İslam Hukuku Araştırmaları Dergisi, sa.34, ss.185-209, 2019 (Hakemli Dergi)
İslam ceza hukukunda suçlar had, kısas ve ta‘zir olmak üzere üç kısımda ele alınmıştır. Bunlardan özellikle had ve kısas cezalarının infazı hususunda azamî hassasiyet gösterilmiştir. Çünkü bu tür cezaların, infaz sonrası telafisinin mümkün olmaması bunu zorunlu kılmıştır. Bu yüzden suçun unsurlarından, ispatı ve infazına kadar çok ağır şartlar ileri sürülmüş, ceza sahasının daraltılması ve olası mağduriyetlerin önlenmesi için hükmün kesinleşmesinden sonra infaz öncesi ya da esnasında ortaya çıkan ve hükme etki eden faktörlerin dikkate alınmasının gerekli olduğu özellikle Hanefî hukukçular tarafından savunulmuştur. Bu sebeple hadlerde infazın hükmün bir parçası olduğu prensibi benimsenmiş ve sanığın şüpheden yararlanması ilkesi daha işlevsel hale getirilmiştir.
In Islamic criminal law, crimes are handled in three parts as extremity (had), retaliation (kısâs) and ta‘zir. Maximum sensitivity was displayed for the execution of extremity and retaliation penalties in particular. As such penalties are nonrecoverable after the execution,it has become mandatory to be sensitive with respect to their execution. Consequently, extremely appalling conditions were suggested regarding the crime factors from proof of the crime to execution and particularly Hanafi lawmen have advocated that the factors emerging prior to or during execution after finalization of the judgment should be taken into consideration to narrow the field of punishment and prevent potential unjust treatments. Accordingly, the principle that execution is a part of judgment was adopted for extremity crimes and the principle of giving the benefit of the doubt to defendants was made more functional.