Uygarlığı Yeniden Tasavvur Etmek: Daniel Quinn’in İsmail Adlı Romanı Üzerinden Alan ve Bırakan Toplumlarının Eleştirel Bir Analizi


Creative Commons License

Mazlum A.

Sosyal Bilimler Alanında Akademik Araştırmalar, Mehmet Sait Korkmaz, Editör, PLATANUS YAYINLARI, Ankara, ss.131-145, 2025

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2025
  • Yayınevi: PLATANUS YAYINLARI
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Sayfa Sayıları: ss.131-145
  • Editörler: Mehmet Sait Korkmaz, Editör
  • Açık Arşiv Koleksiyonu: AVESİS Açık Erişim Koleksiyonu
  • Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

İnsanlığın karşı karşıya olduğu en büyük krizin, teknolojik yetersizlik veya

kaynak kıtlığından ziyade, dünyadaki konumumuza dair temelde hatalı bir

anlatıdan kaynaklanması olasılığı ne kadar büyüktür? Daniel Quinn’in çığır açan

romanı Ishmael (1992), bu derin ve kışkırtıcı soruyu merkeze almaktadır. Roman,

insan medeniyetini iki karşıt toplumsal model aracılığıyla keskin bir şekilde

inceler: doğal dünya üzerinde tahakküm kurmaya odaklanan “Alanlar” (Takers)

ve doğayla denge ve karşılıklılık içinde yaşamayı benimseyen “Bırakanlar”

(Leavers) (Quinn, 2002, s. 50). Murphy (2025)’e göre, “Alanlar” ve “Bırakanlar”

ifadeleri, daha yüklü anlamlar taşıyan “uygar” ve “ilkel” terimlerinin yerine

kullanılır. Hayal kırıklığına uğramış arayış içinde biri ile telepati yeteneğine sahip

bilge bir goril olan İsmail arasındaki Sokratik bir diyalog çerçevesinde sunulan

Quinn’in anlatısı, okuyucuları insanlığın doğayla olan yıkıcı ilişkisini

şekillendiren derin kültürel mitlerle yüzleşmeye ve tahakküm yerine birlikte

varoluşa dayanan alternatifleri hayal etmeye davet etmektedir.

Quinn’in başkahraman olarak bir gorili seçimi, Bay ve Karagöz (2025)’ün de

belirttiği gibi, bu canlıların insanlarla ve doğayla kurduğu derin bağ nedeniyle

diğer hayvanlardan farklı addedilmelerinden kaynaklanmaktadır. İnsanlarla

yakın genetik akrabalıkları, evrim teorisyenlerinin savunduğu üzere, gorillerin

insanlara yönelik bir yakınlık ve benzerlik hissi uyandırmasına neden olmaktadır

(s. 317). Bu tercihle Quinn, insanlığın daha geniş bir ekolojik sistemin parçası

olduğunu ve tüm türlerin kaderinin birbiriyle ayrılmaz bir şekilde bağlantılı

olduğunu vurgulamaktadır (Quinn, FAQ's, 2025). Ayrıca, Bay ve Karagöz’ün

(2025) altını çizdiği gibi, goriller ormansızlaşma ve yasa dışı yaban hayatı ticareti

gibi faktörler nedeniyle sıklıkla insan sömürüsünün ve yaşam alanlarının tahrip

edilmesinin mağduru olmuştur. Quinn, gorillerin yaşadığı bu zorlu duruma dikkat

çekerek, insan eylemlerinin insan olmayan topluluklar üzerindeki yıkıcı etkisini

gözler önüne sermekte ve çevresel sorumluluk ile koruma çabalarının hayati

önemini vurgulamaktadır.