Aydınlanma, tanımı, içeriği, çerçevesi ve etkisi ile üzerinde uzlaşılması mümkün olmayan çok yönlü tartışmalara açık felsefi bir problematik olarak önümüzde durmaktadır. Aydınlanma kavramına eşlik eden başat konu din de her zaman aynı ölçüde problematik bir konu olmuştur. Aydınlanmanın, aklın büyük ölçüde devre dışı bırakıldığı bir inanca, siyasi ve ekonomik çıkara, dünyevi otorite kazanmaya hizmet eden bir kuruma dönüşen din ve geleneksel anlayışlara karşı ortaya çıkmış bir hareket olduğu yönünde bir anlayış hâkimdir. On yedinci yüzyılın sonları ile on sekizinci yüzyılın tamamını kapsayan bu dönemin, eleştiri çağı olduğu, aklın kılavuzluğunda din, bilim, sanat başta olmak üzere her konunun tartışmaya açıldığı, yeniden yorumlandığı bir dönem olduğu söylenebilir. Ancak kimi yaklaşımlara göre aydınlanma dönemi Tek tanrılı dinler dâhil olmak üzere, bütün dinlerin ortadan kaldırılmasını hedefleyen bir dönem olmuştur. Bu tezi savunmak için aydınlanma döneminin filozoflarının tamamının natüralist, pozitivist, ateist ya da teist olduğu yönünde bir görüş egemen kılınmaya çalışılmıştır. Hem tarihsel gerçeklik açısından hem de felsefi tutarlılık açısından birçok yanlışlar, paradokslar ve çelişkiler içeren bu yaklaşımı, kısmen genel aydınlanma dönemi daha çok da İskoç Aydınlanmasının üç önemli düşünürü çerçevesinde ele almak ve tartışmak bu makalenin ana konusunu oluşturmaktadır. Konu, filozofların bazı eserlerinden yola çıkılarak tartışılmıştır. Makalede, aydınlanmanın mutlak bir din karşıtlığı, Aydınlanma filozoflarının tümünün de doğalcı, tanrıtanımaz ya da en fazla deist olduğu yönündeki yaygın kanaatin yanlışlığı gösterilmeye çalışılmıştır.
Enlightenment stands before us as a philosophical problematic open to multi-dimensional debates, with its definition, content, framework and impact, which cannot be agreed upon. Religion, the dominant theme accompanying the concept of enlightenment, has always been an equally problematic issue. There is an understanding that the Enlightenment is a movement that emerged against religion and traditional understandings, which turned into a belief in which reason was largely disabled, an institution serving political and economic interests, and gaining worldly authority. It can be said that this period, which covers the end of the seventeenth century and the whole of the eighteenth century, was the age of criticism, in which every subject, especially religion, science and art, was ope- ned to discussion and reinterpreted under the guidance of reason. However, according to some approaches, the enlightenment period was a period that aimed to eliminate all religions, including monotheistic religions. In order to defend this thesis, a view that all philosophers of the Enlightenment period were naturalists, positivists, atheists or theists was tried to be dominant. The main subject of this article is to deal with and discuss this approach, which contains many mistakes, paradoxes and contradictions in terms of both historical reality and philosophical consistency, partly within the framework of the three important thinkers of the general enlightenment period and more often the Scottish Enli- ghtenment. The subject has been discussed on the basis of some works of philosophers. In the article, it has been tried to show that the Enlightenment is an absolute anti-religion, and that the common belief that all Enlightenment philosophers were naturalists, atheists or at most deists was wrong.