Motif Vakfı Uluslararası Sosyal Bilimler Sempozyumu - II, İstanbul, Türkiye, 16 - 18 Nisan 2021, cilt.1, ss.21-50
Mevcut değer ve ideolojilerin bireylere -özellikle de çocuklara- öğretilmesi ve benimsetilmesinde, masalların önemli bir enstrüman olarak kullanıldıkları görülmektedir. Bu anlamda sözlü gelenek içerisinde toplumsal rol ve beklentileri yetişkin dinleyicilerine “doğal” bağlamında sunan masalların; özellikle İtalya’da Straparola, Fransa’da Perrault yahut Danimarka’da Andersen gibi klasik yazarlarla birlikte; artık pedagojik açıdan yetişkinlerden tamamıyla ayrıştırılmış olan çocuklara yöneldikleri ve doğrudan sosyalizasyon aracı olarak kullanılıp burjuva toplumunun değer ve normlarıyla süslendikleri anlaşılır. Dahası, örneğin Nazi Almanya’sında üretilen masalların, açık bir biçimde faşist propagandaya hizmet edecek şekilde tasarlandıkları ve çocukların toplumsal açıdan “doğru” olarak kabul edilen değerleri öğrenmesinde işlevsel bir araç olarak kullanıldıkları görülmektedir. Hâl böyleyken gerek sözlü gelenek ve gerekse yazılı edebiyat içerisindeki masalların, çocuklara ilettikleri mesajlar ve benimsetmeye çalıştıkları ideolojiler açısından çeşitli zamanlarda pek çok yazar/araştırmacı tarafından sorgulandığı ve mercek altına alındığı anlaşılır. Böylelikle, örneğin toplumsal cinsiyet rolleri açısından eşitsiz bir dünyayı tasvir eden ve kadını pasif kılarak erkeği birincil bir konuma taşıyan masalların doğru ve eşitlikçi bir dünyayı tasvir etmediklerini düşünen bazı yazarlar; masal metinlerini içerdikleri mesajlar açısından ters yüz etmeye başlar. Georg MacDonald, Oscar Wilde veya L. Frank Baum gibi isimlerle giderek görünür olmaya başlayan bu ters yüz işleminin, özellikle 20. asrın ortalarından sonra post-modernizmle birlikte, gerek feminist oluşumlar ve gerekse “öteki” olarak kodlanan diğer hareketlerin öncülüğünde (örneğin vejetaryenler, anti-kapitalistler vs.) hemen her ülkede görülmeye başlandığı anlaşılmaktadır. Bu kapsamda bu çalışmada, “karşı-masal” olarak adlandırılan ve “standart” masalları ters yüz eden bu fraksiyonun Türkiye’deki izleri aranmış ve çoğunlukla çeviriler aracılığıyla ülkemize giren bu yeni oluşum; ayırt edici özellikleriyle birlikte ele alınmaya çalışılmıştır.
It is seen that fairy tales are used as an important instrument in the teaching and support of existing values and ideologies to individuals – especially children. In this sense, it is understood that the fairy tales which presents social roles and expectations to their adult listeners in the natural context of the oral tradition, are used to socialize to children who are completely separated from adults from pedagogical terms and decorated with the values and norms of bourgeois society, especially with classical writers such as Straparola in Italy, Perrault in France or Andersen in Denmark. Moreover, it is seen that fairy tales produced in Nazi Germany, for example, are clearly designed to serve fascist propaganda and are used as a functional tool for children to learn values that are considered socially "true". However, it is understood that fairy tales in both oral tradition and written literature are questioned and examined by many writers/researchers at various times in terms of the messages they send to children and the ideologies they try to take. Thus, for example, some authors who think that fairy tales that portray an unequal world in terms of gender roles and do not describe a true and egalitarian world with putting men in a primary position, begin to reverse fairy tale texts in terms of the messages they contain. So, it is understood that this inverted process, which became increasingly visible with names such as Georg MacDonald, Oscar Wilde or L. Frank Baum, began to be seen in almost every country, especially after the mid-20th century, under the leadership of feminist formations and other movements coded as "others" (vege-tarians, anti-capitalists, etc.) From this angle, in this declaration the traces of this faction, which is called "anti-tale" and reverses standard fairy tales, has been searched in Turkey and this new formation, which enters our country mostly through translations, has been introduced with its distinctive features.