Beden; ruhun yurdu, usun evidir. Toplumsal yaşamda beden, kimlik örüntüleri ve ideolojinin sembolleştirildiği bir vitrine dönüşür ve kamusallaşır. Beden, bu işlevi nedeniyle insanlık tarihi boyunca iktidar aygıtları tarafından nesneleştirilmiş, kuşatılmış, denetlenmiş ve kıyafet aracılığıyla biçimlendirilmiştir. Osmanlı Devleti’nde Sultan II. Mahmut Dönemi’nden başlanarak kıyafet merkezli yenileşme çalışmaları gözlemlenmiş ve devlet memurlarının fes giymeleri zorunlu kılınmıştır. Ayrıca Osmanlı Devleti Müslüman ve gayrimüslim halkın kılık kıyafet bakımından benzeşmemeleri için zaman zaman farklı kararlar almıştır. Beden-iktidar ilişkilerinin Türkiye ölçeğindeki en dikkate değer örneği Şapka Devrimi’dir. Modernleşme çabaları Türkiye’de “şapka” ile sembolize edilmiş ve cumhuriyet devrimlerinin temel amacı olan medeni toplumlar nezdine yükselme niyeti, kılık kıyafet düzenlemesi ile görünür kılınmıştır. Şapka Devrimi erkek memurlarla sınırlı kalmış, kadın bedeni üzerinden herhangi bir tasarrufta bulunulmamıştır. Ancak ülkenin genel atmosferine uygun olarak, Şapka Devrimi’nin Türk aydınının, basının, mülkî ve yerel idarecilerin gayretleriyle halk tarafından da benimsenmesine gayret edilmiştir. Tüm devrim faaliyetlerinde olduğu gibi Şapka Devrimi’nde de karşıt görüşler ortaya çıkmış ülke çapında devrim aleyhinde sesler yükselmiştir. Bu çalışmada, Şapka Devrimi, toplumsal reflekslerin güvenilir ve hızlı şekilde yansıdığı bir alan olan edebî metinler üzerinden okunmaya çalışılmış ve örneklem olarak Sadri Etem Ertem’in Silindir Şapka Giyen Köylü öyküsü seçilmiştir. Toplumcu-gerçekçi çizgide bir edebiyat anlayışına sahip olan Sadri Ertem, öyküde Şapka Devrimi’nin halka neden ulaşamadığını ironik bir dille ve trajikomik sahneler eşliğinde anlatır. Çalışmada Kılık Kıyafet/Şapka Devrimi’nin halkın temel ihtiyaçları karşılanmadan ve halk bilinçlendirilmeden yapılan erken bir eylem olduğu, devrimler konusunda halka rehberlik etmesi gereken aydın kitlenin halkın gerçek gündeminden uzak kaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Bu araştırma, doküman tarama ve betimsel analiz yöntemiyle oluşturulmuş, veriler içerik analizine tâbi tutulmuştur.
Body is the homeland of the soul and the home of the wisdom. Body, in social life, turns into a showcase in which identity patterns and ideology are symbolized and becomes public. Due to this function, the body has been objectified, surrounded, controlled and shaped by clothing throughout human history. During Ottoman era, beginning from the reign of Sultan Mahmut II, clothing-based innovation affords were observed and civil servants were required to wear fez. In addition, the Ottoman Empire took different decisions from time to time so that Muslim and non-Muslim people would not resemble each other in terms of attire. The most remarkable example of body-power relations in Turkey is the Hat Revolution. The modernization efforts were symbolized by the "hat" in Turkey and the intention to catch up with the more civilized societies, which was the main aim of the republican revolutions, was made visible by the dress code. The Hat Revolution was limited to male officials, and no decisions were made on the female body. However, in accordance with the general atmosphere of the country, efforts were made for the Hat Revolution to be adopted by the people with the efforts of Turkish intellectuals, the press, local and civil administrations. As in all revolutionary activities, opposing views emerged in the Hat Revolution, and voices against the revolution were raised throughout the country. In this study, the Hat Revolution has been tried to comprehend through literary texts, which is an area where social reflexes are reflected reliably and quickly, and the story of Sadri Etem Ertem's Top Hat Wearing Peasant was chosen as an example. Sadri Ertem, who has a socialist-realistic understanding of literature, tells in an ironic language and with tragicomic scenes why the Hat Revolution did not reach the public in the story. In the study, it has been concluded that the dress/hat revolution is a premature action without fulfilling the basic needs of the people and raising awareness of the public, and the enlightened class, who should guide the people about the revolutions, is ignorant about the real agenda of the people. This research was conducted by using document scanning, descriptive analysis method and the data was subjected to content analysis.