların bir hastalığıdır ve bacak zayıflığının önemli bir nedenidir. Tavuklarda enterik hastalık, reovirüs dahil olmak üzere birkaç patojen nedeniyle ortaya çıkabilmektedir. Hastalık büyümede gerilik, uyuşukluk ve sulu ishal ile karakterizedir. Tavuklarda reovirüs enfeksiyonlarına karşı direnç yaş ile doğrudan ilişkilidir. Doğumdan bir gün sonra enfekte olan civcivlerde, iki haftalıkken enfekte olanlardan daha şiddetli eklem lezyonları ve bağırsaklarda daha yüksek titrede virüsün olduğu gözlenmiştir. Kanatlılarda temel lezyon, ana yükü taşıyan ve ve akut topallığa neden olabilen bir veya her iki diz ekleminin (tibiotarsal-tarsometatarsal) şişmesi ve iltihaplanmasıdır (Resim 9). Şiddetli vakalarda gastrocnemius tendonunu yırtılır ve eklem kıkırdağında erozyon meydana gelir. Gastrocnemiusun yırtılmasına hemoraji eşlik eder ve bu da deride yeşil renk değişikliğine neden olur. Her iki eklemin de ciddi şekilde etkilendiği zamanlarda kuşlar hareketsiz kalır. Bazen bir veya daha fazla dijital fleksör tendon yırtılabilir. Eklem lezyonlarının oluşumu yavaş bir süreçtir, bu nedenle kuşlarda artrit genellikle 4-7 haftadan önce görülmez. Viral artrit ağırlıklı olarak 14 haftalık veya daha büyük erkek kuşlarda görülür. 6-8 haftalık genç hindilerde de artrit vakaları tespit edilmiştir. Hindi reovirüsleri ayrıca myocarditis ile ilişkilendirilmiştir. Kümeslerde morbitite ve mortaliterin en önemli sebebi enteritistir. Deneysel olarak, izolatların bazılarının patojenik olup bağırsak viiluslarını tahrip ettiği, bazılarının ise nonpatojenik olduğu ve hayvanlarda herhangi bir klinik belirtiye neden olmadığı gösterilmiştir. Şiddetli formlarda immun sistem disfonksiyonu, %100’e varan mortalite ve morbiditeler bildirilmiştir. Özellikle ördek yavrularında oluşan dalak nekrozisinin primer etkeni olduğu belirtilmiştir. Hastalık, etkilenen ördek yavrularında “Novel Duck Reovirus (NDRV)” olarak tanımlanmıştır. Klinik belirtiler broyler ile benzerdir. Ördek orjinli reovirüsün, immun sistem organlarına doğrudan zarar verip bağışıklığı baskılayabileceği ve diğer patojenler tara^ndan sekonder enfeksiyona kolayca yol açabileceği bidirilmiştir. Kazların reovirüsü (GRV), kazlarda artritin etiyolojik ajanıdır. Hastalık akut fazda splenitis (miliyer nekrotik odaklar), subakut/kronik fazda ise epikarditis, artrit ve tenosinovit ile karakterizedir. Klinik belirtiler genellikle 2-3 haftalıkken ortaya çıkar ve 3-6 hafta sürer. Teşhis ve Tedavi Viral artrit klinik belirtilere ve makroskopik lezyonlara bakılarak teşhis edilebilir. Ancak artrit, ARV'ler için patognomonik bir sendrom değildir. Çünkü bazı bakteriler de (Mycoplasma synoviae, Staphylococcus, Enterococcus, Escherichia coli, vb.) eklem yaralanmalarına neden olabilir. Etiyolojik ajanın teşhisi viral/bakteriyel izolasyon ile gerçekleştirilir. Ticari kanatlı sürüler arasında reovirüs enfeksiyonları yaygın olduğu için teşhisi serolojik olararak yorumlamak genellikle zordur. Bu yöntem sadece aşılamadan sonra bağışıklık yanıtını göstermek için faydalı olabilir. Etkilenen dokularda ARV'lerin saptanmasında moleküler testler (PCR gibi) kullanılmıştır fakat ARV genom sekanslarının çeşitliliği, bazı ARV varyantların tespitini engellemiştir. Reovirüs enfeksiyonu başarılı bir şekilde tedavi edilemez ancak antikorlar sekonder bakteriyel enfeksiyonların, özellikle de Stafilokok enfeksiyonlarının önlenmesinde yardımcı olur. Koruma ve Kontrol Evcil kanatlılarda ARV enfeksiyonları; genel performans eksikliği, sürü bazında mortalitenin artması, ağırlık artışının azalması, yem dönüşümünün zayıflaması ve özellikle de genç broylerlerde karkas kaybına bağlı olarak pazarlanabilirliğinin azalması dahil birçok önemli ekonomik kayba neden olur. Tavukların (Gallus gallus), reovirüs enfeksiyonuna en duyarlı oldukları yaş 1 günlüktür. Bu durum yenidoğanları vertikal yolla bulaşabilen bu enfeksiyondan korumak için yetişkinlerin aşılanması gerektiğini açıklamaktadır. Biyogüvenliğin yanı sıra, temizlik ve dezenfeksiyon, reovirüs kontrolü için bir zorunluluktur. Buna ek olarak aşılama, ARV'yi kontrol altına almak için en çok kullanılan yöntemlerden biridir. Halihazırda ticari kanatlı sürüleri için inaktif aşı olarak dört suş (S1133, 1733, 2408 ve 2177) ticarileştirilmiştir. Fakat son çalışmalar, ARV saha suşlarının genetik ve antijenik çeşitliliğine bağlı olarak bu aşıların yeterli koruma sağlamadığını göstermiştir. Resim 9: Viral artritiste normal ve hasta tendonlar. Enfekte bacaklarda şişkinlik ve ödem gözlemlenmektedir. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Jenny Nicholds. 8. ROTAVİRÜS ENFEKSİYONLARI Rotavirüsler (RV), kanatlılarda enterit ve ishalin önde gelen nedenleri arasında olup dünya çapında kümes hayvanları endüstrisinde önemli ekonomik kayıplara neden olur. 1973 yılında rotavirüsün memeli konakçılardaki tespitinin ardından, avian rotavirüsü (AvRV) ilk olarak 1977 yılında ABD'de hindi kümeslerinde rapor edilmiştir. Daha sonra dünya çapında A (RVA), D (RVD), F (RVF) ve G (RVG) rotavirüsleri tanımlanmıştır. AvRV'ler; tavuk, güvercin, sülün, papağan, hindi, kara ördek ve muhabbet kuşları gibi türlerden izole edilmiştir. A Grubu rotavirüsler insan, memeli ve kuş türlerinde önemli enterik patojenlerdir. Etiyoloji ve Epidemiyoloji Rotavirüsler Reoviridae familyası Rotavirüs genusu içerisinde yer alır. Zarfsız, çift sarmallı ve yaklaşık 100 nm çapa sahip RNA genomu, altı viral yapısal proteini (VP1 ila VP4, VP6 ve VP7) ve beş ila altı yapısal olmayan proteini (NSP1 ila NSP5/ NSP6) kodlayan 11 segmentten oluşur. VP6 proteini sınıflandırmada kullanılmaktadır. Nokta mutasyonları, türler arası geçişler, genetik reassortment ve rekombinasyonlar gibi farklı mekanizmalar nedeniyle RV’lerin çeşitliliği artar. Tavuk ve hindilerde AvRV’lerin prevalansı, filogenetiği ve klinik önemi birçok ülkede rapor edilmiştir. Diğer kanatlı türlerinin virüse duyarlı olduğundan şüphelenilse de, sadece sınırlı sayıda kanıt bulunmaktadır. Türler arası geçiş sadece farklı kuş türleri bir araya geldiğinde gerçekleşebilir. Kanatlı popülasyonunun yoğun olduğu kümeslerde enfeksiyona eğilim artmaktadır. Dünya çapında hindi sürülerinde %18.8 ila %69.7, tavuk sürülerinde ise %9.9 ila %46.5 arasında değişen prevalanlar bildirilmiştir. Kuşlarda en yüksek prevalans (%40) 12 günlüklerde gözlenirken, en düşük prevalans (%6) 22 günlüklerde gözlenmiştir. Brezilya’da 2014’te yapılan bir çalışmada tavuklardaki prevalans %62.2 olarak D grubu RV’de rapor edilmiştir. Kümes hayvanları ve tavuklarda RV enteriti İngiltere, ABD, Fransa, Arjantin, Brezilya, Çin ve Rusya'dan bildirilmiştir. Etlik piliçlerde RV hastalığı çoğunlukla kış mevsiminde görülmekle birlikte, Asya'nın güneydoğu bölgesinde daha çok yaz mevsiminde ortaya çıkmaktadır. Kanatlı barınaklarındaki dışkı materyali, cansız objeler ve kanalizasyonlar RV’ler için enfeksiyon kaynağı teşkil ederler. 2 ila 6 ay boyunca dışkıda enfektif olarak kalabilirler ve horizantal olarak direkt kontakt veya oral yoldan kolayca bulaşabilirler. Yapılan bir çalışmada 3 günlük yavru bir hindide RV’nin tespit edilmesi vertikal yol ile de bulaşabiceğini düşündürmektedir. 1994’te yapılan bir çalışmaya göre kara böcek larvalarının hindiler için mekanik vektör olarak rol oynadığı belirtilmiştir. RV'ler, özellikle güvercin RV'leri tür bariyerini geçebilen bir patojen olarak memelileri enfekte edebilir. Ayrıca, memeli RV'lerinin de kanatlılara bulaşma yeteneğine sahip olduğuna dair raporlar da vardır. Patogenez ve Klinik Bulgular Viral ajanlar arasında rotavirüsler kuşlarda en sık görülen virüslerdir ve hem enteropatik enfeksiyonlu kuşlarda hem de sağlıklı kuşlarda bulunur. Çevrede bulunan RV'ler, oral yolla vücuda girer, ardından ince bağırsağın olgun villus epitelinde replikasyon başlar. Deneysel enfeksiyon, 56 günden küçük tavukların subklinik olarak enfekte olma olasılığının yüksek olduğunu göstermiştir. Avian rotavirüs kanatlı hayvanlarda enterit, ishal, depresyon, dehidratasyon, iştahsızlık, büyüme geriliği ve “runting and stunting syndrome” gibi semptomlara neden olduğundan intestinal virüsler grubunda yer alır. Anoreksiya ve kilo kaybına bağlı olarak ölümler görülebilir ve neticede önemli ekonomik kayıplara sebep olabilir. AvRV'ler; astrovirüsler, enterovirüsler, reovirüsler, paramiksovirüs, adenovirüs, Salmonella, Escherichia coli, Cryptosporidium ve Eimeria türleri gibi diğer bulaşıcı ajanlarla birlikte miks enfeksiyon oluşturur ve hastalığın ciddiyetini arÄrır. Teşhis Avian rotavirüs enfeksiyonunun klinik semptomları belirgin değildir ve subklinik enfeksiyon da yaygındır. Bu nedenle, rotavirüs enfeksiyonu tanısı için laboratuvar analizleri gereklidir. Rotavirüs-spesifik genom segmentlerine yönelik Multiplex veya reverz transkriptaz-polimeraz zincir reaksiyonu (RT-PCR) enterit sagınlarında kullanılmıştır. Ayrıca virüs direkt olarak elektron mikroskobi, immunohistokimya, elektroferotipleme ve dolaylı immünofloresan antikor (IFA) testi gibi yöntemler ile de teşhis edilmektedir. Koruma ve Kontrol Avian rotavirüsler için spesifik bir tedavi veya kontrol yöntemi mevcut değildir. Hastalığın başlangıcında antimikrobiyal ilaçlarla sekonder bakteriyel enteritin kontrol altında tutulması gerekir. Dehidrasyonun üstesinden gelmek için, hastalığın akut evrelerinde elektrolit solüsyonların kullanılması faydalıdır. Kanatlı kümeslerinde ventilasyon oranının artırılması veya altlıkların yenilenmesi sürülerde ishalin etkisini azaltabilir. Hastalığın bir sürüden diğerine geçişini engellemek için sıkı biyogüvenlik tedbirleri alınmalıdır. Kümes ve ekimanlarının düzenli aralıklarla kapsamlı bir şekilde temizlenmesi önemlidir. Glutaraldehit, sodyum hipoklorit, iyodofor, fenol ve formaldehit gibi dezenfektanlar RV’ler üzerinde etkilidir. Ayrıca 30 dakika boyunca 560C ‘de ısı ile virüs inaktivasyonu sağlanmıştır. Bu nedenle rotaviral kontaminasyondan şüphelenilen numunelere veya malzemelere ısıl işlem yapılabilir. AvRV’ye karşı ticari olarak temin edilebilen aşılar henüz geliştirilmemiştir. Hindilerde ve sülünlerde A grubu rotavirüs aşıları üzerinde yapılan deneysel ön çalışmalar, uygulanan inaktif aşıların yavruları uzun süreli tehditlere karşı koruyuluğunun düşük olduğunu göstermektedir. 9. BİRNAVİRÜS ENFEKSİYONLARI ENFEKSİYÖZ BURSAL HASTALIK (Gumboro Hastalığı) Etiyoloji Birnaviridae familyasına mensup virusların genomları 2 segmentlidir (Becht 1980) ve çift iplikli RNA taşırlar, virionları ikosahedral simetriye ve 55-65 nm arasında değişen çapa sahip ve zarfsızdır. Enfeksiyöz bursal hastalık virusu (IBDV), “Gumboro hastalığı”nın etiyolojik ajanıdır. Toplamda yedi genusa sahip Birnaviridae familyasının Avibirnavirus genusunda yer alır. Klinik Bulgular Enfeksiyöz bursal hastalığı (IBD), öncelikle lenfoid dokuyu, özellikle de kloakal bursayı (bursa fabricius) hedef alan, genç tavukların akut, oldukça bulaşıcı viral enfeksiyonudur. Kuluçka süresi kısadır ve hastalığın klinik belirtileri maruziyetten sonraki 2-4 gün içinde görülür. Enfeksiyonun en erken belirtilerinden biri, bazı kuşların kendi kloakalarını gagalama eğilimidir. Yem alımı azalır ancak su tüketimi yükselebilir. Kloakal bölgedeki tüyler kirlidir. Beyazımsı ve sulu ishal, anoreksi, depresyon, tüylerin kabarması, titreme, şiddetli bitkinlik ile birlikte sternal veya lateral yatış ve son olarak ölüm şekillenir. Etkilenen kuşlar dehidrate ve hastalığın son evrelerinde vücut ısıları normalin altında bir sıcaklığa sahiptir. Akut IBD enfeksiyonundan ölmüş tavuklarda uygulanan nekropside subkutan fasia ve pektoral kas sisteminde dehidrasyon mevcuttur. Sıklıkla uyluk ve göğüs kaslarında kanamalar görülür. Bağırsakta mukus artışı vardır. Ölen veya hastalığın ileri evrelerinde olan kuşlarda böbrek değişiklikleri belirgin olabilir. Bursa fabricius, virusun birincil hedef organıdır. Bu sebeple enfeksiyonun 3. gününde ödem ve hiperemi nedeniyle bursa boyut ve ağırlık olarak artmaya başlar, 4. gününe gelindiğinde genellikle normal ağırlığının iki katıdır (Resim 10A). Daha sonra boyut gerilemeye başlar, enfeksiyonun 5. gününde bursa normal ağırlığına döner, ancak atrofi devam eder ve 8. günden itibaren orijinal ağırlığının yaklaşık üçte birine, hatta daha da azına inebilir (Resim 10B). Bulaşma IBD, oldukça bulaşıcıdır ve virus kümes ortamında uzun süre aktif kalabilir. Böylece, enfekte ve duyarlı sürüler arasında doğrudan temas yoluyla yayılır. IBDV'nin yumurta yoluyla bulaştığına veya hastalığı atlatan hayvanlarda gerçek bir taşıyıcılığın varlığına ilişkin hiçbir kanıt yoktur. Enfeksiyonun ilk gününden itibaren virus saçılmaya başlar ve bu durum 14 gün boyunca devam eder. Ancak 16. Günden itibaren virus saçılımı gözlenmemiştir. Virus, ısı ve dezenfektanlara karşı dirençlidir. Koruma ve Kontrol IBDV'nin çevresel şartlara yüksek direnci ve geniş dağılımı nedeniyle sıhhi önlemler gerekli olmakla birlikte tek başına çoğu zaman yetersizdir. Bu nedenle aşılama şarÄr. Ticari olarak canlı veya inaktive aşılar kullanılmaktadır. Klasik canlı aşılar, yaşam boyu ve geniş koruma sağlar, ancak tekrar virulens kazanma ve patojeniteye dönüş riskine sahiptir. İnaktive aşılar pahalı ve hipervirülent suşlarla meydana gelen salgınlarda başarı sağlamamaktadır. Resim 10: A. Yüksek virülent enfeksiyöz bursal hastalık virüsü ile enfekte tavukta genişlemiş bursa fabricious. B. Subklinik enfeksiyöz bursal hastalık virüsü ile enfekte tavukta küçülmüş, atrofik bursa fabricious. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc.; Courtesy of Dr. Daral J. Jackwood. 10. PARAMİKSOVİRÜS ENFEKSİYONLARI NEWCASTLE HASTALIĞI Newcastle hastalığı virüsü (NDV), 240'tan fazla kuş türünü enfekte edebilen ve oldukça bulaşıcı olan viral bir hastalıktır. NDV enfeksiyonu, duyarlılık derecesi farklı olan çok çeşitli kuşlardan bildirilmiştir. İlk olarak 1926'da Endonezya'dan ve 1927'de İngiltere'deki Newcastle Upon Tyne'da rapor edilmiştir. Kore, Hindistan, Sri Lanka, Japonya, Avustralya ve Filipinler dahil olmak üzere dünyanın farklı bölgelerinden NDV salgınları rapor edilmiştir. Etiyoloji Newcastle hastalığı Paramyxoviridae ailesi, Paramyxovirinae alt ailesi Avulavirus genusunun bir üyesidir. APMV-I ila APMV-10 olarak adlandırılan on kuş paramyxovirus serotipi vardır ve ND virüsü, APMV-1 (avian Paramyxovirus serotype 1 [APMV-1] olarak adlandırılmıştır. Viral genom hemagglutinin-nöraminidaz (HN), matrix (M), virüs-ilişkili füzyon proteinleri (F), zarf polimeraz proteini (L), genom-ilişkili nükleoprotein (NP) ve fosfoprotein (P) olmak üzere 6 geni kodlayan yaklaşık 15.20 kb uzunluğunda tek sarmallı negatif polariteli RNA'dır. NDV'nin virülansı, F-glikoprotein ayrılma bölgesindeki amino asit sekansı motiflerine bağlıdır. NDV'nin tüm suşları tek bir serotipte yer alsa da, genomda filogenetik farklılıklar bulunur. Suşlar, sınıf I ve sınıf II olmak üzere iki sınıfa ayrılırken, sınıf II ayrıca 16 genotipe ayrılır. Sınıf I virüsler yabani kuşlardan izole edilir ve sadece bir suş (Chicken/Ireland/1990) dışında rapor edilen tüm suşlar düşük virülansa sahiptir. Sınıf II genotip I NDV, 1998'de Avustralya'da NDV salgınına neden olan virulent NDV (vNDV) dışında düşük virülanslıdır. Sınıf II genotip II virüslerinden bazıları (B1, LaSota, VG/GA) NDV aşıları olarak kullanılan düşük virülanslı suşlar ile izole edilmeyen bazı vNDV suşlarını içerir. Sınıf II genotip III–IX ve XI–XVI ND suşlarının tümü virülenttir. Sınıf II, genotip X izolatları düşük virülansa sahiptir ve çoğunlukla yabani kuşlarda bulunur. Sınıf II'nin V, VI ve VII genotipleri dünya çapında dolaşımda olan suşlardır. Epidemiyoloji Newcastle hastalığı tüm dünyaya yayılım göstermiştir. Hastalık Orta ve Güney Amerika, Asya ve Afrika'da epizootik iken Avrupa'da sporadik epizootik şeklinde görülmektedir. Hem evcil hem de yabanıl pekçok kuş türü hastalığa karşı oldukça hassastır; hindiler şiddetli belirtiler geliştirme eğiliminde değildir. Av kuşları (sülün, keklik, bıldırcın ve beç tavuğu) ile papağanlar (Psittaciformes takımı) duyarlılık açısından farklılık gösterir; sultan papağanları hassastır. Yabani kuşlarda ve su kuşlarında (Anseriformes takımı) subklinik olarak virüs bulunabilir. Devekuşların (Struthioniformes takımı), güvercinlerin (Columbiformes takımı), martıların (Charadriiformes takımı), kümes hayvanlarının (Strigiformes takımı) ve pelikanların (Pelecaniformes takımı) duyarlı olduğu bilinmektedir. Ötücü kuşlar (Pasteriformes takımı) duyarlılık bakımından değişkenlik gösterirler; bazı türler hastalık belirtisi göstermez ancak virüsü saçarlar. Diğerleri ise ciddi hastalık tablosu geliştirebilir. Kargalarda ve kuzgunlarda (Corvus cinsi) ölüm raporları kaydedilmiştir. Akut ND penguenlerde (Sphenisciformes takımı) kaydedilmiştir. Morbidite ve mortalite oranları türler arasında ve virüsün suşuna bağlı olarak ile değişkenlik gösterir. Hastalık İnsanları da enfekte edebilir. İnsanlarda gözlerde unilateral veya bilateral kızarıklık, aşırı lakrimasyon, göz kapaklarında ödem, konjunktivit ve subkonjunktival hemoraji ile kendini gösterir. Hastalık, enfekte veya taşıyıcı kuşlarla doğrudan temas yoluyla bulaşır. Ayrıca enfekte olmuş kuşların sekret ve ekskretleri ile temas veya kontamine materyallerle temas yoluyla da gerçekleşebilir. Bir diğer önemli bulaşma yolu da hava yoluyladır. Pireler, kemirgenler, böcekler ve köpekler de enfekte dışkıdan mekanik olarak virüsü bulaştırabilir. Patogenez-Klinik Bulgular Hastalığın şiddetine bağlı olarak, NDV üç patotipte sınıflandırılmıştır: lentojenik, mezojenik ve velojenik. Lentojenik NDV suşları, hafif solunum veya enterik hastalık ile subklinik enfeksiyona neden olur ve düşük virülent olarak kabul edilir. Mezojenik NDV suşları orta derecede virülanslı olup, orta derecede mortalite (< %10) ile solunum yolu enfeksiyonuna neden olurken, velojenik NDV suşları %100'e varan mortalite oranlarına neden olan yüksek derecede virülente sahiptir. Velojenik suşlar ayrıca visserotropik velojenik ve nörotropik velojenik suşlar olarak sınıflandırılır. Visserotropik velojenik suşlar iç organlarda ölümcül hemorajik lezyonlara neden olurken, nörotropik velojenik suşlar nörolojik ve solunum bozukluklarına neden olur. Klinik belirtilerin oluşması oldukça hızlıdır ve aerosol maruziyetinin ardından 2-12 gün (ortalama 5) içinde belirtiler görülür. Genç kuşlar en hassas olanlardır. Düşük virülant suşlar ile enfeksiyonda öksürme, hapşırma ve hırıltı gibi solunum belirtileri baskındır. Nörolojik belirtiler yalnızca vNDV suşları ile enfeksiyonda görülür ve hipermetri, tremor, opistotonus, parezis/paralizis ve kanatların kırılması gibi belirtilerle seyreder. İshal güvercinlerde tipiktir. Sulu yeşilimsi ishal, baş ve boyun dokularının şişmesi, hastalığın en virülant formu olan visserotropik velojenik Newcastle hastalığının tipik özelliğidir. Değişen derecelerde depresyon ve iştahsızlık görülür. Yumurta üretimi kısmen veya tamamen durabilir. Yumurtalar renk, şekil veya görünüm olarak anormal olabilir. Patolojik olarak dikkat çekici lezyonlar genellikle sadece visserotropik velojenik Newcastle hastalığında görülür. Seröz membranlarda peteşiyel kanamalar görülebilir. Proventrikül mukozasında ve bağırsak serozasında hemorajiler ve buna eşlik eden, bağırsak mukozası ve sekal tonsil gibi lenfoid odaklarda multifokal nekrotik alanlar gözlemlenir. Düşük virülentli NDV suşlarında ise ancak sınırlı bir konjesyon, solunum sisteminde mukoid eksudat ve hava keselerinde kalınlaşma ve opasite tespit edilebilir. Solunum sistemi ikincil bakteriyel enfeksiyonun meydana gelmesi ile şiddetlenebilir (Resim 11A-D). Teşhis Newcastle hastalığı genellikle spesifik patojen free (SPF) embriyonlu tavuk yumurtalarından (ETY) virüs izolasyonu, hemaglütinasyon-inhibisyon (HI) testi ile serolojik olarak veya real-time RT-PCR (RRT-PCR) yapılarak teşhis edilir. Tüm NDV izolatlarının ETY'de çoğaldığı bilinmektedir. Embriyonun ölmesi, virüsün virülansına bağlı olarak değişir. HI testi, virüsü NDV olarak tanımlamak için kullanılır. Ayrıca monoklonal antikor (mAb) testi de NDV'yi karakterize etmek için kullanılabilir. ELISA gibi diğer serolojik testler de aşılamadan sonra antikor yanıtını değerlendirmek için kullanılır, fakat kullanımı evcil kanatlıların teşhisinde oldukça sınırlıdır. Koruma-Kontrol ND için bir tedavi olmadığından, sıkı biyogüvenlik ve aşılama protokolleri ile birlikte enfekte kanatlıların itlaf edilmesi, salgınları kontrol etmek için en uygun önlemlerdir. Karkas imhası, ND salgınlarını kontrol etmek için kritik öneme sahiptir, çünkü virülent NDV, enfekte kanatlıların dokularında haftalarca canlı kalabilir, böylelikle çevresel kontaminasyon veya duyarlı kanatlıların doğrudan enfeksiyon kaynağı olabilir. Çiftliklerde kullanılan ek biyogüvenlik uygulamaları ise güvercin, ördek ve diğer kuş türleri gibi hastalık taşıyıcısı olabilecek türlerin ortamdan eliminasyonudur. Dünya çapındaki salgınlar; biyogüvenlik eksikliği, aşılama yetersizliği, antijenik varyasyon, canlı aşıların maternal antikorlar tara^ndan inhibisyonu, bağışıklık yanıtının uzun süreli olmaması veya baskılanması gibi çok sayıda nedene bağlanmıştır. NDV salgınlarının çoğu aşılanmamış duyarlı hayvanlarda ortaya çıkar ve bu nedenle günümüzde dünya çapındaki ülkeler sıkı bir aşılama politikası uygulamaktadır. Mevcut NDV aşılarının etkinliği ve güvenirliği kanıtlanmış, 50 yılı aşkın bir süredir kullanılmaktadır. Resim 11. Newcastle hastalığı virüsünün klinik ve patolojik bulguları. A. Yüksek virülent virüs için gözün altında meydana gelen hilal biçiminde lenfoid plaka hastalığın erken döneminde karakteristik bir bulgudur. B. Sekal tonsilde hemoraji ve nekroz. C. Proventikülüste ve altındaki lenfoid dokuda hemorajik odaklar. D. Velojenik-nörotropik suş ile enfekte kanatlıda multifokal nekroza bağlı alacalı dalak. Kaynak: Cattoli et. al., 2015 11. ORTOMİKSOVİRÜS ENFEKSİYONLARI KANATLI İNFLUENZA VİRÜSÜ / Avian Influenza Avian Influenza (AI), kanatlılarda Tip A influenza virüsü tara^ndan meydana getirilen bir hastalıktır. Tip A influenza virüsü 16 farklı hemagglutinin (H1-16) ve 9 farklı neuraminidaz (N1-N9) tara^ndan sınıflandırılarak alt tiplere ayrılmıştır. Kanatlılarda enfeksiyonların çoğu subklinik olarak seyir gösterir. Ancak bazı düşük patojen AI suşları (H1-H12 suşları) solunum sistemi hastalığı, ishal ve yumurta veriminde düşme ile ortaya çıkar. Yüksek patojen (HP) AI suşları ise (H5 ve H7 suşları) tavuksularda şiddetli sistemik enfeksiyonlara neden olurken su kuşlarında değişiklik gösterebilen ve mortaliteyle seyreden hastalık gözlemlenebilir. “Avian Influenza” terimi Tip A influenza virüslerini tanımlamada kullanılırken “kanatlı influenza virüsleri” ise kuşlarda bulunanları ifade eder. “Kuş gribi” ise avian influenza’ya alternatif olarak kullanılan, kanatlı kökenli kanatlı, insan ve diğer memelilerin hastalığını ifade eden basitleştirilmiş bir terimdir. “Yüksek patojeniteli avian influenza” (HPAI) suşları “kanatlı vebası” olarak da anılır. “Düşük patojeniteli avian influenza” (LPAI) ise kliniği hafif seyir gösteren AI formunu ifade eder. HPAI ve H5 ve H7 LPAI grupları Dünya Sağlık Örgütü tara^ndan düzenli olarak takip edilir. Bunun nedeni bu patotip ve alt tiplerin öngörülemez bir biçimde yüksek patojeniteye sahip olabilecek forma gelebilmesidir. Tip A influenza virüsünün meydana getirdiği hastalık, 18. yy sonlarında kanatlı vebası olarak tanımlanmış olup günümüzde Orthomyxoviridae ailesi içerisinde sınıflandırılır. Su kuşları doğal konakçı vazifesi görürken hastalığın dinamiği çoğu göçmen olan bu kuşlar üzerinden meydana gelir. Hastalığın yabanıl su kuşları ile kanatlı işletmeleri ve diğer canlı türler arasındaki döngüsü sıklıkla gerçekleşir. Ortomiksovirüsler günümüzde insan, at, domuz, köpek ve kanatlı türlerinde hastalık oluşturması ile bilinmektedir. Bunlar haricinde kedi, mink ve bazı deniz canlıları ve yabani memeli türlerinde de sporadik olarak meydana gelebilir. İlk H5N1 kaynaklı, sonraları “Gs/GD” virüsleri olarak adlandırılacak virüs suşu, A/goose/Guangdong/1/1996, Çin’de Guangdong şehrinde ortaya çıkarak hem kanatlılarda hem de insanlarda şiddetli ölümler ile seyreden hastalığa neden olmuş devamında “H5Nx” olarak adlandırılan alt tipleri Çin’den tüm dünyaya dalgalar halinde yayılan bir pandemiye dönüşmüştür. Etiyoloji Avian influenza virüslerinin tamamı Orthomyxoviridae ailesinin, Influenzavirus A genusunda bulunur. 100 nm civarında küresel simetrik veya birkaç yüz nanometre uzunluğundaki filamentöz şeklinde olabilmektedir. Yüzeyinde çubuk şeklindeki trimerik yapılı hemagglutinin, mantar şeklindeki tetramerik yapılı nöroaminidaz ve tetramerik yapılı Matriks 2 (M2) proteini mevcuttur. Orthomyxoviruslar segmentli, linear ve negatif polariteli ve tek iplikli RNA içerir. Bu RNA segmentleri suşa göre değişiklik gösteren 10-17 proteini açıklayabilir. İnfluenza tip A viruslarındaki antijenik değişimler, nokta mutasyonları ile antijenik kayma (drift) ve genetik rekombinasyon sonucu antijenik sapma (shift) ortaya çıkmaktadır. Antijenik sapma olayı ile ortaya çıkan yeni alt tipler, hayvan ve insan populasyonlarının çoğu ya da tamamının duyarlı olması nedeniyle pandemiler oluşturmaktadır. İnfluenza viruslarının alt tip çeşitliliği nedeniyle, isimlendirilmeleri Dünya Sağlık Örgütü (WHO) tara^ndan önerilen formüle göre gerçekleştirilmektedir. Buna göre sırasıyla virusun genusu (A-D), orijin aldığı konakçı, orijin aldığı coğrafi bölge, varsa izolat numarası, izolasyon yılı ve parantez içinde tip A için HA ve NA alt tipleri olarak belirtilmektedir. Örneğin, A/duck/France/150236/2015 (H5N9) gibi. Öte yandan virusün patojenitesi bakımından yüksek patojeniteli (HP) ve düşük patojeniteli (LP) olmak üzere iki patotip tanımlanmıştır. Dünya Hayvan Sağlığı Örgütü’ne göre altı haftalık yaştaki tavuklarda en az 1.2 intravenöz patojenite indeksine (IVPI) sahip veya sekiz haftalık yaştaki tavuklarda minimum %75 enfeksiyon oluşturan virus suşları HPAI olarak kabul edilir. H5 ve H7 AI suşları bu iki şarttan birisini sağlayamaz ise sekans analizi ile HA0 geninin amino asit sekansı tetkik edilir. Bu ölçütleri sağlayamayan H5 ve H7 suşları LPAI olarak isimlendirilir. Bu güne kadar ortaya çıkan bazı önemli HPAI salgınları Tablo 1’de gösterilmiştir. Doğal enfeksiyon geçiren ya da aşılanmış kanatlılarda HA, NA ve M2 proteinlerine karşı koruyucu antikor yanıtı gelişir. HA proteinine karşı oluşan antikor yanıtı kanatlılarda klinik seyri ve mortaliteyi birinci derece belirleyici etmen olup yalnızca homolog HA alt tiplerine karşı nötralizan özellik gösterebilir. Anti-NA antikoru da aynı özellikte olsa eşit miktarda virüsün inaktivasyonu için daha fazla Anti-NA antikoru gerekir. AI çevresel şartlara görece olarak dayanıksızdır. Isı, yüksek pH, hipertonik şartlar ve kuruluk AI virüslerini inaktif hale getirir. AI virüsleri lipid zarf ile çevrili olduğu için organik solventler ve deterjanlar tara^ndan inaktif hale getirilebilir. Saha koşullarında ise feçes ve nasal sekresyonlar koruyucu bir organik materyal haline gelerek fiziksel ve kimyasal inaktivasyona karşı virüsün direncini artırır. Kanatlı ürünlerinin 73.9 °C üzerinde pişirilmesi ve yumurta ürünlerinin 54.4 – 63.3 °C arasında pastörizasyonu virüs inaktivasyonu için yeterlidir. # Yıl Prototip virüs Alt tip 1 1959 A/chicken/Scotland/59 (H5N1) 2 1963 A/turkey/England/63 (H7N3) 3 1966 A/turkey/Ontario/7732/66 (H5N9) 4 1976 A/chicken/Victoria/76 (H7N7) 5 1979 A/chicken/Germany/79 (H7N7) 6 1979 A/turkey/England/199/79 (H7N7) 7 1983 A/chicken/Pennsylvania/1370/83 (H5N2) 8 1983 A/turkey/Ireland/1378/83 (H5N8) 9 1985 A/chicken/Victoria/85 (H7N7) 10 1991 A/turkey/England/50-92/91 (H5N1) 11 1992 A/chicken/Victoria/1/92 (H7N3) 12 1994 A/chicken/Queensland/667-6/94 (H7N3) 13 1994 A/chicken/Mexico/8623-607/94 (H5N2) 14 1994 A/chicken/Pakistan/447/94 (H7N3) 15 1996 A/goose/Guangdong/1/1996 (H5Nx) 16 1997 A/chicken/NSW/97 (H7N4) 17 1997 A/chicken/Hong Kong/97 (H5N1) 18 1997 A/chicken/Italy/330/97 (H5N2) 19 1999 A/turkey/Italy/4580/1999 (H7N1) 20 2002 A/chicken/Chile/4322/2002 (H7N3) 21 2003 A/chicken/Netherlands/621557/2003 (H7N3) 22 2004 A/ostrich/South Africa/N227/2004 (H5N2) 23 2007 A/chicken/Saskatchewan/HR-00011/2007 (H7N3) 24 2012 A/chicken/Jalisco/12283(CPA1)/2012 (H7N3) 25 2013 A/chicken/Italy/13VIR4527-11/2013 (H7N7) 26 2015 A/chicken/France/150159a/1015 A/duck/France/150233/1015 A/duck/France/150236/1015 (H5N1) (H5N2) (H5N9) Tablo 1. Yıllara göre bazı önemli HPAI salgınları, prototip suşları ve alt tipleri. Epizootiyoloji Kanatlı influenza virüsleri dünya çapında dağılım göstermektedir. Serbest uçabilen su kuşları, özellikle kazsılar (ördek ve kazlar) ve yağmur kuşları (kıyı yağmur çullukları, martılar, sumrular ve dalıcımartılar) kanatlı influenzasısının önemli doğal rezervuar canlılarıdır. Yeşilbaş ördekler (Anas platyrhynchos) ülkemizin de bulunduğu doğu göç yolunda influenza virüsünü taşıyabilen bir tür olup bu kuştan özellikle yaz sonunda sıklıkla izolasyon yapılabilir. Yağmur kuşlarında ise sonbahar göçünün hemen öncesinde virüs izolasyonu gerçekleştirilebilmektedir. AI virüsleri sporadik olarak evcil kanatlılardan izole edilebilir. Evcil kanatlılar arasında tavuklar, hindiler, ördekler; kafeste, karantina istasyonlarında ve hayvanat bahçesinde tutulan yabanıl kuşlardan sıklıkla izolasyon gerçekleştirilebilir. Hindi ve tavuklar AI virüsleri için doğal rezervuar değildir. Ancak kanatlıların evcilleştirilmesi, endüstriyel bir ürün haline getirilerek ticaretinin yapılması virüsün ekolojisini değişikliğe uğratmıştır. Bu nedenle gerek ticari gerekse hobi amaçlı yapılan kanatlı yetiştiriciliği faaliyetleri virüsün görülme sıklığını önemli ölçüde etkilemektedir. Entegre üretim sistemlerinin yaygın olduğu ülkelerde salgın ortaya çıktığı takdirde çiftlikten çiftliğe hızlı bir yayılım görülebilir. Örneğin, H9N2 LPAI virüsü endemik olarak Asya, Orta Doğu, Afrika ve Avrupa’ya yayılım göstermiştir. Benzer biçimde H5Nx Gs/GD suşları ise Bangladeş’te endemik iken küçük ölçekli üretimler arasında biyogüvenlik tedbirlerinin olmaması, onlarca ördek çiftliğinin varlığı ve denetimsiz ticaret nedeniyle son derece hızlı yayılım göstererek Orta Doğu dahil birçok ülkede salgınlara neden olmuştur. LPAI virüsleri vizon, fok, balina ve diğer deniz memelilerinde görülebilir. Bununla beraber H5N1 Gs/GD suşlarının varlığı eşek, büyük kediler (kaplan, leopar, aslan), evcil köpekler, ev kedileri, vizon, tilki, kalemisler, kaya sansarları ve domuzlarda serolojik olarak ortaya konulmuştur. Karnivorlarda bulaşma genel olarak yakın temas ile ya da enfekte kuşların yenmesi ile meydana gelir. Taksonomik olarak birbirine yakın kanatlı türleri arasında bulaşma sıklıkla gözlemlenebilir. Örneğin, sülüngiller ailesinin tavuksular takımı içerisinde bulunan tavuk, hindi, beçtavuğu ve bıldırcın arasında bulaşma meydana gelebilir. Farklı iki takım içerisinde bulunan kaz (kazsılar) ve hindi arasında bulaşma daha az sıklıkla meydana gelir. Tavuk ile insan arasındaki geçiş ise enderdir. Virüs kanatlıların solunum ve sindirim sistemleri, renal ve üreme organlarını enfekte eder. Burun, ağız, konjuktiva ve kloaka yolu ile saçılım gösterir. HPAI virüsleri bunlara ek olarak deride, tüyler ve foliküllerinde ve üropigial bezde de bulunur. AI virüsleri enfekte kanatlılar ile direkt temas yoluyla veya aerosol, damlacık ve fomitler aracılığıyla indirekt olarak bulaşır. Orofarenkste gerçekleşen yüksek viral replikasyondan dolayı içme suyu kontaminasyonu ya da direkt temas yolu ile canlıdan canlıya bulaşma gerçekleşebilir. Ancak enfekte dışkı kaynaklı fomit bulaşması birinci derece bulaşma yolu olarak kabul edilir. Bu nedenle çiftlik çalışanlarının kontamine kıyafet ve ekipmanları virüsün yayılmasında kritik öneme sahiptir. Vertikal bulaşma mevcut olmasa da HPAI virüsleri ile enfeksiyonlarda yumurta kabuğu ve içeriğinde virüs tespit edilebilir. Bu nedenle enfekte sürülerde yumurtalar da imha edilir. Klinik Bulgular Avian influenza virüsünün inkübasyon periyodu virüsün dozu, bulaşma yolu, konakçı tür ve klinik bulguların tespit başarısına bağlı olarak farklılık göstermeyle beraber birkaç saat ile 14 gün arasında kabul edilir. Örneğin bir çalışmada intranasal yol ile H5N1 Gs/GD uygulanan tavuklarda 24 saat içerisinde klinik belirtilerin gözlemlenebildiği bildirilmiştir. Aynı şekilde klinik belirtiler de virüs suşunun patotipi (HP veya LP), konakçı tür, yaş, cinsiyet, edinilmiş bağışıklık, başka hastalıkların varlığı ve çevresel faktörlere bağlıdır. LPAI virüs suşları ile enfekte yabanıl kanatlılarda kayda değer bir klinik belirti gözlemlenmez. Evcil kanatlılarda (tavuklar ve hindiler) ise solunum, sindirim, üriner ve genital sistemlerde bozukluklar ortaya çıkar. En sık karşılaşılan bulgular öksürme, hapşırma, hırıltılı soluma, ral ve aşırı lakrimasyondur. Etçi ve yumurtacı tavuklarda artan gurk olma durumu ve yumurta veriminde düşüş gözlemlenir. Kuşlarda halsizlik ve tüylerde karışma; bazen de ishal mevcuttur. Sürüde bir araya toplanma, harekete isteksizlik, letarji ve yem ve su tüketiminde azalma da sık karşılaşılan belirtilerdir. Devekuşlarındaki solunum sistemi belirtileri de benzerlik göstermekle birlikte bazı vakalarda yeşil renkli ishal bulgusu bildirilmiştir. HPAI virüs suşları ile enfekte yabanıl kanatlılarda sınırlı miktarda klinik bulgu tespit edilebilir. H5Nx Gs/GD suşları nörolojik belirtiler, depresyon, anoreksi ve ani ölümler ile seyredebilir. Örneğin sumrularda meydana gelen H5N3 salgınında başka bir kanatlı popülasyonuna bulaşmaksızın ani ölümler meydana gelmiştir. Hindi ve tavuklarda virüs çoğalmasına bağlı çoklu organ hasarı, nörolojik semptomlar görülür. Çoğu zaman enfekte kanatlılar klinik belirti olmaksızın aniden ölür. Ölmeyen bazı hayvanlarda baş ve boyunda tremor, ayağa kalkmakta güçlük, tortikolis, opistotonus ve başta anormal görünümler meydana gelir. Kümeste hareketlilik, yem ve su tüketimi ve ötme azalır. Solunum sistemi bulguları LPAI virüslerine göre daha az sıklıkla görülmekle beraber ral, hapşırma ve öksürme tespit edilebilir. Diğer kanatlı türleri de benzer belirtiler gösterir. Eğer daha yaşarlarsa paresis, paralizis, tortikolis ve nistagmus ve davranış anomalileri uzun bir süre gözlemlenebilir. Ördeklerde bunlara ek olarak korneal opasite bildirilmiştir. Devekuşlarında virüs suşunun virülensine bağlı olarak aktivitede azalma, halsizlik, tüylerde karışıklık, hapşırma, hemorajik diyare, ağızdan nefes alma; ayrıca koordinasyon bozukluğu, tortikolis, kanat paralizi ve başta tremorlar biçiminde nörolojik semptomlar görülebilir. Patoloji LPAI virüs suşları ile enfekte gallid kanatlılarda karşılaşılan nekropsi bulguları kuşa ve virüs suşuna bağlı olarak değişiklik gösterir. Genel olarak en sık karşılaşılan semptomlar rinit ve sinüzit olup özellikle hindilerde eğer sekonder bakteriyel enfeksiyon var ise infraorbital sinüslerde şişkinlik ve nasal akıntıdır. Trakeal mukoza konjesyona bağlı olarak kırmızı rente, ödemli ve hemorajik olup buna luminal eksudat eşlik eder. Bazen trakeal eksudat hava kanallarını tıkayarak canlının boğulmasına neden olur. Sekonder bakteriyel enfeksiyonlar fibrinopurulent bronkopnömoni, hava sakküliti ve peritonite sebebiyet verebilir. Piliçlerde olgun yumuranın rupturuna bağlı olarak yumurta sarısının koelomik kaviteye dağılmasıyla yumurta sarısı peritoniti meydana gelebilir. Ender olarak da yumurtacı piliçlerde böbreklerde şişkinlik ile böbrek yetmezliği ve organlarda ürat birikimi gözlemlenebilir. Özellikle hindilerde hafif enterit bulguları, bazen pankreasta solgun ve alacalı görünüm ve yer yer kanama odakları tespit edilebilir. Kaz ve ördeklerde LPAI virüs enfeksiyonları sinüzit, konjonktivit ve diğer solunum sistemi bulguları meydana getirebilir. Mortalite oranı %5’in altında, morbidite ise genelde %50’nin üzerindedir. HPAI virüs suşları ile enfeksiyonlarda birçok organ, kardiyovasküler ve sinir sistemleri ve deride enfeksiyonun yaraÄğı ödem ve hemorajiler gözlemlenebilir (Resim 12). Bazı virüs suşları konjonktiva, göz kapağı ve trakeada ödem ve hiperemi meydana getirir. Sakal ve ibik kısımlarında nekrotik odaklar, peteşiyal veya ekimotik hemorajiler ve bazen de siyanotik renk görülebilir (Resim 13). Nekropside birçok organda nekrotik odaklar mevcuttur. Özellikle epikardiyum üzerindeki koroner yağda, seröz yağda, proventrikül mukozasında ve pektoral kaslarda hemorajiler sıklıkla tespit edilir. Sekal tonsillerde ve Meckel divertikülünde ve sternumun iç yüzeyinde de kanamalar görülebilir. Pankreas nekroz ve hemorajileri kırmızı ile kahverengi alacalı açık turuncu arasında değişen biçimdedir. Akciğerde şiddetli ödem ve hemoraji, beyinde de ödem mevcuttur. Beyaz renkli nekroz odakları kalp, karaciğer ve böbrekte tespit edilebilir. Akciğerler ödemden ve interstisyel pnömoniden dolayı sıkı bir görünümde olup hemoraji ve konjesyon hakimdir (Resim 14A-D). Tanı Virüsün izolasyonu için en uygun metot su kuşları ve yabanıl kanatlılar için kloakal swab örneği ve evcil kanatlılar için trakeal swab örneklerinin alınmasıdır. İzolasyon için 10-11 günlük embriyolu tavuk yumurtasının allantoik kavitesine ya da MDCK hücre haÄna ekim gerçekleştirilebilir. Virüsün varlığı yumurta ya da hücre haÄndaki pasajı takiben, tavuk ve hindi alyuvarları kullanılarak hemaglütinasyon inhibisyon (HI) testi ile ortaya konulabilir Enfekte sürülerde agar jel immunodiffüzyon, ELISA, ve HI kullanılarak virüs antikorları tespit edilir. Hastalığın tanısı varsayıma dayalı olup AI klinik belirtilerinin arasındaki farklılıklar nedeniye epizooti döneminde gerçekleştirilir. Sürü bazında mortalite, yumurta üretiminin düşmesi ve ağırlık kazanımının durması nonspesifik tanı için indikatördür. İyi korunan matriks protein genine dayalı Real Time PCR. Pozitif örnekler H5 ve H7 genlerine yönelik RT- qPCR uygulanarak doğrulanırsa sekans analizi yapılarak cleavage bölgesi bakılarak tiplendirilmesi gerçekleştirilir. Koruma ve Kontrol AI virüsünün çıktığı bölgede alınacak koruma ve kontrol önlemleri virüsün işletmeye girişine engel olmak, virüsün çevredeki işletmelere yayılmasına engel olmak, işletmeden işletmeye bulaşmasının önüne geçmek ve mümkünse bölgeden virüsün eradikasyonunu sağlamak şeklinde sıralanabilir. Bu anlamda uygulanacak adımlar biyogüvenlik tedbirleri, aktif ve pasif olarak hastalığın takibi, hayvanlara bağışıklık kazandırılması, bölgedeki hayvanların itla^ ve riskler konusunda çalışanların eğitilmesine dayanır. Biyogüvenlik önlemleri devasa ekonomik kayıpların önlenebilmesi ve H5 ve H7 LPAI virüslerin evrimleşerek patojenitesinin artmaması açısından hayati öneme sahiptir. Çiftlikler özelinde düşünüldüğünde bu durum hastalığın hiç bulaşmaması için sıkı bir kaynak kontrolünü gerektirir. Çiftlikler bir biyogüvenlik planına sahip olmalıdır. Çiftliklerin etra^ çitlerle çevrili ve izole olmalı, yeni gelen kanatlılara karantina uygulanacak şekilde tasarlanmalıdır. Araçların ve işçilerin giriş çıkışlarında biyogüvenlik önlemleri sağlanabilmelidir. Çiftliklere düzenli olarak temizleme ve dezenfeksiyon uygulanmalı, ölen hayvanlar imha edilmelidir. LPAI ve HPAI virüs suşlarına karşı özellikle tavuk ve hindiler için üretilmiş ticari aşılar mevcuttur. En sık lisanslanan aşılar özellikle salgınlarda kullanılan adjuvantlı tam partikül ölü aşılar ve reverz genetik ölü aşılardır. Kanatlı poksvirüsü, hindilerin herpesvirüsü ve Newcastle hastalığı suşları ile üretilen rekombinant canlı aşılar; RNA teknolojisi ile üretilen aşılar bazı ülkelerde lisanslı olarak mevcuttur. Rekombinant canlı ördek enterit virüsü temelli aşılar hastalığın ördek popülasyonunda kontrol altında tutulabilmesi için gelecek vadetmektedir. Aşıların etkinlikleri doğru uygulandığı takdirde yüksek olsa da tüm alt tiplere karşı korumayı sağlayamamaktadır. Bu nedenle bölgede risk oluşturan alt tipin belirlenerek o suşa yönelik aşılamanın gerçekleştirilmesi kritik öneme sahiptir. Resim 12: HPAI ile enfekte tavuğun ayak derisinde hemorajik kanamalar. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. David E. Swayne. Resim 13: HPAI ile enfekte tavukta ibik, sakal ve tüysüz deri üzerindeki hemoraji odakları. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. David E. Swayne. Resim 14: HPAI ile enfekte tavuklarda nekropsi bulguları. A. Epikardiyal yağda peteşiyel kanama odakları B. 3 haftalık yaştaki tavuğun proventriküler bezlerinde mukozal peteşiyel hemoraji. C. 3 haftalık yaştaki tavukta şiddetli pulmoner hemoraji ve ödem. D. 3 haftalık yaştaki tavuğun Peyer plakları (lenfoid doku) ve Meckel divertikulumu (jejenum) üzerinde hemoraji odakları. Kaynak: USDA, David E. Swayne. 12. KORONAVİRÜS ENFEKSİYONLARI Coronaviridae familyası, Letovirinae ve Orthocoronavirinae alt ailelerini içerir. Orthocoronavirinae alt ailesi ise alpha-, beta-, delta- ve gammacoronavirus olmak üzere 4 genustan oluşur. Coronaviridae ailesinde bulunan viruslar; zarflı, pleomorfik, ortalama 120 nm çapa sahip ve 20 nm uzunluğa sahip büyük glikoprotein yapıda çıkıntılara sahiptir (S glikoproteini). Coronavirus genomu, 27 ila 32 kb uzunlukta (enfeksiyöz bronşitis virüs genomu 27.6 kb uzunluktadır.), tek sarmallı, pozitif polariteli bir RNA'dır. Tüm koronaviruslar hemen hemen aynı genom organizasyonuna sahiptir. Gammacoronavirus cinsinin ana temsilcisi avian coronavirustur. Bu taksonomik isim, tavuklarda oldukça bulaşıcı bir hastalığa neden olan enfeksiyöz bronşitis virüsü (IBV), hindi enteritinden sorumlu hindi koronavirüsü, beç tavuğu koronavirüsü, kaz ve ördek koronavirüslerinş içerir. Benzer virüsler ayrıca sülün, tavus kuşu ve bıldırcınlarda ve ayrıca Galliformes olmayan türlerden güvercinler, pelikanlar, leylekler, papağanlar ve yaban kazlarında da tespit edilmiştir. ENFEKSİYÖZ BRONŞİTİS (IB) Enfeksiyöz bronşitis (IB) kanatlıların şiddetli, akut multi-sistemik bir hastalığıdır. Hastalığın etkeni enfeksiyöz bronşitis virüsü (IBV) gammaherpesvirus genusunda bulunur. Etken tüm dünyada görülmekte olup solunum kanalı, böbrekler ve reprodüktif sistemi enfekte edebilir. Bunun sonucu olarak hayvanlarda solunum güçlüğü, böbrek lezyonları ve yumurta üretiminde düşüş gözlemlenir. Broilerlerde yemden yararlanma oranı ve ağırlık kazanımı azalırken ikincil enfeksiyonlara predispozisyon meydana gelir. Yumurtacı ve anaç olacak civcivler ise virülent IBV’ye bağlı oviduktusta meydana gelen hasar nedeniyle yumurtlama yeteneğini kaybeder. Bu civcivler normal bir gelişim gösterir ama yumurta üretemez. Buna “yalancı yumurtacı sendromu” adı verilirken üreticinin ortalama 24 haftalık yem ve bakım giderine mal olur. Colvero ve ark., (2015) yetiştiricilerin IBV sebebiyle her bin tavuk başına ekonomik kaybının 25-26 haftalık yaştaki yarkalarda 3.567 dolar, 42 haftalık hayvanlarda 4.210 dolar, 48 günlük broilerlerde 266 dolar olduğunu bildirmiştir. Epidemiyoloji IB tüm dünyada yaygındır. Bir bölgede birkaç serotip birlikte dolaşabilir ve serotipler arası çapraz koruma zayıf olduğu için altı haftalık kısa ömrü içinde et tipi bir tavuk farklı serotiplerle birkaç kez enfekte olabilir. Tavuklar, özellikle genç olanlar, burun akıntısı, tıksırma, hırıltı, gözlerde sulanma ve uyuşukluk sergilerler. IBV, genç civcivlerde ölüme sebep olabilir, ancak sekunder bakteriyel enfeksiyonların iştiraki mortaliteyi artırır. Erişkin tavuklar IBV enfeksiyonundan daha az etkilenir, ancak ekonomik kayıp büyüktür. Enfeksiyon, etçi tavuklarda büyüme geriliğine neden olurken, yumurtacı ırklarda yumurta üretiminde ve yumurta kalitesinde bir daha asla normale dönmeyebilecek bir düşüş olur. Bulaşma Enfeksiyöz bronşit virüsü oldukça bulaşıcı özellikte olup sürüdeki tavuklar arasında hızla yayılır. Hastalığın kuluçka süresi kısadır, enfekte olmuş tavuklarda 24-48 saat içinde klinik belirtiler gelişir. Bulaşma; enfekte ve duyarlı kuşlar arasında enfeksiyöz virüs partiküllerinin solunması veya yutulması, aerosol damlacıkları veya dışkıyla doğrudan temas yoluyla olabildiği gibi; giysiler, ayakkabılar, aletler vb. gibi virüs bulaşmış fomitlere maruz kalma yoluyla dolaylı da olabilir. Aerosol yolla bulaşma, enfeksiyonun akut aşamasında solunum yollarındaki yüksek virüs konsantrasyonları nedeniyle önemli bir bulaşma şeklidir. Virüs ayrıca dışkıyla ve böbrekten ürik asitle de atılır. IB enfeksiyonlarında vertikal bulaşma tartışmalıdır. Klinik Bulgular Etkilenen kümeslerde enfeksiyöz bronşitisin morbiditesi % 100’dür. Tavuklarda öksürme, hapşırma, trakeal ral mevcuttur. Konjunktivitis ve dispne bazen tespit edilebilir, özellikle ikincil bakteriyel enfeksiyonların da eklenmesi ile beraber başta şişme görülebilir. Sürü ısıtıcının altında toplanma eğilimindedir. Yem ve su tüketimi kesilir. Böbreği enfekte eden (nefropatojenik) suşlar solunum belirtilerini takiben depresyon, kırışmış kanat tüyleri, sulu dışkılama, su tüketiminde artma ve ölüm ile seyreder. Yumurtacılarda yumurta üretimi %70’e kadar azalır. Yumurtalar şekilsiz, buruşuk ve ince kabuklu, tırtıklı, küçük boyutludur (Resim 15). Ölümler ikinci bir enfeksiyonun varlığına göre %5-60 arasında değişebilir. Nefropatojenik suşlar interstitiyal nefrit oluşturur. Hasta hayvanların oviduktunda hasar meydana gelir ve hiçbir zaman sağlıklı yumurta üretemez. Bu duruma “yalancı yumurtacı sendromu” adı verilir. Solunum kanalında, trakeada ve sinüslerde seröz, kataral veya kazeöz eksudat birikimi gözlemlenir (Resim 16A). Hava keselerinde köpüklü eksudat ve daha sonra bulutsu kalınlaşma mevcuttur. Eğer Escherichia coli enfeksiyonu ile beraber seyrederse kazeöz sakkülitis, perhepatitis ve perikarditis gelişebilir (Resim 16B). Genç yaşta enfekte olan kuşlarda kistik oviduktus, olgun kuşların yumurtlama döneminde ise oviduktun hacmen ve ağırlık olarak küçülmesi meydana gelir. Nefropatojenik suşlarda şişkin ve solgun görünümlü; bazen de atrofik böbrek, tübül ve üreterin ürat ile şişkinleşmesi ve ürolitiyazis tespit edilebilir. Koruma ve Kontrol IB enfeksiyonlarından korunmada, virus suşunun patojenitesi, enfeksiyona maruz kalan tavukların yaşı, beslenme, kümes içi amonyak seviyesi ve ortam sıcaklığı büyük önem arz eder. Çok sayıda kümes hayvanı çiftliğinin bulunduğu bölgelerde, tavukları IBV'den uzak tutmak neredeyse imkansızdır. Virüs kolayca yayıldığı için biyogüvenlik tedbirleri çoğu zaman yetersiz kalmaktadır. Bu nedenle aşılama yaygın olarak uygulanmaktadır. Bu amaçla attenüe, inaktive, subunit ve vektör aşılar kullanılmaktadır. Ancak aşı uygulamalarında aşağıdaki hususlar göz önünde bulundurulmalıdır: (1) Aşı bağışıklığı uzun süreli değildir ve yeniden aşılama gereklidir, (2) Geniş antijenik varyasyonların varlığı göz önüne alınarak, bölge için uygun antijenik tip seçilmelidir, (3) Yetiştirme koşullarına göre aşı uygulamasının zamanlaması ve yöntemi farklılık gösterecektir. Resim 15: IBV ile enfekte bir tavuğun yumurtası. Kırışık durumda yumurta kabuğu ve yumurtanın kalitesinde düşme. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. Jean Sander. Resim 16: A. Soluma güçlüğü, öksürme ve trakeal ralın oluşmasının altında yatan sebep trakeadaki mukoza birikimidir. B. Tavuklarda sakkülitisin görülmesi genellikle IBV dışında ikinci bir bakteriyel enfeksiyonun sonucunda meydana gelir. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. Pedro Villegas & Dr. Jean Sander. HİNDİLERİN KORONAVİRÜS ENTERİTİ Hindilerin koronaviral enteritisi hindilerin viral kökenli, akut ve bulaşıcı bir hastalığıdır. “Bluecomb” veya “hindilerin çamur humması” olarak da isimlendirilir. Klinik Bulgular Klinik belirtiler ani ve genellikle yüksek morbidite ile ortaya çıkar. Kuşlarda depresyon, iştahsızlık, su tüketiminde azalma, sulu ishal, dehidrasyon, hipotermi ve kilo kaybı görülür. Dışkı tipik olarak yeşil veya kahverengi, sulu, köpüklüdür, mukus ve ürat içerebilir. Turkey Coronavirus (TCV) ile enfekte olmuş sürüler, enfekte olmayan sürülere kıyasla artan ölüm oranı, büyüme depresyonu ve zayıf yem dönüşümü gösterirler. Ölüm oranı kanatlıların yaşına, eşzamanlı enfeksiyona ve yönetim uygulamalarına bağlı olarak değişkendir. Ancak genellikle TCV enfeksiyonu sadece hafif hastalık ve orta derecede büyüme depresyonu ile sonuçlanır ve mortalite genellikle ihmal edilebilir düzeydedir. Damızlık hindi üretiminde hindi koronavirus enfeksiyonu, yumurta üretiminin azalmasının potansiyel bir nedenidir. Bulaşma TCV ile enfekte olan hindilerin, iyileştikten sonra uzun süreler boyunca dışkıda virüs saçtığı gösterilmiştir. (Breslin ve ark. 2000). Enfekte hindilerin dışkıları ve dışkılarının temas ettiği maddeler, diğer duyarlı hindiler için potansiyel enfeksiyon kaynaklarıdır. TCV ile enfekte hindilerin dışkıları, giysiler, botlar, ekipman, tüyler ve kamyonlar dahil olmak üzere çeşitli fomitlerde taşınabilir. Yabani kuşlar, kemirgenler, köpekler ve sinekler gibi diğer potansiyel vektörler de enfekte sürülerden hassas sürülere geçişte rol oynayabilir. Koruma ve Kontrol TCV'nin kontamine binalardan eliminasyonu, nüfusun azalması ve ardından kümeslerin ve ekipmanların kapsamlı bir şekilde temizlenmesi ve dezenfeksiyonu ile gerçekleştirilebilir. Temizlik ve dezenfeksiyon prosedürlerini takiben, tesisler en az 3-4 hafta kuşlardan arındırılmalıdır. TCV'nin lisanslı bir aşısı mevcut değildir. 13. ANELLOVİRÜS ENFEKSİYONLARI TAVUKLARIN ENFEKSİYÖZ ANEMİSİ Etiyoloji Tavukların Enfeksiyöz anemisi tavukçuluk sektöründe önemli ekonomik kayıplara neden olan viral hastalıkların başında gelmektedir. Hastalığa neden olan virus önceleri Circoviridae ailesinde sınıflandırılmakla beraber günümüzde ayrı bir aile olan Anelloviridae ailesinin Gyrovirus cinsi altında sınıflandırılan chicken anemia virus (CAV)’tur. Virus ikozahedral simetrili, tek iplikli ve sirküler genoma sahiptir. 2,3 kb büyüklüğündeki viral genom VP1, VP2 ve VP3 adında 3 geni kodlayan üst üste binmiş (overlap) 3 ORF bölgesine sahiptir. Bulaşma Chicken anemia virus’un bulaşması enfekte damızlıklardan vertikal yolla; ya da oral olarak tüy, dışkı ve fomitler ile horizontal yolla olabilmektedir. Tavuk dışındaki kuşlara bulaşıcılığı doğrulanmamıştır fakat tavuklardaki varlığı eskiden beri bilinmektedir. Klinik Bulgular Hastalığın insidensi yüksek olmasına rağmen klinik hastalık yaygın değildir. Klinik hastalığın enfekte damızlıkların civcivlerinde gözlendiği bildirilmektedir. Diğer taraftan eğer 1-4 günlük civcivler enfekte olursa 2-4 haftalık olduklarında lezyonlar ve klinik semptomlar ortaya çıkar. Hastalığın tipik semptomları, zayıflık, iştahsızlık, depresyon ve büyüme geriliğidir. Virus lentoid hücrelerde replike olarak sitopatik etki olarak hücre kaybına sebep olduğundan lenfosit azalması hastalığın tipik bulgularındandır. Hematokrit değer %60’lardan %27’lere kadar düşer. Mortalite oranı ise, diğer faktörlerle de ilişkili olmakla beraber %10-20 aralığında gerçekleşebilir. Nekropside organlar solgun, timüs ise atrofik görünümdedir. Bursa fabricious hacimce küçülmüş olabilir. Kemik iliği solgun veya sarı renktedir. Hemorajiler deri altında, kaslarda veya diğer organlarda tespit edilebilir (Resim 17). Hastalığın klinik tablosunu ve mortalite oranlarını etkileyen faktörlerden birisi de birlikte enfeksiyonlardır. Pek çok ülkede Chicken anemia ile Marek hastalığının birlikte gözlendiği rapor edilmiştir. Dahası Chicken anemia virus enfeksiyonunun Marek hastalığı yönünden zayıf aşı koruyuculuğu ile ilişkili olduğu ortaya konulmuştur. İki etkenin birlikte olduğu durumlarda mortalitenin %70’lere kadar ulaşabildiği ortaya konulmuştur. Aynı şekilde Chicken anemia virus ile İnfeksiyöz bursal disease hastalığının da birlikte enfeksiyon yaptığı pek çok ülkeden rapor edilmiştir. Klinik bulgular açısından ayırıcı teşhis oldukça zordur. İnfeksiyöz bursal disease ve Marek hastalığıda chicken anemia gibi immün supresyona neden olan hastalıklar olduklarından miks enfeksiyonların ardından yapılan sağ kalanlarda antikor yanıtın zayıf olduğu gözlemlenmektedir. Koruma ve Kontrol Chicken anemia virus dünya çapında tüm tavuk türlerini etkileyen bir viral ajan olduğundan hastalığın damızlıklardan vertikal yolla bulaşının önüne geçebilmek amacıyla aşılama uygulanmaktadır. Bununla beraber aşılanan damızlıkların maternal antikorları yavruları hastalıktan korusa da enfeksiyondan koruyamamaktadır. Enfeksiyonu atlatan tavukların 3-9 hafta boyunca vertikal yolla virüsü bulaştırdıkları bildirilmektedir. Hastalığın tam eradikasyonu son derece zordur. Dolayısı ile iyi üretim koşulları, hijyen ve işletme yönetim prosedürleri ile alınacak önlemler oluşabilecek ekonomik kaybı en aza indirmek için önem arzetmektedir. Resim 17: Kanatlıların enfeksiyöz anemisi ile enfekte bir tavukta kanat altında gangrenöz dermatitis. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. Mohamed M. El-Gazzar. 14. POLYOMAVİRÜS ENFEKSİYONLARI MUHABBETKUŞU YAVRU HASTALIĞI / budgerigar fledgling disease PAPAĞAN POLYOMAVİRÜSÜ / psittacine polyomavirus KAZLARIN HEMORAJİK POLYOMAVİRÜSÜ / goose heamorrhagic polyomavirus Etiyoloji Avian polyomavirus zarsız, ikozahedral simetrili, sirküler DNA genoma sahip olup yaklaşık 5 kbp genom büyüklüğüne sahiptir (Kang ve ark., 2017). Etken, Polyomaviridae ailesinin Gammapolyamavirus cinsi içerisinde tasnif edilen viruslardır. Bunlar; avian polyomavirus 1, kaz polyomavirus 1, karga, kasap kuşu, ispinoz, munya kuşu, adeli pengueni, şakrak kuşu ve kanarya polyomavirus olmak üzere 9 tür olarak bildirilmektedir. Bulaşma Avian polyomavirus’un bulaşı, enfekte bireylerin dışkı, salya, deri ve tüy döküntüleri aracılığıyla horizontal yolla gerçekleşir. Diğer taraftan virus çevre şartlarına (56°C’de en az 2 saatte inaktive olur) ve çoğu dezenfektana oldukça dayanıklı olmakla beraber çamaşır suyu ve kloraminlere karşı duyarlıdır. Dolayısıyla kafeslerin hijyeni önem taşır. Klinik Bulgular Papağangiller, muhabbet kuşları ve kanaryalar başta olmak üzere tüylerde dökülme, iyi huylu deri lezyonu veya akut ölümle seyreden hastalık tablosu ortaya çıkar. Hastalık en çok muhabbet kuşu yavru hastalığı/budgerigar fledgling disease veya papağangil polyomavirusu/psittacine polyomavirus olarak adlandırılmaktadır. Tüy foliküllerinde yangıya neden olan virus özellikle tüy dökümü/değişimi dönemindeki genç bireylerde etkili olmaktadır. Ayrıca kazlarda nefrit ve enterite neden olan kazların hemorajik nefritis ve enteritisi’ne/hemorrhagic nephritis enteritis of geese sebep olmaktadır. Muhabbet kuşlarında yavrular polyomavirusla enfekte olmuşsa, büyümede gerilik, karın bölgesinde şişkinlik ve kaşıntı ile kolayca kanama bulguları vardır. 25 günlükten az olanların çoğu ölür. Mortalite %100’lere ulaşabilmektedir. Daha büyük kuşlarda ise sıklıkla tüy anormaliteleri gözlenir. Yaşlı kuşlar 4-6 hafta içerisinde virüsü tamamen elimine ederken bazılarında virus persiste olarak kalabilir ve aralıklarla saçılmaya devam edebilir. Bu kuşlar hastalığın rezervuarı olarak yaşamlarına devam ederler. Papağangiller arasında Kakadu cinsi papağanlar diğer tür papağanlara göre hastalığa karşı dirençlidir. Tüy deformitelerine daha az rastlanırken bazı yavrular belirti göstermeksizin ölür. Papağanlarda muhabbet kuşlarından farklı olarak bir hafta veya daha az sürede iştahta azalma, soluk kesilmesi, kusma, kaşıntı ve letarji gibi semptomlar ve ölüm görülebilir. Yaşlı kuşlar belirti göstermeksizin hastalığı atlatırken bazı yavrular subklinik taşıyıcılar olarak kalırlar. Bazı kuşlarda ise hastalık kronik seyreder ve bu kuşlarda büyüme geriliği gözlenir. Kanarya ve diğer ötücü kuşlarda ise polyomavirıus enfeksiyonuna bağlı olarak yavrularda ölüm gözlenirken sağ çıkanlarda tüy ve gaga deformasyonlarına sebep olur. Kazlarda Hemorajik nefrit ve enterite neden olan polyomavirus hastalığı, çoğunlukla 3-6 haftalık yavrularda gözlenmekle beraber daha erken (4 günlük) veya daha geç (17-20 haftalık) yaşlarda da salgınlar bildirilmiştir. %70’lere varan mortalite 1-2 ay sürebilir. Enfeksiyonun başlangıcında kümesteki hayvanlar genellikle herhangi bir belirti vermeden ölür, devamında ise ataksi, baş ve boyunda tremor, subkutan hemorajiler ve kanlı dışkılama gibi belirtiler gözlenir. Bu klinik belirtilerle beraber mortalite giderek artar. Koruma ve Kontrol Hastalığın kesin teşhisine dayalı olarak alınabilecek önlemler arasında kapsamlı itlaftan hiçbir şey yapmadan kendi bağışıklıklarını geliştirmelerine kadar pek çok yöntem önerilmiştir. Hastalığın semptomatik taşıyıcılarının tespiti genellikle mümkün olmadığından hastalık tablosu gösterenlerin itlaf edilmesi önceliklidir. Hastalığın kontrolünde iki hususun unutulmaması gerekmektedir. Bunlardan ilki bir kuş virusa maruziyet anında ne kadar yaşlı ise hastalanma olasılığı o kadar azdır ve ikinci olarak ise enfekte olan yetişkinlerin çoğunun hayatta kaldığıdır. Bu kuşlar asemptomatiktir ve enfekte olduktan sonra 4-6 hafta kadar virüsü saçmaya devam ederler. Hastalığın, sürekli üremenin gerçekleştiği muhabbet kuşu kafeslerinde kalıcı olma, üremenin daha aralıklı gerçekleştiği papağan ve büyük kuş kafeslerinde ise kendisini sınırlandırma eğiliminde olduğu gözlemlenmektedir. Dolayısı ile muhabbet kuşlarının damızlık olarak kullanımında kesintiye gidilmesinin hastalığın insidansını düşürmede etkili olabileceği bildirilmektedir. 15. SİRKOVİRÜS ENFEKSİYONLARI GAGA ve TÜY HASTALIĞI Etiyoloji Etken taksonomik olarak, gaga ve tüy hastalığı virusü ördek, kaz, güvercin, kanarya, saka kuşu, zebra ispinozu, kuğu, sığırcık, kuzgun, penguen ve martı circovirusları ile birlikte 12 tür olarak Circoviridae ailesinin Circovirus cinsi altında tasnif edilmektedir. Virus, zarsız, tek iplikli, oldukça mutajenik, sirküler bir genoma sahip olup genom büyüklüğü 1,7-1,8 kb boyutundadır. Bulaşma Hastalık Avustralya’da endemik olmakla beraber Afrika ve Güney Amerika’daki vahşi papağanlarda da gözlenmektedir. Ayrıca en az 150 yıllık pet hayvanı ticareti dolayısıyla dünyanın her yerinde görülebilen bir hastalıktır. Bulaşı, enfekte bireylerin dışkı, salya, deri ve tüy döküntüleri aracılığıyla horizontal yolla gerçekleşir. Enfeksiyonun vertikal yolla taşındığına dair bir rapor bulunmamaktadır. Klinik Bulgular Gaga ve tüy hastalığı, özellikle vahşi doğadaki ve evcil papağanların bir hastalığıdır. Sıklıkla avian polyomavirus ile birlikte de bulunabilen hastalığın klinik tablosu da benzerlik gösterir. Genellikle tüy kaybı, tüy değişimi bozuklukları, renk bozuklukları ile beraber gaga yapısında malformasyonlarla karakterizedir (Resim 18). Diğer taraftan bazı enfekte kuşların ise hiçbir belirti göstermeyeceği unutulmamalıdır. Son yıllarda yapılan çalışmalar kastalığın papağanlar dışındaki kuşlarda da bulunma ihtimalini göstermiştir. Genç kuşlarda en yaygın belirti, bursa fabricius ve dalakta lenfoid nekrozla ilişkili olarak morbidite ve mortalitedir. Güvercinlerde “Genç güvercin hastalığı” olarak adlandırılan sendromunun etkenlerinden birisi olarak, letarji, anoreksi, gelişme geriliği gibi belirtilerle seyreder. Hastalık dünya genelinde görülmektedir. Kazlarda ise dünya genelinde yaygın olan “cücelik sendromu” olarak adlandırılan hastalığa dahil olmaktadır. Kanarya yavrularında safra kesesinde kara benek “black spot” olarak adlandırılan konjesyona sebep olduğu bildirilmektedir. Diğer taraftan ergin kanaryaların ince bağırsaklarında inklüzyon cisimcikleri rapor edilmiştir. Koruma ve Kontrol Hastalığın herhangi bir tedavisi ya da aşısı bulunmamaktadır. Hastalığı eradike etmek mümkün olmamakla birlikte hijyen uygulamaları hastalığın papağan popülasyonları için oluşturduğu tehdidi azaltabilir. Diğer taraftan zarsız, sirküler genoma sahip circoviruslar pek çok dezenfektana karşı oldukça dirençlidir. Bununla beraber içeriğinde oksidine edici potasyum peroksimonosülfat bulunan dezenfektanların (ticari preparatlar: VirkonS, ViralFX) virüsü inaktive ettiği bildirilmektedir. Ayrıca hasta kuşlara yapılan müdahalelerde farklı kafesler ve ortamlar kullanılması da önerilmektedir. Resim 18: Bir papağanın boynu ve gövdesinde tüy kayıpları ile seyreden gaga ve tüy hastalığı bulguları. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. Louise Bauck. 16. ASTROVİRÜS ENFEKSİYONLARI Etiyoloji Astroviruslar; 28-30 nm çapında küçük, zarfsız, tek sarmallı, pozitif polariteli RNA viruslarıdır ve yıldız benzeri bir morfolojiye sahiptirler. Genomları 6.4-7.7 kb uzunluğundadır. Avian astroviruslar, Astroviridae familyasının Avastrovirus genusunda bulununan 3 türü içerir. Bunlar Avastrovirus 1, 2 ve 3’tür. Bugüne kadar, kanatlı türlerine ve viral genom özelliklerine göre farklı astroviruslar tanımlanmıştır. Bunlar: hindi kökenli turkey astrovirus 1, 2, 3 (TAstV-1, 2, 3); tavuk kökenli Avian Nefritis Virus 1, 2, 3 (ANV-1, 2, 3) ile Chicken Astrovirus (CAstV) ve ördek kökenli Duck Astrovirus 1 ve 2 (DAstV-1 ve 2)’dir. Ayrıca bu türlerin dışında güvercinler ve beç tavuğunda da Astroviruslar tespit edilmiştir. Bulaşma Astrovirusların öncelikle enterik enfeksiyonlara neden olması, bulaşmanın horizontal olarak fekal-oral yolla olduğunu göstermektedir. Bunun yanında, solunum veya üreme (semen yoluyla erkekten dişiye) yollarıyla horizontal bulaşma da göz ardı edilmemelidir. Çiftliklerdeki biyogüvenliğin zayıf olması, barınak ve ekipmanların yetersiz temizlik ve dezenfeksiyonu sonucu kontaminasyonu gibi sebeplerle genç piliç veya hindi civcivleri enfekte olabilir. Ayrıca genç sürüler vertikal yolla da enfekte olabilir. Vertikal yolla enfekte olan civcivlerden saçılan astrovirus, sürüler içinde horizontal olarak yayılabilir. Klinik Bulgular Kanatlı astroviruslarının meydana getirmiş olduğu hastalık tablosu, memelilerde olduğu gibi sadece enterit ile ilişkili olmayıp, aynı zamanda hepatit ve nefrit gibi ekstra hastalıklara da neden olabilirler. Ördek Astovirüsü önemli bir ördek patojenidir ve yavru ördeklerde oldukça bulaşıcı ve ölümcül bir hepatite neden olur. DAstV-1 genç ördeklerde %50'ye varan ölüm oranlarıyla sonuçlanabilen ciddi bir akut hastalığa neden olabilir. Enfeksiyon oral ve kloakal yollarla gerçekleşir. Ölümler, 1-4 gün içinde, genellikle gevşek dışkılı polidipsi, aşırı ürat atılımı ve bazen konvülsiyonlar ve akut opistotonos gibi klinik belirtilerin ortaya çıkmasından 1-2 saat sonra meydana gelir. Genellikle kondüsyonu iyi olan ördekler etkilenir ve ölürler. Ölüm oranı (%10-50) ördeklerin yaşına bağlıdır. Hayatta kalanlar, enfeksiyondan sonra en az 1 hafta boyunca virus saçarlar ve büyüme geriliğine dair çok fazla hasar oluşmaksızın normale dönerler. DAstV-1 için hedef organlar karaciğer ve böbreklerdir. Karaciğer genellikle kanamalarla birlikte soluk pembe renk almış ve böbrekler çoğu zaman şişkindir. Mikroskobik değişimler, yaygın hepatosit nekrozu ve safra kanalı hiperplazisi ile karakterizedir. DAstV-2, deneysel olarak enfekte edilen yavru ördekler için düşük bir patojeniteye sahiptir. Mortalite nadiren %30'u aşar ve yetişkin ördekler hastalığa dirençlidir. Hindi Astrovirüsü, hindilerin enteritlerinde yaygın olarak saptanır. Hastalık genellikle 1 ila 3 haftalık hindi palazlarında gelişir ve genellikle 2 hafta kadar sürer. Hastalığın şiddeti genellikle hafif ila orta düzeydedir ve ishal, halsizlik, çöp yeme ve sinirlilik ile karakterizedir. Mortalite oranı düşük olmakla birlikte gelişme geriliği, ekonomik kayıplara neden olmaktadır. TAstV-1 ve 2 hem enteritli hem de sağlıklı hindilerden izole edilmiştir, ancak TAstV-1’in görülme sıklığı TAstV-2’ye göre daha azdır. TAstV-2 ile deneysel olarak enfekte edilen genç hindilerde enfeksiyondan 2 gün sonra birkaç gün devam eden bir ishal gelişir. TAstV-2 enfeksiyonlarının en belirgin özelliği, genel büyüme geriliğidir. Nekropside gözlenen yaygın lezyonlar; dehidratasyon, sulu içerik ve sindirilmemiş yemle dolu şişkin bağırsaklar ve köpüklü içerikle dolu, dilate olmuş sekumdur. Kanatlı nefritis virüsü (KNV), ilk olarak klinik olarak sağlıklı etlik piliçlerin rektal içeriklerinden izole edilmiştir. ANV böbreklerde tipik histolojik değişikliklere neden olur, ancak viral antijen karaciğer, dalak, pankreas, jejunum ve rektum gibi diğer organlarda saptanabilir. Genç civcivler çok hassastır ve yaşamın ilk ayını atlatan civcivler hastalığa dirençli hale gelirler. Civcivlerdeki KNV enfeksiyonlarında gözlenen klinik belirtiler, subklinik enfeksiyondan cücelik bodurluk sendromu (runting stunding syndrome RSS) ve nefropatiye kadar değişiklik gösterebilir. Ancak, KNV enfeksiyonunun RSS üzerindeki rolü net değildir. Tavuk Astrovirüsleri, moleküler metotlar kullanılarak büyüme geriliği gösteren etlik piliçlerde yaygın olarak saptanmış, bu nedenle ajanın zayıf büyüme performansına katkıda bulunduğunu düşünülmüştür. 1 ve 5 günlük SPF yumurtacı civcivlerde oluşturulan deneysel enfeksiyonların hafif ishale neden olduğu, bazı civcivlerde ince bağırsak villusunun tabanında oluşan sınırlı hasar dışında, karaciğer, böbrek, dalak, timus veya bursada histolojik olarak tespit edilebilecek düzeyde bir hasar gözlenmediği bildirilmiştir. Koruma ve Kontrol Sürekli serolojik testlerin uygulanmasıyla astroviruslardan ari kanatlı yetiştiriciliği mümkündür. Ancak, ANV, CAstV ve TAstV'ler gibi avian astrovirusların ticari kümes hayvanlarında yaygın olarak görülmesi, ANV’un yabani kuşlarda görülmesi ve vertikal bulaşma potansiyelleri de düşünüldüğünde, ticari kanatlılardan yok edilmelerinin mümkün olmadığını göstermektedir. Ek olarak, astrovirüsler çevre şartlarına çok dayanıklıdırlar ve rutin olarak kullanılan dezenfektanların çoğuna dirençlidir, bu da virusun kümeslerden elimine edilmesini zorlaştırır. Sıkı biyogüvenlik tedbirleri, sürüler arası bulaşmanın engellenmesi ve tesislerin etkili dezenfeksiyonu, kanatlı astrovirus enfeksiyonlarına yakalanma olasılığını azaltmaya yardımcı olacaktır. Bu astroviruslar için deneysel canlı attenüe aşılar geliştirilmiş olsa da, bunlar ticari olarak üretilmemiştir. 17. BORNAVİRÜS ENFEKSİYONLARI Avian bornavirüs (ABV), ilk olarak 1970'lerin sonlarında ABD'de Amerika papağanlarında kuşların inflamator hastalığı ve “Macaw Wasting Disease” olarak tanımlanmıştır. Hastalığın dünya çapında olduğu bilinmektedir. Avian bornavirus, 2008 yılında psittacine kuşlarında proventriküler dilatasyon hastalığının (PDD) etkeni olarak tanımlanmıştır. Ayrıca yabani su kuşlarında ve kanarya kuşunda ABV varyantları tespit edilmiştir. Diğer çeşitli kuş türlerinde (tukan (guguk kuşu), bal sürüngenleri, dokumacı ispinozlar, su kuşların, yırtıcı kuşlar ve ötücüler) de PDD benzeri hastalıklar rapor edilmiştir. Etiyoloji ve Epidemiyoloji Avian Bornavirüs; Mononegavirales takımı, Bornaviridae familyasının Bornavirus genusunda tek tür olan Borna hastalığı virüsü (BDV) ile filogenetik olarak ilişkilidir. BDV, çoğu virionun 70 ila 130 nm aralığında olduğu, zarflı, küresel, orta büyüklükte bir virüstür. Yaklaşık 8900 baz çiftine sahip genom, bir nükleoprotein (N), yapısal olmayan protein (P10), regülatör fosfoprotein (P), matris proteini (M), zar-bağımlı glikoprotein (G) ve bir RNA-bağımlı RNA polimeraz (L) olmak üzere 6 ana geni kodlar. BDV'nin aksine, ABV’nin genetik değişkenliği önemlidir. Bugüne kadar Avrupa, Orta Doğu, Avustralya ve Amerika Birleşik Devletleri'ndeki kuşlarda en az 6 genotip (ABV1–6) tanımlanmıştır. Bu genotiplerin beşi psitasin kuşlarında tespit edilirken, altıncı genotip ABV ile enfekte olduğu bilinen tek psitasin kuş olmayan kuş bir kanarya kuşunda bulunmuştur. Borna hastalığı, her yıl az sayıda hayvanı etkileyen sporadik bir enfeksiyon olarak ortaya çıkar. Epidemiyolojisi belirsizdir, ancak bazı sivri fare türleri tara^ndan taşınmış olabileceği veya doğal geçişinin kuştan kuşa olabileceği ve bu geçişin fekal-oronazal yolla gerçekleşebileceği düşünülmüştür. Virüs yabani kuşların dışkısında ve tutsak devekuşlarında da tespit edilmiştir, ancak bu gözlemin epidemiyolojik önemi belirsizdir. Klinik Bulgular PDD, periferik, merkezi ve otonom sinir dokularında şiddetli lenfoplazmasitik inflamasyon ile karakterizedir. Hastalığın klinik özellikleri arasında depresyon, ilerleyici kilo kaybı, aralıklı regürjitasyon, sindirilmemiş gıda maddelerinin feçese geçişi ile ataksi, tremor ve nöbet gibi merkezi sinir sistemi belirtileri yer alır. Kuşlar, merkezi sinir sistemi ve gastrointestinal sistem belirtilerini birlikte veya ayrı ayrı gösterebilir. Gastro-intestinal sistemin motilitesinin bozulması sonucu etkilenen kuşlarda proventrikulusta genişleme görülür. Bazı durumlarda, proventriküler duvar, gıdanın selomik boşluğa dökülmesiyle yırtılabilir ve bu da peritonit ile sonuçlanabilir. Dolaşım kollapsı veya gıda aspirasyonu nedeniyle ölüm de yaygındır. Bazı durumlarda, etkilenen bazı kuşların çok az veya hiç klinik belirti göstermediğinden şüphelenilmektedir. Teşhis PDD'de klinik laboratuvar parametreleri genellikle yetersizdir ve basitçe, hastalıkla sıklıkla ilişkili olan gastrointestinal fonksiyon bozukluğunu (hipoproteinemi, hipoglisemi) veya ^rsatçı enfeksiyonların (heterofili) varlığını yansıtabilir. Sonuç olarak, antemortem teşhis, kontrast radyografik prosedürlere ve biyopsi örneklerinin histopatolojik incelemesine dayanır. Proventrikulus dilatasyonunun yanı sıra duodenumda besinlerin geçiş sürelerini teşhis etmek için kontrastlı radyografi rutin olarak uygulanır. PDD'nin kesin tanısı, bağırsak kanalında lenfoplazmasitik ganglionöritin gösterilmesi ile gerçekleşir. Kantitatif PCR, beyin, proventrikulus ve adrenal bezde virüsün varlığını doğrulamıştır. Real-time PCR kullanarak PDD'li kuşların beyin, proventrikulus ve adrenal bezlerinden bu virüsün varlığını doğrulanmıştır. Mikroskobik olarak hastalık, myenterik ganglionlar ve sinirler içinde lenfoplazmasitik infiltrasyonların varlığı ile tanınır. Benzer infiltrasyonlar beyinde, omurilik, periferal sinirler, kalbin iletken dokusu, düz kas ve kalp kası ile adrenal bezlerde de bulunabilir. Koruma-Kontrol PDD ile ilgili epidemiyolojik veriler ve ABV ile ilgili son çalışmalar, hastalığın ve etken ajanların sürüler arasında eşit olarak dağılmadığını göstermektedir. Bazı kuşhanelerde PDD vakaları düzenli olarak ortaya çıksa da, hastalığın diğer işletmelerde gözlenmediği tespit edilmiştir. Bu gözlem dikkate alınarak, PDD’ye karşı alınacak önlemler (a) patojeni yeni sürülere sokmaktan kaçınmak ve (b) patojeni mevcut olduğu sürülerden yok etmek olarak belirlenmelidir. 18. PİKORNAVİRÜS ENFEKSİYONLARI ENTEROVİRÜS BENZERİ VİRÜSLER Picobirnaviridae, kalabalık bir aile olup yürütülen çalışmalara giderek artış göstermektedir. Bugüne değin 68 adet pikornavirüs cinsi resmi olarak kabul edilmiş, bunlardan en az 21 adedinin kanatlı türlerindeki varlığı tespit edilmiştir. Kanatlı pikobirnavirüslerinin tümünü kapsayan bir terim olarak “Enterovirüs benzeri virüsler” (EBV’ler) terimi kullanılmaktadır. Bunun sebebi bu virüslerin henüz keşfedilmekte olması, dolayısıyla biyolojik, fizyokimyasal ve moleküler karakterizasyonunun yeterli miktarda anlaşılamamış olmasıdır. Etiyoloji EBV’ler pozitif polariteli, tek iplikli RNA virüsleri olup genom uzunlukları tipik olarak ~ 6700-9800 kb arasında değişiklik gösterir. Virionları ikozahedral simetrili olup zarfsız, 20-30 nm boyutundadır. Virion çevresel şartlarda oldukça stabil yapılı olup pH 3 değerinden ve kloroform gibi çözücülerden etkilenmez. Kanatlı EBV’lerinin laboratuvar sistemlerinde üretilememesi nedeniyle bu virüsler arasındaki antijenik ilişkiler yeterince aydınlatılamamıştır. Çapraz immunfloresan deneyleri ile kanatlı ensefalomiyelitis virüsü, kanatlı nefritis virüsü ve ördek hepatitis virüslerinden antijenik olarak farklı üç adet suş (EF84/700, FP3 ve 612) tanımlanmıştır. Epizootiyoloji EBV’lerin varlığı yüksek ihtimalle tüm dünyada yaygındır. Transmisyon elektron mikroskobisi (TEM) ile EBV’lerin varlığı genç hindi ve tavuk feçesinde, keklikte, sülünlerde ve beç tavuklarında, Kakadu ve Galah papağan feçesi ve enterositlerinde, devekuşu mide içeriğinde gösterilmiştir. Hastalık ince bağırsak epitelinde ve bazı genuslar için böbrek epitelinde çoğalır. Virüsler birkaç haftalık civcivlerde görülse de olgun tavuklarda tespit edilebilir. Klinik ve Patoloji Evcil kanatlılarda doğal meydana gelen EBV enfeksiyonlarında ishal, yemden yararlanmanın azalması ve büyüme bozuklukları en sık karşılaşılan bulgudur. Mortalite oranı artış gösterebilir. Hindi civcivlerinde deneysel enfeksiyonlarda depresyon, sulu ishal ve anüs tıkanıklığı gözlemlenmiştir. Beç tavuklarında EBV kaynaklı bulaşıcı enteritis vakalarında büyüme geriliği gözlemlenmiştir. Papağanlarda da tedavisi güç yoğun ishal, ardından düşkünlük ve ölüm meydana gelir. Deneysel enfeksiyonlarda ölen hindilerin sekumları ince çeperli olup sarı renkli köpüklü sıvı içerik gözlemlenir. Sindirim sistemi kanalının seröz unsurları solgun görünümlü, bazen de kataral sekresyonludur. Mikroskop altında incelenirse villuslarda kısaldığı ve bağırsak kriptlerinin ince bağırsak boyunca uzandığı tespit edilir. Doğal enfeksiyonlarda ise genellikle diğer hastalıklar ile beraber seyreder. Özellikle rotavirüsler ile birlikte hastalığın ve lezyonların şiddeti artar. Tavuk civcivlerinde deneysel olarak enfeksiyon oluşturulduğunda civciv nefropatisi bulguları (nefrozis ve organlarda ürat birikimi) gözlemlenmiştir. Papağanlarda doğal enfeksiyonlarda intestinum müköz içerik ve gaz nedeniyle dilate olur. Hastalığın şiddetine göre yangı, villüs atrofisi ve füzyonu, liberkühn criptlerinin uzaması ve bu iki bölgede epitel hücre proliferasyonu gözlemlenir. Koruma ve Kontrol Bağırsak içeriğinin TEM ile incelenerek virion partiküllerinin tespiti genel olarak kullanılan bir metottur. Doğrulandığı takdirde örnek tavuk ve hindi yumurtasına ekilebilir ve mevcutsa antiserum kullanılarak tespit edilebilir. Ancak ELV teşhisi sıklıkla yapılan bir uygulama değildir. ELV’lerin patojen olarak önemi yeterince anlaşılamadığı için profilaktik ve terapötik uygulama prosedürleri henüz belirlenmemiştir. KANATLI ENSEFALOMİYELİTİSİ (KE) Kanatlı ensefalomiyelitisi (KE) 1-2 haftalık yaştaki kanatlıların merkezi sinir sistemini enfekte eden bir pikornavirüs enfeksiyonudur. İlk olarak 1930 yılında ABD’de bildirilmiştir. 1950’lerin ortalarında aşılama ile sürülerin korunması imkanı sağlanmıştır. Hastalık enfekte damızlıklardan yumurta aracılığı ile 1-2 haftalık, bağışıklığı olmayan tavuk, hindi, bıldırcın ve kekliklere geçiş yapar. Yumurta üretiminin düşmesi, çıkımın azalması ve erken dönem civciv ölümleri ekonomik kayıplara neden olur. Baş ve boyunda ataksi ve tremorlar ile ortaya çıktığından “epidemik tremor” olarak adlandırılır. Etiyoloji KE virüsü picobirnaviridae ailesinin tremovirus genusunda bulunur. Hekzagonal kapsidli ve ortalama 26 nm boyutunda partiküllere sahiptir. Genomu ~ 7000 baz uzunluğunda olup bazı gen motifleri diğer pikobirnavirüsler ile ortaktır. Kloroform, asit, tripsin, pepsin, DNAz gibi kimyasallara karşı dayanıklıdır. Ancak formaldehit fumigasyonundan ve betapropiyolaktondan etkilenir. İki adet patotipi mevcuttur. Saha suşu enterotropik özellikte olup oral yol ile bulaşır ve feçes ile saçılır. Patojenitesi oldukça düşük olup duyarlı konakçılara vertikal veya erken dönemde horizontal yol bulaşmadığı müddetçe nörolojik semptom göstermez. Embriyo adapte suşlar nörotropik özellikte olup çok yüksek dozda olmadığı müddetçe oral yol ile bulaşmaz. Ayrıca horizontal bulaşma da gözlemlenmez. Her iki patotip de embriyoda çoğalabiliyor olsa da sadece adapte suşlar embriyo için patojendir. Epizootiyoloji ve Patobiyoloji KE virüsü dünyanın her yerinde görülebilmektedir. Tüm tavuk sürüleri bu virüsle enfekte olsa da klinik hastalık belirtisi meydana gelmez. Ancak sürüler aşılanmamış ve yumurta üretiminin başlamasından sonra enfekte olurlarsa hastalık medana gelir. Hindilerde de doğal enfeksiyonun yüksek olduğu bilinmektedir. KE virüsünün doğal konakçıları tavuk, sülün, bıldırcın, güvercin ve hindilerden ibarettir. Aynı ortamda genç bıldırcın civcivlerinde enfeksiyon meydana gelirse olgun bıldırcınlara da bulaşma meydana gelebilir. Doğal koşullar altında KE enterik bir enfeksiyon olup sindirim kanalı yoluyla ajanın alınması ile gerçekleşir. Solunum yolu ile bulaşma ise önemsizdir. Hastalık feçes ile saçılır ve stabilitesi yüksek olduğundan çevrede enfektivitesini kaybetmeden uzun süre dayanabilir. Genç civcivler virüsü iki haftaya kadar saçabilir. Üç haftadan büyük tavuklar ise beş güne kadar enfeksiyonu saçabilir. Dışkı bulaşık, kontamine altlıklar hastalığın saçılmasından birinci derece sorumlu olup önlem alınmadığı takdirde kuştan kuşa ve kümesten kümese geçmesine neden olur. Vertikal bulaşma da önemli olup duyarlı tavuklar erişkin döneminde enfeksiyonu çevreden alırsa yumurtaları enfekte ederler. Yumurtadaki embriyonun durumu değişken olup bazen embriyo ölümü görülmezken bazen yüksek mortalite gerçekleşebilir. İnkübatörler de bulaşmada önemli rol oynar. Çalışmalar virüs inokule edilen civcivlerde çıkımdan sonra 6. günde, inokule edilmemiş yumurtadan çıkan civcivlerin ortalama 10. gününde klinik belirtilerin meydana gelebileceğini göstermiştir. Klinik Bulgular Klinik bulgular civcivlerin çıkımından itibaren de gözlemlenebilse de genellikle 1-2 haftalık yaşta ortaya çıkar. Etkilenen civcivlerde donuk bakış, ardından ilerleyici ataksi ve kaslarda inkoordinasyon bulguları tespit edilir. Ataksiler daha belirginleşir ve bacaklarının üzerine oturma başlar. Rahatsız edildiklerinde zorlukla yürürler ve düşerler. Donukluk bazen güçsüz ses çıkarmalar şeklinde ilerler. En belirgin bulgular baş ve boyunda tremorlardır. Rahatsız edilen veya korkan kuşlarda düzensiz aralıklarla tremorlar gözlemlenebilir. Ataksiler devam ettikçe canlıda tükenmişlik artar ve ölüm ile sonuçlanır. Tükenmiş ve yatan kuşlar aynı kafesteki diğer kuşlar tara^ndan ezilerek de ölebilir. Öte yandan bu klinik belirtilerden sonra iyileşip erişkin hale gelebilir. Ancak bazen kurtulan erişkinlerin gözlerinde opasiteye bağlı körlük meydana gelebilir. 2-3 haftalık yaştan sonra kuşların hastalığa direnci artar. Ancak bazen piliçlerde aşılama sonrasında nörolojik belirtiler ortaya çıkabilir. İnfiltrasyona bağlı olarak kaslı midedeki beyazımsı alanlar en belirgin patolojik bulgudur. Lens opasitesi de erişkin kanatlılarda görülebilen bir durumdur. Mikroskobik olarak ise MSS’de ve bazı iç organlardaki bulgular göze çarpar. Dorsal gangliyada dissemine, nonpurulent ensefalomiyelitis ve gangliyonitis gözlemlenir. Beyin ve omurilikte güçlü bir perivasküler infiltrasyon da bu görünüme eşlik eder. Mikrogliyosis serebellar moleküer tabaka gözlemlenebilir (Resim 19). İç organlarda ise lenfositlerin toplandığı bölgelerde hiperplazi sıklıkla tespit edilebilir. Normal şartlarda kuşların proventrikülünde kas duvarı içerisinde birkaç lenfosit, hastalıkta bariz yoğunluktaki nodüller halinde görülür. Bu durum patognomoniktir. Aynı durum midede de gözlemlenir; ancak Marek hastalığında da aynı durum söz konusu olduğundan karakteristik değildir. Lenfosit agregasyonu dalakta ve miyokardiyumda da artış gösterir. Teşhis Klinik belirtiler ve damızlık sürülerinde yumurta düşüşü klinik tanıda tespit edilen bulgulardır. Beyin pankreas ve duodenumdan alınan örneklerin histopatolojik olarak incelenmesi, RT-PCR ile viral genomun tespit edilmesi ve antijen tespiti enfeksiyonun teşhisinin konulmasını sağlar. Virüsün embriyolu tavuk yumurtasından izolasyonu da uygulanabilir. VP1 antijenine yönelik ticari ELISA kitleri aşı etkinliğinin tespit edilmesi veya enfeksiyonun tespiti açısından önemlidir. Ayrıca aktif enfeksiyonun varlığının saptanması için antijen titresinin de ölçülmesinde kullanılır. Koruma ve Kontrol Genel bir tedavi yöntemi mevcut değildir. Enfekte civcivlerin ayrılması düşünülebilir, ancak genel olarak fayda sağlanamaz. Koruma ve kontrol yöntemi hindi ve tavuklarda damızlıkların aşılanması yoluyla sağlanır. Böylece yumurta kaynaklı enfeksiyon bulaşmasının önüne geçilir. Aşılama ile gelen maternal antikorlar civcivi 2-3 haftalık yaşa kadar korur. Yumurtlama dönemindeki damızlıklarda ölü aşılar tercih edilmesi tavsiye edilir. Buna rağmen canlı-attenüe aşılar da sürülerde içme suyu veya sprey olarak kullanılır. Kanat zarına uygulama klinik belirtilere neden olacağından yapılmamalıdır. Resim 19. KE ile enfekte bir tavukta medulla oblongata bulguları. Nöronlarda sentral kromatolizis, nöronal nekroz ve satellitiosis, nöronofaji ve gliosis. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. Tahseen Abdul-Aziz. ÖRDEKLERİN VİRAL HEPATİTİSİ Ördeklerin viral hepatitisi genç ördek yavrularını etkileyen akut ve enfeksiyöz bir hastalık olup yüksek mortalite ve karaciğer lezyonları ile karakterizedir. İlk olarak 1945 yılında Pekin ördeklerinde bildirilmiştir. Tipik olarak altı haftalık yaşın altındaki ördek yavrularını etkiler. Kısa bir inkübasyon periyodunun ardından aniden gelişerek ölümler ve tipik karaciğer lezyonları oluşturur. Etiyoloji Etkeni Picornaviridae ailesinin Avihepatovirus genusu içerisinde bulunan Ördek hepatitis A tip 1 virüsüdür. Tayvan ve Güney Kore-Çin genotipleri olduğu düşünülse de artık bu suşlar Astroviridae ailesi içerisinde (DAstV-1 ve DAstV-2) sınıflandırılmaktadır. Bu iki virüs DHV-1’e karşı bağışıklığı olan ördek yavrularında hepatitis meydana getirebilir. Virüs normal şartlar altında enfekte tüneklerde 10 hafta varlığını sürdürebilir. Bulaşma enfekte hayvanların feçesleri ile saçılır. Hasta ördeklerin fomitleri (kontamine yemlik, suluk ve tünekler) üzerinden horizontal yayılım gösterir. Yumurta aracılı bulaşma gözlemlenmemiştir. İyileşen ördekler hastalığı sekiz haftaya kadar saçabilir. Farelerin de hastalıkta rezervuar olabileceği bildirilmiştir. Klinik Bulgular Hastalığın inkübasyon periyodu 1-2 gündür. Enfekte olan ördeklerde letarji, dengesiz postür, perdelerde spazmlar, opistotonos ve ani ölümler gözlemlenir. Yedi haftadan büyük erişkinler enfekte olsalar da klinik belirti göstermez. Duyarlı ördeklerde mortalite %95’in üzerine çıkar. Nekropside karaciğer büyümüş ve yaklaşık bir santimetre çapında hemorajik odaklar ile kaplanmış vaziyettedir (Resim 20). Karaciğer lezyonlarına bazen büyümüş ve alacalı görünümde bir dalak da eşlik edebilir. Böbrek şişmiş ve kan damarları konjesif olarak tespit edilebilir. Teşhis Tanıda klinik bulgular ve nekropside görülen lezyonlar yardımcı olur. Ancak teşhis için virüs izolasyonu veya moleküler metotlar tercih edilir. Karaciğer homojenatı virüsün izolasyonunda kullanılabilir. Teşhis karaciğer kökenli devamlı hücre hatlarına (DEL hücre haÄ), 1-7 günlük ördeklere SC veya IM yol ile enjeksiyon yolu ile, veya 8-10 günlük embriyolu ördek yumurtalarına koryoallantoik kesesine inokulasyon ile gerçekleştirilebilir. Spesifik anti-serum ile virüs nötralizasyon testi uygulanarak da teşhis mümkündür. Moleküler teşhis için reverz transkripsiyon PCR testi ve LAMP metotları kullanılabilir. Koruma ve Kontrol Ördeklerin viral hepatitisine yönelik özel bir tedavi uygulaması mevcut değildir. Hastalığın kontrol altına alınması için çiftlikte biyogüvenlik uygulamaları ve standart aşılama prosedürleri takip edilir. İlk beş haftalık süreçte genç ördekler iyi izole edilmeli, yabanıl ördekler ile teması kesilmelidir. Modifiye canlı aşılar damızlıklara 16., 20. ve 24. haftalarda 3 doz, ardından her 12 haftada bir doz repel olarak uygulanır. Bir günlük ördek civcivlerine deri altı veya perde içine tek doz uygulanarak 4 gün içerisinde bağışıklık sağlanabilir. İnaktif aşılar ise damızlık hayvanların yumurtlama döneminden hemen önce tek doz IM olarak uygulanarak gelecek neslin pasif bağışık olması sağlanabilir. Resim 20. Ördek hepatitis A tip 1 ile enfekte, 1 haftalık yaştaki ördek. Karaciğerde hemorajik odaklar görülmektedir. Kaynak: The Merck Veterinary Manual. Whitehouse Station, NJ: Merck & Co., Inc. Courtesy of Dr. Peter R. Woolcock. 19. TOGAVİRÜS ENFEKSİYONLARI Togaviridae ailesi Alphavirus ve Rubivirus olmak üzere iki genusa ayrılır. Yalnızca alphavirus genusu “arthropod kaynaklı” anlamına gelen arbovirus grubu içerisinde yer alan, kan emici arthropodlar aracılığı ile bulaşabilen virüsleri içermektedir. Bu virüslerden bazıları Doğu at ensefaliti virüsü, Batı at ensefaliti virüsü ve Highlands J virüsüdür. Togavirüsler küresel ve zarflı olup ortalama 70 nm boyutundadır. Genetik materyali pozitif polariteli, ortalama 9.7- 10.8 kb uzunluğundaki RNA molekülü ile taşınır. DOĞU AT ENSEFALİTİ Doğu at ensefaliti virüsü ilk olarak 1933 yılında bir atın beyninden izole edilmiştir. Sülün, kınalı keklik, ördek ve hindilerde de hastalık meydana getirebilir. Çiftlikte yetiştirilen sülün ve kınalı kekliklerde sık görülür, ancak diğer kanatlılarda vakalar sporadiktir. Kuzey Amerika ve Orta Amerika’da yaygın olup vektör sineklerin artış gösterdiği yaz sonu ve sonbaharda görülür. Culiseta melanura (Siyah kuyruklu sivrisinek) birincil vektör olarak hastalığın yayılmasında rol oynar. Keneler, bitler, Simulit karasinekler de vektör olabilir. Ötücü kuşlar takımında bulunan yabanıl kanatlılar ise omurgalı vektör görevini görür. Hastalık sülünlerde tüy yolma ve kanibalizm ile bulaşabilir. Deneysel olarak enfekte hindilerin sperm yoluyla hastalığı saçtığı ve suni tohumlama ile bulaşabildiği belirlenmiştir. Hastalık merkezi sinir sistemini ve iç organlarında lezyonlar oluşturur. Sülünlerde nörolojik disfonksiyona eşlik eden depresyon, bacak paralizi, tortikolis ve tremorlar görülür. Mortalite %25-100 arasında değişir. Hindilerde uyku hali, ilerleyici güçsüzlük, kanat ve bacakların paralizi mevcut olup mortalite düşüktür. Ancak 1-4 haftalık yaşta ölüm sıklığı artış gösterir. Ayrıca hastalığın 2. günü itibariyle yumurta üretiminde ani azalma da rapor edilmiştir. Kınalı kekliklerde depresyon, yorgunluk hali ve yüksek mortalite (%30-80) gözlemlenir. Pekin ördeklerinde ise hastalık ani gelişen posteriyor parezis ve paralizler ile seyreder. Tavuklarda ise yeni çıkan civcivler hastalığa oldukça duyarlıdır. Virüsün patojenitesine göre 14. güne kadar virüs klinik belirtiye neden olabilir. Klinik bulgular ördeklerde olduğu gibi seyir gösterir. Hastalığın nekropsisinde sülünler için kayda değer bir bulgu gözlemlenmez. Ancak mikroskobide vaskülitis, parçalı nekroz, nöronal dejenerasyon ve meningeal yangı bulguları tespit edilebilir. Hindilerde kalp, böbrek ve pankreasa moltifokal nekroz, lenfoid nekroz ve bursa fabricious, dalak ve timusta deplesyon gözlemlenir. Kınalı kekliklerde ise kalpte solgun renk ve fokal alanlar, ayrıca dalakta büyüme mevcuttur. Tavuklarda kalp lezyonları multifokal nekroz ve buna eşlik eden miyokard ipliklerindeki fragmanlaşmalar, lenfosit, plazma hücresi ve makrofaj infiltrasyonu birinci derece patolojik bulgulardır. Ölümler miyokarditisten meydana gelir. Teşhis için virüsün izolasyonu ve identifikasyonu; viral antijenlerin ELISA testi ile tespiti veya immunhistokimya; RT-PCR aracılı olarak viral genomun tespiti metotları kullanılabilir. Formalin ile inaktif hale getirilmiş aşılar sülünlerde koruma amacıyla kullanılmakta olup etkinliği tartışmalıdır. Vektör mücadelesi ve işletmenin vektör habitatından uzak bir noktada konumlanması en uygun korunma yoludur. BATI AT ENSEFALİTİ Batı at ensefalitleri, doğu at ensefaliti ile benzeşse de kanatlılarda ender görülmektedir. Bugüne değin ABD’nin çeşitli eyaletlerinde sülün ve hindilerde salgınlar meydana getirmiştir. Salgınlar yumurta üretiminde düşüş ve ölümler olarak şekillenmektedir. Hindilerde yumurtalar küçülmüş, beyaz kabuklu veya kabuksuz forma dönüşür. Tanı, teşhis ve tedavi prosedürleri Doğu at ensefaliti ile aynıdır. Highlands J virüsü kınalı keklik ve hindilerde enfeksiyon meydana getirmektedir. Serolojik olarak batı at ensefaliti virüslerinden farklı bir gruptur. Kınalı keklik civcivlerinde ensefalit, miyokardiyal nekroz ve ölüm ile seyreder. Hindilerde ise akut yumurta üretiminde ani düşiş gözlemlenir. Laboratuvar tanı metotları aynıdır. Batı at ensefalitinden monoklonal veya poliklonal antikorlar ile ayırt edilebilir. 20. FLAVİVİRÜS ENFEKSİYONLARI Flaviviridae ailesindeki virusların virionları, küresel, 40-60 nm çapındadır, ikosahedral simetriye sahip küresel nükleokapsid, belirsiz sivri glikoprotein uçlara sahip ve kapsiti sıkıca çevreleyen bir lipid zarfla kuşatılmıştır. Genom boyutu 9,6-12,3 kb, doğrusal, pozitif polariteli, tek iplikli RNA molekülünden oluşur. BATI NİL VİRÜSÜ (BNV) Etiyoloji ve Epidemiyoloji Batı Nil virüsü (BNV), Zika virüs, Dengue humması, Sarı humma, Usutu virüs ve Japon ensefaliti gibi insanlarda yüksek patojenite gösteren Flaviviridae ailesinin Flavivirus genusuna mensup bir viral ajandır. BNV zoonotik bir hastalık olup atları ve kazlarda önem arz etmektedir. BNV doğada kuş-sivrisinek döngüsü sayesinde varlığını sürdürürken kuşlar virüsün çoğalmasını sağlayan konakçı vazifesi görür. BNV çoğunlukla Culex genusu içerisinde bulunan sivrisinekler ile bulaşmakta ve bu sivrisineklerin beslendiği omurgalı konakçı türlerini enfekte edebilmektedir. Çoğu kuş türünde BNV enfeksiyonu klinik belirti meydana getirmese de karga ve kaz gibi bazı türler bu hastalıktan dolayı ölebilir. BNV son yirmi yılda Afrika, Orta Doğu, Kuzey Amerika ve Doğu Asya dahil birçok coğrafyaya yayılmış ve buralarda salgınlar meydana getirmiştir. Ancak hastalığın çıkışı yüksek olasılıkla Afrika olup kuşların göç yolları aracılığıyla yayılır [1, 5]. Yapılan modelleme çalışmaları hastalığın yakın bölgelerde yayılmasının nedeninin sivrisinekler ve kısa mesafe göç edici kuşlar, uzak bölgelere yayılmasının nedeninin ise uzun mesafe göç eden kuşlar olduğunu göstermiştir. Bununla beraber rüzgar örüntüsü ve diğer potansiyel sivrisinek konakçı hayvanları da enfeksiyonun yayılmasına neden olabilir. İsrail’de yürütülen bir çalışma, Afrika ile Avrasya arasında göç eden kuşların kesişim noktası olan bu bölgede dört genotipin var olduğunu ortaya çıkarmıştır. Türkiye coğrafyası BNV gibi arthropod kaynaklı hastalıklar için ekolojik ve iklimsel koşulları sağlamaktadır. Örneğin, 2017 yılında çeşitli evcil kanatlılar üzerinde gerçekleştirilen bir çalışmada tavuk ördek ve kazlarda yaklaşık %1-3 arasında değişen seropozitiflik elde edilmiş, bu oran hindilerde yaklaşık %18 olarak saptanmıştır. Klinik Bulgular ve Patoloji Batı Nil virüsü ile enfekte olan evcil kazlarda hafif topallama ile kanat paralizi arasında değişiklik gösterebilen sinirsel semptomlar mevcut olabilir. Hayvanlar rahatsız edilmediği müddetçe hareket etmek istemez. Yürüyüşte koordinasyon bozukluğu gözlemlenir. Bu nedenle ayağa kalkarken dengelerini kaybedip düşmeye meyillidirler. Tortikolis ve opisthotonos da görülebilir. 3-4 haftalık yaştaki evcil kazlarda yürütülen deneysel çalışmalar vireminin enjeksiyon sonrası ilk gününde meydana geldiğini, 4. günden sonra tespit edilebilir düzeyde nötralizan antikorun oluşabildiğini ortaya koymuştur. Enfekte kazlarda virüs orofarinkste tespit edilmiştir. Ancak feçeste virüs yoktur. Yüksek viremi gösteren kazlar rezervuar haline gelerek virüsün tekrar sivrisineklere geçişini sağlayabilir. Nekropside miyokardiyumda ve sıklıkla böbreklerde solgun görünüm, splenomegali ve hepatomegali gözlemlenir. Tavuklarda ise yürütülen çalışmalar ile bir günlük civcivlerde deneysel olarak tremor ve paralizler biçiminde oluşan nörolojik semptomların oluşturulabildiği gözlemlenmiştir. Klinik semptomlar inokulasyondan sonraki 5-10. gün arasında oluşmakta, 1-11 günlük civcivlerde sivrisinek sokması sonrasında enfekte olurlarken virüsü tekrar sivrisineklere bulaştırabilmektedir. Endemik bölgelerde tavuklar doğal enfekte olabilirler. Bu nedenle bu bölgelerde kontrol tavukları kullanılarak serolojik tarama programları yürütülebilir. Yedi haftalık yaştaki tavuklarda oluşturulan deneysel çalışmalarda vireminin 5-7. günleri arasında tekrar sivrisineğe geçebilecek viral yükün mevcut olduğu tespit edilmiştir. Vireminin pik yaptığı dönemde bazı tavukların feçesinde virüs tespit edilebilir. 5-10 günlük tavuklarda ötenazi ile yapılan nekropside miyokardiyal nekrozis, nefritis ve peritonitis; non-suppuratif ensefalitis gözlemlenmiştir. Hindilerde bugüne değin mortalite gözlemlenmemiş olsa da deneysel enfeksiyonlarda inokulasyonun 10. gününe kadar viremi tespit edilmiştir. 4-7. günlerde feçeste virüs partikülü mevcut olup bulaştırmada rolü yoktur. Teşhis Batı Nil virüsü için teşhis, virüsün izolasyon ve identifikasyonu ile dokularda immunohistokimya ile viral antijenlerin saptanması, viral RNA’nın teşhisi için in situ hibridizasyon ve RT-PCR tekniği ve serolojik test yöntemleri olarak gerçekleştirilebilir. BNV izolasyonu ve teşhisi için beyin, dalak ve böbrekler kullanılabilir. Koruma ve Kontrol Batı Nil virüsü aşıları veteriner sahada atlar için kullanılmak üzere üretilmiş olup kanatlılara yönelik ticari aşı mevcut değildir. Fare beyninden derive edilmiş inaktive Batı Nil virüsü aşısının saha denemeleri evcil kazlarda %75’e varan koruma sağlamıştır. HİNDİ MENİNGOENSEFALİTİS VİRÜSÜ (HMEV) Hindi meningoensefalit virüsü İsrail ve Güney Afrika’da tanımlanmıştır. Hindilerde hastalık salgınları, sivrisinek vektörlerinin aktivitesi ile bağlantılı olarak mevsimseldir ve salgınlar genellikle yaz sonunda başlar, sonbaharda zirve yapar ve kış başında kaybolur. HMEV salgınları sahada 10 ila 12 haftalık hindilerde daha yoğun görülür. Etkilenen hindilerde, değişken oranda mortalite, ilerleyici kısmi felç ve felç ile karakterize nörolojik belirtiler gözlenir. Morbidite ve mortalite oranları ortalama %15-30'dur ancak %80'e kadar çıkabilir. Etkilenen kuşlarda başlangıçta inkoordinasyon gözlenir ve bir veya her iki kanatları sarkık olarak yürürler. Hastalık ilerledikçe kuşlarda hareketlerde isteksizlik veya yürüyememe, bacaklar öne doğru uzatılmış, kanatları yana doğru açılarak göğüsleri üzerinde yatma pozisyonu görülür. Damızlık hindilerde yumurta üretiminde ciddi bir düşüş gözlenir, ancak yumurta kalitesi, doğurganlık ve kuluçka randımanı etkilenmez. Enfeksiyonu atlatan hayvanlarda yumurta üretimi normale döner. Ayrıca; dalakta splenomegali veya atrofi, kataral enterit ve miyokardit de görülür. Etkilenen damızlık tavuklarda yumurtalıklarda küçülme, yumurtalık foliküllerinin yırtılması ve peritonit görülür. Sülün ve kekliklerdeki klinik belirtiler arasında oryantasyon bozukluğu, koordinasyon bozukluğu ve ataksi yer alır. Aşı, HMEV enfeksiyonlarının kontrolü için etkili bir yöntemdir. Canlı atenüe aşılar ticari olarak temin edilebilir. ÖRDEK TEMBUSU VİRÜSÜ (ÖTV) ÖTV; tavuk, ördek ve kazlarda hastalığa sebep olur. Bu virüs uzak doğuda, özellikle Çin, Malezya, Endonezya ve Tayland'da yaygındır. Culex cinsi sivrisineklerden izole edilmiştir. ÖTV özellikle yumurtlayan ördeklerde yem alımında ve yumurta üretiminde ciddi düşüşler ile kendini gösterir. Yumurtlayan ördeklerde ayrıca koordinasyon bozukluğu, hareket etme isteksizliği ve kanat ve bacak felci gibi nörolojik belirtiler gösterebilir. Mortalite %5-15 arasında değişmektedir. ÖTV, genç ördekler ve kazlarda iştahsızlık, ishal, büyüme geriliği ve koordinasyon bozukluğu, tortikolis ve opisthotonus dahil nörolojik belirtilere neden olur. Mortalite %20’ye kadar çıkabilir. ÖTV’un neden olduğu hastalıkların önlenmesi için canlı, atenüe ve rekombinant virüs vektörlü aşılar geliştirilmiştir; ancak bunlar ticari olarak mevcut değildir. 21. HEPADNAVİRÜS ENFEKSİYONLARI ÖRDEKLERİN HEPATİTİS B VİRÜS ENFEKSİYONU Etiyoloji Hepatitis B virusu (HBV), Hepadnaviridae ailesinde bulunan bir virüstür. Hepadnaviridae ailesi memelileri enfekte eden Orthohepadnavirus ve kuşları enfekte eden Avihepadnavirus genuslarından oluşur. Hepadnaviruslar genellikle dar konakçı spektrumu ve güçlü hepatotropizm ile karakterizedir. Yaklaşık 3 kb boyutunda küçük sirküler genomlu ve en az 3 açık okuma çerçevesine (ORF) sahip zarflı, kısmen çift sarmallı DNA viruslarıdır. Avihepadnavirus genusunda Ördek hepatitis B virus, Balıkçıl hepatitis B virus ve Papağan hepatitis B virus olmak üzere 3 tür mevcuttur. Kanatlı hepadnaviruslarında bulaşma, virusun enfekte olmuş bir dişi kanatlıdan yumurtaya vertikal iletimi yoluyla doğal olarak yumurtaya bulaşır ve virüs replikasyonu, gelişmekte olan embriyonun yumurta sarısı kesesinde ve karaciğerinde meydana gelir. Klinik Bulgular DHBV ördeklerde, akut ve geçici veya kronik bir enfeksiyona yol açmasıyla insan HBV enfeksiyonlarına benzer. Genç ördeklerde, yaşa ve doza bağlı olarak kalıcı bir enfeksiyon gözlenirken, yaşlı ördeklerde geçici enfeksiyon mevcuttur. DHBV'nin doğal enfeksiyonu, enfekte olmuş bir dişi ördekten yumurtalara vertikal geçiş ve ardından embriyonik yaşamın 6. Gününden itibaren hepatositlerin enfeksiyonu ile enfekte civciv çıkımıyla sonuçlanır. Viral replikasyon, sarı kesesinde ve embriyonik hepatositlerde meydana gelir. Bu da kongenital enfeksiyona ve ardından hepatositlerde devam eden virus replikasyonuna ve enfekte ördek ve kazların pankreas, böbrek ve dalak hücrelerinde kalıcı enfeksiyona sebep olur. Hepadnaviruslar, hücre tipine ve konakçıya özgüdür ve yalnızca birkaç yakın hayvan türünde enfeksiyon meydana getirir. Enfekte yetişkin ördeklerde, geçici bir akut enfeksiyon gelişir. Yeni doğanlarda kalıcı, yetişkinlerde geçici enfeksiyonlarlın oluşması ve kalıcı olarak enfekte olanlarda hafif kronik hepatitten; kronik aktif hepatite, karaciğer sirozu ve hepatosellüler karsinomaya kadar değişen derecelerde karaciğer hasarına yol açmasıyla insan HBV enfeksiyonlarının gelişimine benzer. KAYNAKLAR Abdel-Mawgod, S., Adel, A., Arafa, AS., Hussein, HA. (2018). Full genome sequences of chicken anemia virus demonstrate mutations associated with pathogenicity in two different field isolates in Egypt. Virus Diseases. 29(3): 333-341. Absalon, A.E., Cortes-Espinosa, D.V., Lucio, E., Miller, P.J., Afonso, C.L. (2019). Epidemiology, control, and prevention of Newcastle disease in endemic regions: Latin America. Tropical Animal Health and Production. Jun;51(5): 1033-1048 Afonso, C.L., Tulman, E.R., Lu, Z., Zsak, L., Kutish. G,F., Rock, D.L. (2000). The Genome of Fowlpox Virus. Journal of Virology. 74: 3815–31. Aguero, M., Fernandez-Pinero, J., Buitrago, D., Sanchez, A., Elizalde, M. et al. (2011). Bagaza virus in partridges and pheasants. Emerging Infectious Diseases. 17:1498–1501. Akanbi, O.B., Rimfa, A.G., Okewole P. A. (2016). Comparative study on diphtheritic, cutaneous and systemic forms of natural avipoxvirus infection in chickens. Journal of World Poulty Research. 6 September: 117–20. Alexander DJ. (2000). A review of avian influenza in different bird species. Veterinary Microbiology. 2000; 74:3–13. Al-Saadi, M.H.A. (2020). Multilocus analysis of Gallid herpesvirus 1 in layer chickens in Iraq. Veterinary World. 13(1): 170-176. Amery-Gale, J., Marenda, M.S., Owens, J., Eden, P.A., Browning, G.F. et al. (2017). A high prevalence of beak and feather disease virus in non-psittacine Australian birds. Journal of Medical Microbiology. 66 (7): 1005-1013. Arnold, M.E., Slomka, M.J., Breed, A.C., Hjulsager, C.K., Pritz-Verschuren, S., Venema-Kemper, S. et al. (2018). Evaluation of ELISA and haemagglutination inhibition as screening tests in serosurveillance for H5/H7 avian influenza in commercial chicken flocks. Epidemiology & Infection 146: 306–13. Balamurugan, V., Kataria, J.M. (2004). The Hydropericardium Syndrome in Poultry - A Current Scenario. Veterinary Research Communications. 28: 127-148. Baxendale, W., Mebatsion, T. (2004). The isolation and characterisation of astroviruses from chickens. Avian Pathology. 33: 364–70. Baxendale, WD., Lutticken, RH., McPherson, I. (1980). The results of field trials conducted with an inactivated vaccine against the egg drop syndrome 76 (EDS 76). Avian Pathology. 110I.9:77-91. Bayoumi, M., El-Saied, M., Amer, H., Bastami, M., Sakr, E. E., El-Mahdy, M. (2020) Molecular characterization and genetic diversity of the infectious laryngotracheitis virus strains circulating in Egypt during the outbreaks of 2018 and 2019. Archives of Virology. 165: 661–670. Beard C.W. (1970). Demonstration of type-specific influenza antibody in mammalian and avian sera by immunodiffusion. Bulletin of the World Health Organization. 42: 779–85. Becht, B. (1980). Infectious Bursal Disease Virus. Current Topics in Microbiology and Immunology, W. Arber et al. (eds.), Springer-Verlag Berlin Heidelberg 1980. pp. 107-121. Becker, WB. (1966). The isolation and classification of Tern virus: Influenza Virus A/Tern/South Africa/1961. The Journal of Hygiene 64: 309–20. Berhane, Y., Smith, D.A., Newman, S., Taylor, M., Nagy, E. et al. (2001). Peripheral neuritis in psittacine birds with proventricular dilatation disease. Avian Pathology. 30(5): 563–570. Beytut, E., Haligür, M. (2007). Pathological, immunohistochemical, and electron microscopic findings in the respiratory tract and skin of chickens naturally infected with avipoxvirus. Turkish Journal of Veterinary and Animal Sciences. 31: 311–7. Bezerra, Da.M., da Silva, R.R., Kaiano, J.H.L., de Souza Oliveira, D., Gabbay, Y.B., Linhares, A.C., Mascarenhas, J.D.P. (2014). Detection, epidemiology and characterization of VP6 and VP7 genes of group D rotavirus in broiler chickens. Avian Pathology. 43(3): 238–243. Biđin, Z., Lojkić, I., Mikec, M., Pokrić, B. (2007). Naturally Occurring Egg Drop Syndrome Infection in Turkeys. Acta Veterinaria Arno. 76: 415-421. Biswas, S.K., Jana, C., Chand, K., Rehman, W., Mondal, B. (2011). Detection of fowl poxvirus integrated with reticuloendotheliosis virus sequences from an outbreak in backyard chickens in India. Veterinaria Italiana. 47:147–53. Bolte, A.L., Meurer, J., Kaleta, E.F. (1998). Avian host spectrum of avipoxviruses. Avian Pathology. 28: 415–32. Bonfante, F., Mazzetto, E., Zanardello, C., Fortin, A., Gobbo, F. et al. (2018). A G1-lineage H9N2 virus with oviduct tropism causes chronic pathological changes in the infundibulum and a long-lasting drop in egg production. Veterinary Research. 49: 1–16. Boodhoo, N., Gurung, A., Sharif, S. and Behboudi, S. (2016). Marek’s disease in chickens: a review with focus on immunology. Veterinary Research 47: 119 Bouvier N.M, Palese P. (2008) The biology of influenza viruses. Vaccine. 26 Suppl 4: D49-53. Boyle, D.B. (2007). Genus Avipoxvirus. In: Poxviruses. Eds: Mercer, A., Schmidt, A., Weber, O. p. 217–51. Basel: Birkhäuser Basel Breslin, J.J., Smith, L.G., Barnes, H.J. and Guy, J.S. (2000). Comparison of virus isolation, immunohistochemistry, and reverse transcriptase-polymerase chain reaction procedures for detection of turkey coronavirus. Avian Diseases. 44: 624–631. Buscaglia, C., Bankowski, R.A., Miers, L. (1985). Cell-culture virus-neutralization test and enzyme-linked immunosorbent assay for evaluation of immunity in chickens against fowlpox. Avian Diseases. 29: 672–80. Can-Sahna, K., Abaylı, H., Ozbek, R., Tonbak, S. and Bulut, H. (2020). Characterization of Infectious Laryngotracheitis Virus Isolates from Turkey by Molecular and Sequence Analysis. Pakistan Veterinary Journal. 40(3): 337-342. Capua, I., Marangon, S. (2006). Control of avian influenza in poultry. Emerging Infectious Diseases. 12: 1319–24. Capua, I., Mutinelli, F., Bozza, M.A., Terregino, C., Cattoli, G. (2000). Case report: Highly pathogenic avian influenza (H7N1) in ostriches (Struthio camelus). Avian Pathology. 29: 643–6. Cardona, C., Slemons, R., Perez, D. (2009). The prevention and control of avian influenza: The avian influenza coordinated agriculture project. Poultry Science. 88: 837–41. Cardona, C.J., Xing, Z., Sandrock, C.E., Davis, C.E. (2009). Avian influenza in birds and mammals. Comparative Immunology, Microbiology & Infectious Diseases 32: 255–73. Cattoli, G., Susta, L., Terregino, C., Brown, C. (2011). Newcastle disease: a review of field recognition and current methods of laboratory detection. Journal of Veterinary Diagnostic Investigation. 23: 637-656. Cavanagh, D. (2007) Coronavirus avian infectious bronchitis virus. Veterinary Research. 38: 281–297. Cavanagh, D., Mawditt, K., Britton, P., Naylor, C.J. (1999) Longitudinal field studies of infectious bronchitis virus and avian pneumovirus in broilers using type-specific polymerase chain reactions, Avian Pathology. 28: 593–605. Chambers, A.E., Dixon, M.M., Harvey, S.P. (2009). Studies of the suitability of fowlpox as a decontamination and thermal stability simulant for variola major. International Journal of Microbiology. 2009:158749 Chauhan, R., Singh, A., Singh, P. K., Teja, E. S. and Varshney, R. (2021) Dynamics of Marek’s disease in poultry industry. The Pharma Innovation Journal. SP-10(1): 80-83. Chenier, P.S., Boulianne, M., Gagnon, C.A. (2014). Postvaccinal Reovirus Infection with High Mortality in Breeder Chicks. Avian Diseases, 58(4): 659-665. Circella, E., Legretto, M., Pugliese, N., Caroli, A., Bozzo, G. et al. (2014). Psittacine beak and feather disease-like illness in Gouldian finches (Chloebia gouldiae). Avian Diseases. 58:482-487. Clavijo, A., Riva, J, Copps, J., Robinson, Y., Zhou, E.M. (2001). Assessment of the pathogenicity of an emu-origin influenza A H5 virus in ostriches (Struthio camelus). Avian Pathology 30: 83–9. Colvero, L.P., Villarreal, L.Y.B., Torres, C.A., Brandão, P.E. (2015). Assessing the economic burden of avian infectious bronchitis on poultry farms in Brazil. Revue scientifique et technique (International Office of Epizootics). 34: 993–999. Cross, G. (2006). Hygiene Protocols for the Prevention and Control of Diseases (Particularly Beak and Feather Disease) in Australian Birds Canberra: Australian Government Department of the Environment and Heritage https:// www.environment.gov.au/system/files/resources/9349e95b-85ec-4c40-a457-1a9fdcb76642/files/hygiene-protocols- all.pdf Erişim Tarihi: 05.09.2021. Czekaj, H., Kozdrun, W., Stys-Fijot, N., Niczyporuk, JS., Piekarska, K. (2018). Occurrence of reovirus (ARV) infections in poultry flocks in Poland in 2010–2017. Journal of Veterinary Research, 62(4): 421–426. Das, A., Spackman, E., Thomas. C., Swayne, D.E., Suarez, D.L. (2008). Detection of H5N1 high-pathogenicity avian influenza virus in meat and tracheal samples from experimentally infected chickens. Avian Diseases. 52: 40–8. Day, J.M. and Zsak, L. (2013). Recent progress in the characterization of avian enteric viruses. Avian Diseases, 57, 573– 580. Day, J.M., Zsak, L. (2010). Determination and analysis of the full-length chicken parvovirus genome. Virology, 399, 59– 64. Dhama, K., Gowthaman, V., Karthik, K., Tiwari, R., Sachan, S. et al. (2017). Haemorrhagic enteritis of turkeys – current knowledge. Veterinary Quarterly. 37(1): 31-42. Dhama, K., Saminathan, M., Karthik, K., Tiwari, R., Shabbir, M.Z. et al. (2015). Avian rotavirus enteritis – an updated review. Veterinary Quarterly. 35(3):142–158. Dhinakar Raj, G., Sivakumar, S., Murali Manohar, B., Nachimuthu, K., Mahalinga Nainar, A. (2001). An in vitro and in vivo evaluation of the virulence of egg drop syndrome virus for the chicken reproductive tract, Avian Pathology, 30:1, 13-20. Dhinaker, R.G., Jones, R.C. (1997). Infectious bronchitis virus: immunopathogenesis of infection in the chicken, Avian Pathology. 26: 677–706. Dortmans, J.C., Koch, G., Rottier, P.J., Peeters, B.P. (2011). Virulence of newcastle disease virus: what is known so far? Veterinary Research. 42(1): 122. Dortmans, J.C.F.M., Peeters, B.P.H., Koch, G. (2012). Newcastle disease virus outbreaks: Vaccine mismatch or inadequate application? Veterinary Microbiology. 160(1-2):17–22. Ellakany, H.F., Elbestawy, A.R., Abd El-Hamid, H.S., Zedan, R.E., Gado, A.R. et al. (2019). Role of Pigeons in the Transmission of Avian Avulavirus (Newcastle Disease-Genotype VIId) to Chickens. Animals. 9(6): 338. Eze, CP., Okoye, JOA., Ogbonna, IO., Ezema, WS., Eze, DC. et al. (2014). Comparative study of the pathology and pathogenesis of a local velogenic Newcastle disease virus infection in ducks and chickens. International Journal of Poultry Science. 13: 52-61. Falcon, M.D. (2004). Exotic Newcastle disease. Seminars in Avian and Exotic Pet Medicine, 13(2): 79–85. Fatoba, A.J., Adeleke, M.A. (2019). Chicken anemia virus: A deadly pathogen of poultry. Acta Virologica. 63: 19-25. Fawzy, M., Ali, R.R., Elfeil, W.K., Saleh, A.A., El-Tarabilli, M.M.A. (2020). Efficacy of inactivated velogenic Newcastle disease virus genotype VII vaccine in broiler chickens. Veterinary Research Forum. 11(2): 113–120. Feng, M., Dai, M., Xie, T., Li, Z., Shi, M. et al. (2016). Innate immune responses in ALV-J infected chicks and chickens with hemangioma in vivo. Frontiers in Microbiology. 7: 786. Galloway, S.E., Reed, M.L., Russell, C.J., Steinhauer, D.A. (2013). Influenza HA Subtypes Demonstrate Divergent Phenotypes for Cleavage Activation and pH of Fusion: Implications for Host Range and Adaptation. PLoS Pathogens. 9. Ganar, K., Das, M., Sinha, S., Kumar, S. (2014). Newcastle disease virus: Current status and our understanding. Virus Research, 184: 71–81. Gancz, AY., Clubb, S., Shivaprasad, HL. (2010). Advanced Diagnostic Approaches and Current Management of Proventricular Dilatation Disease. Veterinary Clinics of North America: Exotic Animal Practice. 13(3): 471–494. Getabalew, M., Alemneh, T., Akeberegn, D., Getahun, D., Zewdie, D. (2019). Epidemiology, Diagnosis and Prevention of Newcastle Disease in Poultry. American Journal of Biomedical Science and Research. 3 (1): 50-59. Giotis, E.S., Skinneri, A. (2019). Spotlight on avian pathology: fowlpox virus. Avian Pathology. 48: 87–90. González-Hein, G., Gil, I.A., Sanchez, R., Huaracan, B. (2019). Prevalence of Aves Polyomavirus 1 and Beak and Feather Disease Virus From Exotic Captive Psittacine Birds in Chile. Journal of Avian Medicine and Surgery. 33(2): 141-149. Gough, R.E., Borland, E.D., Keymer, I.F., Stuart, J.C. (1985). An outbreak of duck hepatitis type II in commercial ducks. Avian Pathology. 14: 227–36. Gowthaman, V., Kumar, S., Koul, M., Dave, U., Murthy, T.R.G.K. et al., (2020) Infectious laryngotracheitis: Etiology, epidemiology, pathobiology, and advances in diagnosis and control – a comprehensive review, Veterinary Quarterly. 40:1, 140-161 Gray, P., Hoppes, S., Suchodolski, P., Mirhosseini, N., Payne, S. et al. (2010). Use of Avian Bornavirus Isolates to Induce Proventricular Dilatation Disease in Conures. Emerging Infectious Diseases, 16(3): 473-479. Guerin, J.L., Gelfi, J., Dubois, L., Vuillaume, A., Boucraut-Baralon, C., Pingret, J.L. (2000). A novel polyomavirus (goose hemorrhagic polyomavirus) is the agent of hemorrhagic nephritis enteritis of geese. Journal of Virology. 74(10): 4523-4529. Guo, H., Zhou, E.M., Sun, Z.F., Meng, X.J. (2007). Egg whites from eggs of chickens infected experimentally with avian hepatitis E virus contain infectious virus, but evidence of complete vertical transmission is lacking. Journal of General Virology. 88(5): 1532-1537. Gupta, A., Popowich, S., Ojkic, D., Kurukulasuriya, S., Chow-Lockerbie, B. et al. (2018). Inactivated and live bivalent fowl adenovirus (FAdV8b + FAdV11) breeder vaccines provide broad-spectrum protection in chicks against inclusion body hepatitis (IBH). Vaccine. 36(5): 744-750. Hauck, R., Prusasi, C., Hafezi, H.M., Lüschow, D. (2009) Serologic Response against Fowl Poxvirus and Reticuloendotheliosis Virus after Experimental and Natural Infections of Chickens with Fowl Poxvirus. Avian diseases digest. 4: e7–e7. Hilbe, M., Herrsche, R., Kolodziejek, J., Nowotny, N., Zlinszky, K. et al. (2006). Shrews as Reservoir Hosts of Borna Disease Virus. Emerging Infectious Diseases, 12 (4): 675–677. Hill N.J., Takekawa J.Y., Cardona C.J., Meixell B.W., Ackerman J.T., Runstadler J.A., et al. (2012) Cross-seasonal patterns of avian influenza virus in breeding and wintering migratory birds: A flyway perspective. Vector-Borne Zoonotic Diseases. 12: 243–53. Hisham, I., Ellakany, H. F., Selim, A. A., Abdalla, M., Zain El-Abideen, M. A. et al. (2020). Comparative Pathogenicity of Duck Hepatitis A Virus-1 Isolates in Experimentally Infected Pekin and Muscovy Ducklings. Frontiers in veterinary science. 7, 234. Hoppes, S., Gray, P.L., Payne, S., Shivaprasad, H.L., Tizard, I. (2010). The Isolation, Pathogenesis, Diagnosis, Transmission, and Control of Avian Bornavirus and Proventricular Dilatation Disease. Veterinary Clinics of North America: Exotic Animal Practice, 13 (3): 495–508. Ianconescu, M. (1976). Turkey meningo-encephalitis: A general review. Avian Diseases 20:135–138. ICTV-Intenational Committee on Taxonomy of Viruses. (2021). Erişim: https://talk.ictvonline.org/taxonomy/. Erişim Tarihi: 10.08.2021. Ignjatovic, J., Sapats, S. (2000) Avian infectious bronchitis virus. Revue scientifique et technique (International Office of Epizootics) 19 (2), 493-508. Igwe, A.O., Afonso, C.L., Ezema, W.S., Brown, C.C., Okoye, J.O.A. (2018). Pathology and Distribution of Velogenic Viscerotropic Newcastle Disease Virus in the Reproductive System of Vaccinated and Unvaccinated Laying Hens (Gallus gallus domesticus) by Immunohistochemical Labelling. Journal of Comparative Pathology, 159: 36-48. Isidan, H., Turan, T., Atasoy, M.O., Coskun, A. (2021) Molecular analysis of goose parvovirus field strains from a Derzsy’s disease outbreak reveals local European-associated variants. Archives of Virology. 166, 1931–1942. Jackwood, M.W. (2012) Review of Infectious Bronchitis Virus Around the World. Avian Diseases 56: 634–641. Jilbert, A. R. and Mason, W. S. (2008) Hepadnaviruses of Birds. In: Encyclopedia of Virology Third Edition. Editors-in- Chief Dr. Mahy B. W. J. andDr. van Regenmortel M. H. V. Academic Press is an imprint of Elsevier Linacre House, Jordan Hill, Oxford, OX2 8DP, UK pp. 327-335. Jilbert, A.R., and Kotlarski, I. (2000). Immune responses to duck hepatitis B virus infection. Developmental and Comparative Immunology. 24:285–302. 2000. Jilbert, A.R., Botten, J.A., Miller, D. S., Bertram, E.M., Hall, P.M., Kotlarski, J. and Burrell, C.J. (1998). Characterization of age- and dose-relatedoutcomes of duck hepatitis B virus infection. Virology. 244:273–282. 1998. Jilbert, A.R., Kotlarski, I. (2000) Immune responses to duck hepatitis B virus infection. Developmental and Comparative Immunology. 24 (2000) 285–302. Jilbert, A.R., Wu, T.T., England, J.M., Hall, P.M., Carp, N.Z., O’Connell, A.P. and Mason, W.S. (1992). Rapid resolution of duck hepatitis B virusinfections occurs after massive hepatocellular involvement. Journal of Virology. 66:1377–1388. Jo, W.K., Pfankuche, V.M., Petersen, H., Frei, S., Kummrow, M., Lorenzen, S., Ludlow, M., Metzger, J., Baumgärtner, W., Osterhaus, A., van der Vries, E. (2017). New Avian Hepadnavirus in Palaeognathous Bird, Germany. Emerging Infectious Diseases. Vol. 23, No. 12, p. 2089-2091. Jones, RC. (2000). Avian reovirus infections. Revue scientifique et technique (International Office of Epizootics) 19(2): 614-625. Ju, H., Wei, N., Wang, Q., Wang, C., Jing, Z. (2011). Goose parvovirus structural proteins expressed by recombinant baculoviruses self-assemble into virus-like particles with strong immunogenicity in goose. Biochemical and Biophysical Research Communications. 409, 131–136 Justice, J.T., Malhotra, S., Ruano, M., Li, Y., Zavala, G. et al. (2015). The MET gene is a common integration target in avian leukosis virus subgroup J-induced chicken hemangiomas. Journal of Virology. 89: 4712–4719. Kaleta, EF. (1990). Herpesviruses of birds - a review. Avian Pathology. 19(2): 193–211. Kalin, R., Turan T., Isidan H. (2020) Molecular Detection and Characterization of Infectious Laryngotracheitis Virus in Backyard Chickens in Turkey. Kocatepe Veterinary Journal. 13(4): 332-339 Kang, H.M., Jang, H.J., Seo, M.K., Lee, J.W., Na, K.J. (2017). Psittacine Beak and Feather Disease, Budgerigar Fledgling Disease and Aspergillosis in an African Grey Parrot (Psittacus erithacus). Journal of Veterinary Clinics. 34(4): 310-312. Kang, K., Day, J.M., Eldemery F., Yu, Q. (2021) Pathogenic evaluation of a turkey coronavirus isolate (TCoV NC1743) in turkey poults for establishing a TCoV disease model. Veterinary Microbiology. 259, 109155. Kannaki, T.R., Vasudevan, G. (2020): Marek’s disease: time to review the emerging threat in Indian poultry. World's Poultry Science Journal. 76, 2020 - Issue 1 Kapczynski, D.R., Afonso, C.L., Miller, P.J. (2013). Immune responses of poultry to Newcastle disease virus. Development and Comparative Immunology. 41(3): 447–453. Kapgate, S.S., Kumanan, K., Vijayarani, K., Barbuddhe, S.B. (2018) Avian parvovirus: classification, phylogeny, pathogenesis and diagnosis, Avian Pathology, 47:6, 536-545. Kaszab, E., Marton, S., Erdély, K., Bányai, K., Fehér, E. (2021). Genomic evolution of avian polyomaviruses with a focus on budgerigar fledgling disease virus. Infection, Genetics and Evolution. 90: 104762. Katoh, H., Ogowa, H., Ohya, K., Fukushı, H. (2010). A Review of DNA Viral Infections in Psittacine Birds. Journal of Veterinary Medical Science. 72(9): 1099–1106. Kaur, J. (2021) Infectious laryngotracheitis in avian species: A review. The Pharma Innovation Journal. 10(6): 450-454. Kelly, T.R., Hawkins, M.G., Sandrock, C.E., Boyce, W.M. (2008). A review of highly pathogenic avian influenza in birds, with an emphasis on asian H5N1 and recommendations for prevention and control. Journal of Avian Medicine and Surgery. 22: 1–16. Kilany, W.H., Arafa, A., Erfan, A.M., Ahmed, M.S., Nawar, A.A., Selim, A.A. et al. (2010) Isolation of highly pathogenic avian influenza H5N1 from table eggs after vaccinal break in commercial layer flock. Avian Diseases. 54: 1115–9. King, AMQ., Adams, MJ., Carstens, EB., Lefkowitz, EJ. (ed.) (2012). Virus taxonomy: classification and nomenclature of viruses. Ninth report of the International Committee on Taxonomy of Viruses. Elsevier, Amsterdam. Kisary, J., Nagy, B. and Bitay, Z. (1984). Presence of parvoviruses in the intestine of chickens showing stunting syndrome. Avian Pathology. 13, 339–343. Kistler, A.L., Gancz, A., Clubb, S., Skewes-Cox, P., Fischer, K. et al. (2008). Recovery of divergent avian bornaviruses from cases of proventricular dilatation disease: Identification of a candidate etiologic agent. Virology Journal. 5(1): 88. Koci, M.D., Moser, L.A., Kelley, L.A., Larsen, D., Brown, C.C. et al. (2003). Astrovirus induces diarrhea in the absence of inflammation and cell death. Journal of Virology. 77: 11798–808. Kofstad, T., Jonassen, C.M. (2011) Screening of feral and wood pigeons for viruses harbouring a conserved mobile viral element: characterization of novel astroviruses and picornaviruses. PLoS One. 6: e25964. Kumar, R., Sturos, M., Porter, RE., Singh, A., Armién, AG. et al. (2021). An Outbreak of Fowl Aviadenovirus A–Associated Gizzard Erosion and Ulceration in Captive Bobwhite Quail (Colinus virginianus). Avian Diseases. 65 (1): 52–58. La Torre, D.D., Astolfi-Ferreira, C.S., Chacon, R.D., Puga, B., Ferreira, A.J.P. (2021). Emerging new avian reovirus variants from cases of enteric disorders and arthritis/tenosynovitis in Brazilian poultry flocks. British Poultry Science, 62(3):361-372. Lamb, R.A., Collins, P.L., Kolakofsky D. et al. (2005). Family Paramyxoviridae. In: In: Fauquet CM, Mayo J, Maniloff J, et al., editors. Virus Taxonomy. London, UK: Elsevier/ Academic Press, 655–668. Lamb, R.A., Collins, P.L., Kolakofsky, D., Melero, J.A., Nagai, Y. et al. (2005). Paramyxoviridae. Fauquet, CM., Mayo, MA., Maniloff, J., Desselberger, U., Ball, LA. (Eds.), Virus Taxonomy, Elsevier, Amsterdam, 655-668. Lasher, H.N., Shane, S.M. (1994). Infectious bursal disease. Worlds Poultry Science Journal. Vol. 50, 133-166. Lenhoff, R.J., Luscombe, C.A. and Summers, J. (1999). Acute liver injury following infection with a cytopathic strain of duck hepatitis B virus. Hepatology. 29:563–571. Lombardo, T., Dotti, S., Renzi, S., Ferrari, M. (2012). Susceptibility of different cell lines to Avian and Swine Influenza viruses. Journal of Virological Methods. 185: 82–8. Ma, J., Wu, R., Tian, Y., Zhang, M., Wang, W. et al. (2019). Isolation and characterization of an Aves polyomavirus 1 from diseased budgerigars in China. Veterinary Microbiology. 237: 108397. Maclachlan, N.J., Dubovi, E.J. (2016). Fenner’s Veterinary Virology. Elsevier Inc., Sixth Edition, London. ISBN: 978-0-12-800946-8 Mahgoub, H.A. (2012). An overview of infectious bursal disease. Archives of Virology 157: 2047–2057. Mahsoub, H.M., Yuan, L., Pierson, F.W. (2020). Turkey adenovirus 3, a siadenovirus, uses sialic acid on N-linked glycoproteins as a cellular receptor. Journal of General Virology. 101: 760-771. Manvell, R.J., English, C., Jorgensen, P.H., Brown, I.H. (2003). Pathogenesis of H7 influenza A viruses isolated from ostriches in the homologous host infected experimentally. Avian Diseases. 47 SPEC. ISS.: 1150–3. Markowski-Grimsrud, C.J., Schat, K.A. (2003). Infection with chicken anaemia virus impairs the generation of pathogen- specific cytotoxic T lymphocytes. Immunology. 109(2): 283-294. Matczuk, A., Ćwiek, K. & Wieliczko, A. (2019). Avian hepatitis E virus is widespread among chickens in Poland and belongs to genotype 2. Archives of Virology. 164, 595-599. Mayo, MA. (2002). A summary of taxonomic changes recently approved by ICTV. Archives of Virology. 147: 1655-1663. McCowan, C., Crameri, S., Kocak, A., Shan, S., Fegan, M. et al. (2018). A novel group A rotavirus associated with acute illness and hepatic necrosis in pigeons (Columba livia), in Australia. PLOS ONE. 13(9), e0203853. Memorandum WHO. (1980) A revision of the system of nomenclature for influenza viruses: a WHO memorandum. Bulletin of the World Health Organization. 58: 585–91. Miłek, J., Blicharz-Domańska, K. (2018) Coronaviruses in avian species – review with focus on epidemiology and diagnosis in wild birds. Journal of Veterinary Research. 62: 249-255 Miller, P.J., Decanini, E.L., Afonso, C.L. (2010). Newcastle disease: Evolution of genotypes and the related diagnostic challenges. Infection, Genetics and Evolution, 10(1): 26–35. Miller, PJ. (2014). Newcastle Disease in Poultry. MSD and the MSD Veterinary Manual Newcastle Disease in Poultry - Poultry - Veterinary Manual (msdvetmanual.com) Minbay, A., Kreier, J.P. (1973). An experimental study of the pathogenesis of fowlpox infection in chickens. Avian Disease. 17: 532–9. Mirbagheri, S.A., Hosseini, H., Ghalyanchilangeroudi, A. (2019). Molecular Characterization of Avian Reovirus Causing Tenosynovitis Outbreaks in Broiler Flocks, Iran. Avian Pathology, 1–15. Mirzazadeh, A., Grafl, B., Abbasnia, M., Emadi-Jamali, S., Abdi-Hachesoo, B. et al. (2021). Reduced Performance Due to Adenoviral Gizzard Erosion in 16-Day-Old Commercial Broiler Chickens in Iran, Confirmed Experimentally. Front. Vet. Sci. 8:635186. Mockett, A.P.A., Southee, D.J., Tomley, F.M., Deuter, A. (1987). Fowlpox virus: Its structural proteins and immunogens and the detection of viral-specific antibodies by ELISA. Avian Pathology. 16: 493–504. Müller, H., Islam, Md. R., Raue, R. (2003). Research on infectious bursal disease—the past, the present and the future. Veterinary Microbiology. 97: 153–165. Nagy, A., Cerníková, L., Kunteová, K., Dirbáková, Z., Thomas, S.S., Slomka, M.J. et al. (2021). A universal RT-qPCR assay for “One Health” detection of influenza A viruses. PLoS One. 16 1 January. Nakamura, S., Ochiai, K., Hatai, H., Ochi, A., Sunden, Y. and Umemura, T. (2011). Pathogenicity of avian leukosis viruses related to fowl glioma-inducing virus. Avian Pathology. 40:499–505. Nuñez, L. F., Sá, L. R., Parra, S. H., Astolfi-Ferreira, C. S., Carranza, C. and Ferreira, A.J. (2016). Molecular detection of chicken parvovirus in broilers with enteric disorders presenting curving of duodenal loop, pancreatic atrophy, and mesenteritis. Poultry Science. 95, 802–810. Ochiai, K., Ohashi, K., Mukai, T., Kimura, T., Umemura, T. and Itakura, C. (1999). Evidence of neoplastic nature and viral aetiology of so-called fowl glioma. Veterinary Record. 145: 79–81. OIE (2009) Newcastle Disease: Aetiology, Epidemiology, Diagnosis, Prevention and Control References. OIE Technical Disease Cards. OIE (2021). Chapter 3.3.4. Avian Influenza (Including Infection with High Pathogenicity Avian Influenza viruses). OIE Terrestrial Manual. 1–26. OIE Terrestrial Manual (2018). Marek’s Disease. pp. 952-963. Erişim Tarihi: 03.09.2021 [https://www.oie.int/fileadmin/ Home/eng/Health_standards/tahm/3.03.13_MAREK_DIS.pdf ]. OIE. (2017). Office International des Epizooties. http://www.oie.int/en/animal-health-in-the-world/oie-listed- diseases-2017.pdf Okechukwu, H.N., Chukwuedo, A.A., Eze, DC., Igwe, A.O., Ihedioha, J.I., Okoye, J.O.A. (2020). Triple La Sota re- vaccinations can protect laying chickens for 3 months against drop in egg production caused by velogenic viscerotropic Newcastle disease virus infection. Veterinary Medicine and Science. 6(3): 470-476. Oni, O.O., Owoade, A.A., Adeyefa, C.A.O. (2017). Design and evaluation of primer pairs for efficient detection of avian rotavirus. Tropical Animal Health and Production. 50(2), 267–273. Palya, V., Ivanics, É., Glávits, R., Dán, Á., Mató, T. et al. (2004). Epizootic occurrence of haemorrhagic nephritis enteritis virus infection of geese, Avian Pathology. 33: 2, 244-250. Pantin-Jackwood, M., Todd, D., Koci M.D. (2013) Avian Astroviruses. In: Astrovirus Research: Essential Ideas, Everyday Impacts, Future Directions. Eds: Schultz-Cherry, S. Springer New York Heidelberg Dordrecht London. p. 151-180. Pantin-Jackwood, M.J., Smith, D.M., Wasilenko, J.L., Spackman, E. (2012). Low pathogenicity avian influenza viruses infect chicken layers by different routes of inoculation. Avian Diseases. 56: 276–81. Pantin-Jackwood, M.J., Strother, K.O., Mundt, E., Zsak, L., Day, J.M. et al. (2011). Molecular characterization of avian astroviruses. Archives of Virology. 156: 235–244. Pantin-Jackwood, M.J., Swayne, D.E. (2009). Pathogenesis and pathobiology of avian influenza virus infection in birds. Revue scientifique et technique (International Office of Epizootics). 28: 113–36. Pauly, M., Oni, O.O., Sausy, A., Owoade, A.A., Adeyefa, C.A.O. et al. (2017). Molecular epidemiology of Avian Rotaviruses Group A and D shed by different bird species in Nigeria. Virology Journal. 14(1). Payne, L.N. (1985) Marek's Disease, Scientific Basis and Methods of Control. In: Developments in Veterinary Virology. Payne L. N. (ed.) Martinus Nijhoff Publishing, Boston/Dordrecht/Lancaster. pp. 43-67. Payne, L.N. (1992). The Retroviridae Volume I. In: Chapter 6. Biology of Avian Retroviruses, Levy, J. A ed. Springer Science&Business Media New York 299–376. Payne, L.N., Nair, V. (2012). The long view: 40 years of avian leukosis research. Avian Pathology. 41: 1–9. Perkins, L.E.L, Swayne, D.E. (2001). Pathobiology of A/chicken/Hong Kong/220/97 (H5N1) avian influenza virus in seven gallinaceous species. Veterinary Pathology. 38: 149–64. Raidal, S.R., Sarker, S., Peters, A. (2015). Review of psittacine beak and feather disease and its effect on Australian endangered species. Australian Veterinary Journal. 93:466–470. Ramis, A., Fondevila, D., Tarres, J., Ferrer, L. (1992). Immunocytochemical diagnosis of Pacheco’s disease. Avian Pathology. 21(3): 523–527. Ramis, A., Tarrés, J., Fondevila, D., Ferrer, L. (1996). Immunocytochemical study of the pathogenesis of Pacheco’s parrot disease in budgerigars. Veterinary Microbiology. 52(1-2): 49–61. Riaz, A., Yousaf, A., Moaeen-ud-Din, M., Shah, M.A.A., Zainab, T. et al. (2019). First detection and molecular characterization of avian polyomavirus in young parrots in Pakistan. Veterinary Research Communications. 43: 197-202. Rubbenstroth, D., Rinder, M., Stein, M., Höper, D., Kaspers, B. et al. (2013). Avian bornaviruses are widely distributed in canary birds (Serinus canaria f. domestica). Veterinary Microbiology. 165 (3-4). Sahu, S.P., Olson, N.O. (1996). Comparison of the characteristics of avian reoviruses isolated from the digestive and respiratory tract with viruses isolated from the synoviae. Journal of Veterinary Research. 3 (6): 847–850. Schat, K.A., & Skinner, M.A. (2014). Avian Immunosuppressive Diseases and Immunoevasion. Avian Immunology. 275– 297. Schmidt, U. (1969) The agar-gel precipitation reaction in the field diagnosis of fowl pox. Archiv für Experimentelle Veterinärmedizin. 23: 1085–94. Schultz-Cherry, S., Kapczynski, D.R., Simmons, V. M., Koci, M.D., Brown, C. et al. (2000) Identifying agent(s) associated with poult enteritis and mortality syndrome: importance of the thymus. Avian Diseases 44: 256–65. Shaib, H., Barbour, E. (2018) Characterization of a canarypox virus from an outbreak among canaries (Serinus canaria domesticus) in Lebanon. Journal of Applied Animal Research. 46: 932–7. Sharif, A., Umar, M., Ahmad, T. (2014). Prevention and Control of Avian Influenza in Poultry Production. International Journal of Agriculture Innovations and Research. 2: 976–81. Shirai, J., Tanimura, N., Uramoto, K., Narita, M., Nakamura, K. et al. (1992). Pathologically and serologically different avian nephritis virus isolates implicated in etiology of baby chick nephropathy. Avian Diseases. 36: 369–77. Sims, L.D., Domenech, J., Benigno, C., Kahn, S, Kamata, A, Lubroth, J. et al. (2005) Origin and evolution of highly pathogenic H5N1 avian influenza in Asia. Veterinary Record. 157: 159–64. Singh, A., Bekele, AZ., Patnayak, DP., Jindal, N., Porter, RE. et al. (2016). Molecular characterization of quail bronchitis virus isolated from bobwhite quail in Minnesota. Poultry Science. 95(12): 2815-2818. Smyth, V.J, Jewhurst, H.L., Adair, B.M., Todd, D. (2009). Detection of chicken astrovirus by reverse transcriptase- polymerase chain reaction. Avian Pathology. 38: 293–9. Souza, S.O., De Carli, S., Lunge, V.R., Ikuta, N., Canal, C.W., Pavarini, S.P., Driemeier, D. (2018). Pathological and molecular findings of avian reoviruses from clinical cases of tenosynovitis in poultry flocks from Brazil. Poultry Science. 1; 97(10): 3550-3555. Staeheli, P., Rinder, M., Kaspers, B. (2010). Avian Bornavirus Associated with Fatal Disease in Psittacine Birds. Journal of Virology. 84(13): 6269-6275. Stallknecht, D.E. (2003). Ecology and Epidemiology of Avian Influenza Viruses in Wild Bird Populations: Waterfowl, Shorebirds, Pelicans, Cormorants, etc. Avian Diseases. 47: 61–9. Sun P, Lin S, He S, Zhou EM, Zhao Q. (2019). Avian Hepatitis E Virus: With the Trend of Genotypes and Host Expansion. Frontiers in Microbiology. Jul 24;10: 1696. Sun, J., Zhang, Y., Gao, S., Yang, J., Tang, Y., Diao, Y. (2019). Pathogenicity of fowl adenovirus serotype 4 (FAdV-4) in chickens. Infection, Genetics and Evolution. 75: 104017. Sun, L., Li, Y., Zhang, Y., Han, Z., Xu, Y. et al. (2014). Adaptation and attenuation of duck Tembusu virus strain Du/CH/ LSD/110128 following serial passage in chicken embryos. Clinical and Vaccine Immunology. 21: 1046–1053. Suresh, P., Shoba, K., Rajeswar, J.J. (2013). Incidence of egg drop syndrome - 1976 in Namakkal district, Tamil Nadu, India, Veterinary World. 6(6):350-353. Swayne D.E. (2009). Epidemiology of Avian Influenza in Agricultural and Other Man-Made Systems. In: Avian Influenza. First Edition. Ed: Swayne DE. John Wiley & Sons Inc. p: 59–85. Swayne D.E. (2014). Understanding the Ecology and Epidemiology of Avian Influenza Viruses: Implications for Zoonotic Potential. In: Emerging Diseases of Animals. Eds: Brown, C., Bolin, C. ASM Press; p. 101–30. Swayne DE. Chapter 8: The global nature of avian influenza. In: Animal Influenza. Hoboken, NJ, USA: John Wiley & Sons, Inc.; 2016. p. 177–201. Swayne, D.E. (2016). Trade and food safety aspects for animal influenza viruses. In: Animal Influenza. Hoboken, NJ, USA: John Wiley & Sons, Inc.; 2016. p. 74–91. Swayne, D.E., Boulianne, M., Logue, C.M., McDougald, L.R., Nair, V., Suarez, D.L., de Wit, S., Grimes, T., Johnson, D., Kromm, M., Prajitno, T.Y., Rubinoff, I., Zavala, G. (2019). Diseases of Poultry. John Wiley & Sons Inc. 14th edition. ISBN: 9781119371151 Swayne, D.E., Spackman, E., Pantin-Jackwood, M. (2014). Success factors for avian influenza vaccine use in poultry and potential impact at the wild bird-agricultural interface. Ecohealth. 11: 94–108. Taubenberger J.K, Morens D.M. (2017). H5Nx panzootic bird flu-influenza’s newest worldwide evolutionary tour. Emerging Infectious Diseases. 23: 340–342. Thomas, N.J., Hunter, D.B., Atkinson, C.T. (2008). Infectious Diseases of Wild Birds. Blackwell Publishing, ISBN: 9780470344668 Thureen, DR., Keeler, CL. (2006). Psittacid Herpesvirus 1 and Infectious Laryngotracheitis Virus: Comparative Genome Sequence Analysis of Two Avian Alphaherpesviruses. Journal of Virology. 80(16): 7863–7872. Todd, D., Smyth, V. J., Ball, N.W., Donnelly, B.M., Wylie, M. et al. (2009). Identification of chicken enterovirus-like viruses, duck hepatitis virus type 2 and duck hepatitis virus type 3 as astroviruses. Avian pathology. 38(1), 21–30. Tomaszewski, E., Wilson, VG., Wigle, WL., Phalen, DN. (2001). Detection and Heterogeneity of Herpesviruses Causing Pacheco’s Disease in Parrots. Journal of Clinical Microbiology. 39(2): 533–538. Tomaszewski, EK., Kaleta, EF. Phalen, DN. (2003). Molecular Phylogeny of the Psittacid Herpesviruses Causing Pacheco’s Disease: Correlation of Genotype with Phenotypic Expression. Journal of Virology. 77(20): 11260–11267. Toro, H., Van Santen, V.L., Hoerr, F.J., Breedlove, C. (2009). Pathogenicity of Infectious Bursal Disease Virus Variant AL2 in Young Chickens. Avian Diseases. 53 (1): 94–102. Tully, T., Dorrestein G., Jones A. (2009). Handbook of Avian Medicine 2nd Edition. Saunders Ltd. ISBN: 9780702028748 Umar, S., Ullah, S., Yaqoob, M., Shah, M.A., Ducatez, M., (2014). Chicken infectious anaemia, an immunosuppressive disease of poultry birds. World's Poultry Science Journal. 70(4): 759-766. Van Den Berg, T.P. (2000). Acute infectious bursal disease in poultry: A review, Avian Pathology. 29: 3, 175-194. van Riper, C., van Riper, S.G., Hansen, W.R. (2002). Epizootiology and Effect of Avian Pox on Hawaiian Forest Birds. The Auk. 119: 929–42. Veldhuis Kroeze, E.J.B., Kuiken, T. (2016). Sporadic influenza A virus infections of miscellaneous mammal species. In: Animal Influenza. Second Edition. Veldhuis Kroeze, E.J.B., Kuiken, T. John Wiley & Sons, Inc. p. 557–93. Villanueva, I., Gray, P., Mirhosseini, N., Payne, S., Hoppes, S. et al. (2010). The diagnosis of proventricular dilatation disease: Use of a Western blot assay to detect antibodies against avian Borna virus. Veterinary Microbiology. 143(2-4): 196–201. Visnuvinayagam, S., Dash, B. B., Barathidasan, R., Mayilkumar, K., Selvaraju, G. (2019). Anatomopathological and molecular studies of Marek´s disease virus in India. Brazilian Journal of Veterinary Pathology. 12(2), 33 – 40. Wakenell, P. (2016). Management and medicine of backyard poultry. Current Therapy in Avian Medicine and Surgery. 2016: 550-65 Wang, J.H., Koo, B.S., Mo, I.P., Kang, S.Y. (2013). Molecular characterization of avian rotavirus isolated in Korea. Korean Journal of Veterinary Service, 36 (1): 23-30. Wang, W., Liang, J., Shi, M., Chen, G., Huang, Y., et al. (2020). The diagnosis and successful replication of a clinical case of Duck Spleen Necrosis Disease: An experimental co-infection of an emerging unique reovirus and Salmonella indiana reveals the roles of each of the pathogens. Veterinary Microbiology. 108723. Wang, X., Wang, Y., Xie, X., Zhang, B., Zhang, D. (2011) Expression of the C-terminal ORF2 protein of duck astrovirus for application in a serological test. Journal of Virological Methods. 171: 8–12. Williams, R.A.J., Truchado, D.A., Benitez, L.A. (2021). Review on the Prevalence of Poxvirus Disease in Free-Living and Captive Wild Birds. Microbiological Research (Pavia). 12: 403–18. Wolfrum, N. (2020) Infectious laryngotracheitis: an update on current approaches for prevention of an old disease. Journal of Animal Science. Vol. 98, No. Suppl. 1, S27–S35. Woolcock P.R. (2008). Avian influenza virus isolation and propagation in chicken eggs. Methods in Molecular Biology. 436: 35–46. Woźniakowski, G., Frant, M., Mamczur, A. (2018). Avian reticuloendotheliosis in chickens - an update on disease occurrence and clinical course. Journal of Veterinary Research. 62, 257-260. Wünschmann, A., Honkavuori, K., Briese, T., Lipkin, W.I., Shivers, J. et al. (2011). Antigen tissue distribution of Avian bornavirus (ABV) in psittacine birds with natural spontaneous proventricular dilatation disease and ABV genotype 1 infection. Journal of Veterinary Diagnostic Investigation. 23(4):716–726. Yamamoto, Y., Nakamura, K., Yamada, M., Mase, M. (2016). Corneal Opacity in Domestic Ducks Experimentally Infected with H5N1 Highly Pathogenic Avian Influenza Virus. Veterinary Pathology.53: 65–76. Yilmaz, A., Turan, N., Bayraktar, E., Tali, H.E., Aydin, O., Umar, S. et al. (2020). Molecular Characterization and Phylogenetic Analysis of Marek’s disease Virus in Turkish Layer Chickens, British Poultry Science, Volume 61, 2020 - Issue 5 Young, P. (1995). Selected herpesviral diseases of birds. Seminars in Avian and Exotic Pet Medicine. 4(2): 62–71. Yugo, D.M., Hauck, R., Shivaprasad, H.L. Meng, X-J. (2016). Hepatitis Virus Infections in Poultry. Avian Diseases. 60:576– 588, 2016. Yune, N., Abdela, N. (2017). Update on Epidemiology, Diagnosis and Control Technique of Newcastle Disease. Journal of Veterinary Science & Technology. 8 (2): 429. Zanaty, A., Hagag, N., Samy, M., abdel-Halim, A., A. Soliman, M. et al. (2017). Molecular and pathological studies of duck hepatitis virus in Egypt. Journal of Veterinary Medical Research. 24(2), 194-204. Zhang, L., Su, J. (2017). Duck Tembusu virus infection. In: Emerging and Re-emerging Infectious Diseases of Livestock. Eds: Bayry, J. Springer Publishing, New York. 237–249. Zhang, Y. W., Su, Q., Zhang, Z. H., Cui, Z. Z., Chang, S. et al. (2020). Molecular characteristics of the re-emerged avian leukosis virus in China, 2018–2019. Transboundary and Emerging Diseases. 67(3): 1141-1151. Zhao P, Sun L, Xiong J, Wang C, Chen L, Yang P, et al. (2019). Semiaquatic mammals might be intermediate hosts to spread avian influenza viruses from avian to human. Scientific Reports 9: 1–8. Zhao, K., He, W., Xie, S., Song, D., Lu, H., Pan, W. et al. (2014). Highly Pathogenic Fowlpox Virus in Cutaneously Infected Chickens, China. Emerging Infectious Diseases. 20: 4–6. Zsak, L., Cha, R.M. and Day, J.M. (2013). Chicken parvovirus induced runting-stunting syndrome in young broilers. Avian Diseases. 57, 123–127. Zsak, L., Strother, K.O., Day, J.M. (2009). Development of a polymerase chain reaction procedure for detection of chicken and turkey parvoviruses. Avian Diseases. 53, 83–88.