SOCIAL SCIENCES STUDIES JOURNAL, cilt.5, sa.30, ss.697-707, 2019 (Hakemli Dergi)
Bu makalede, sosyal bilimlerin sorunlu alanlarından kabul edilen iki kavramın-ideoloji ve milliyetçilik –ilişkiselliği/ilişkisizliği
tartışılacaktır. Ayrıca ideolojilerin öldüğü savlanırken, milliyetçiliğin, otoriterliğin neden yükseldiği konusu açıklanmaya muhtaç
durmaktadır.
Muhtemeldir ki 21. yüzyıl sosyal bilim literatürünün en tartışmalı, zemini kaygan, muğlak, negatif anlamlar yüklenen konularının
başında ideoloji gelmektedir. Uluslararası ilişkilerde üstünlük kurmanın/dünyayı yeniden şekillendirmenin bir aracı konumundaki
ideolojiler, SSCB’nin dağılmasından sonra, yani reel sosyalizmin çöküşünden sonra tekrar tartışmanın ana gündem maddesi haline
geldi. Bu durum tarihin sonuna gelindiğini, reel sosyalizmin çöküşü ile birlikte yerkürede geçerli, hakim ve hegemonik ideoloji
olarak liberalizmin kaldığı savlarının yüksek sesle ifade edilmesini beraberinde getirmiştir. Ancak unutulmamalıdır ki ideolojiler
ölmez. Çünkü ideolojiler kurgusal ve normatif içerikli olmaları münasebetiyle toplum mühendisliği içerirler ve ideal toplum modeli
sunarlar. Ortodoks (dogmatik) olmadıkları sürece kendilerini revize ederek varlıklarını sürdürürler.
Diğer yandan bir ideoloji olup olmadığı, ‘ulusu meydana getiren mi’, ‘ulusu bir arada tutan mı’ tartışmasının öznesi olan
milliyetçilik teorik bağlamda tartışılırken, uygulamada bazen faşizmi de yanına alarak varlığını güçlü bir biçimde
duyumsatmaktadır. Tarihte örnekleri oldukça fazladır.
Dünyanın otokratik liderler tarafından yönetilmesi -ABD’de Trump, Rusya’da Putin- milliyetçiliğin dönemsel (konjonktürel)
olarak yükseldiğini rasyonel olarak olumluyor görünse de, sürecin arkasında başka nedenlerin var olduğunu gözden kaçırmamak
gerekir. ‘Güçlü lider, güçlü ülke’ imajı milliyetçiliği tetikleyen faktörlerden sadece bir tanesidir.
21. yüzyıl ideolojik hareketliliğin çok yoğun yaşandığı bir süreç olmaya adaydır. Dünyanın farklı coğrafyalarında yaşanan ideolojik
yönelimli hareketler, özgürlük, kimlik ve kültürel istemli toplumsal hareketler, ideolojiler adına yaşanan terör olayları, ayrılıkçı
hareketler vb. bu yüzyılda ideolojilerin öldüğünü değil, çeşitlenerek, bazen radikalleşerek kendini daha fazla göstereceğinin
ipuçlarını veriyor.
problematic areas of social sciences will be discussed. In addition, while the ideologies are claimed to be dead, the question of why
nationalism and authoritarianism are rising need to be explained.
Possibly, ideology is one of the most controversial issues of the 21st century social science literature, with slippery, ambiguous and
negative meanings. The ideologies, which are a means of dominating / re-shaping international relations, have become the main
agenda item of the discussion after the collapse of the USSR, that is, after the collapse of real socialism. This brought about a loud
expression of the claims that history came to an end and liberalism remained as a prevailing, dominant and hegemonic ideology in
the world, with the collapse of real socialism. However, it should be remembered that ideologies do not die because ideologies
include social engineering and offer an ideal model of society in order to have fictitious and normative content. They maintain their
existence by revising themselves unless they are Orthodox (dogmatic).
On the other hand, while nationalism, which is the subject of the debate whether it is an ideology or whether it is a “the one that
created the nation” or a “the one that holds the nation together”, is debated theoretically, sometimes it takes fascism with it and
makes its presence felt strongly in practice. There are many examples in history