Osmanlı Döneminde Kudüs’ün Şehir Dokusunun Korunmasına Dair Yapılan Çalışmalara Birkaç Örnek


Dede M.

Tarihte Kudüs ve Mescid-i Aksa, Harun Dündar Karahan, Editör, Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları, Ankara, ss.283-303, 2023

  • Yayın Türü: Kitapta Bölüm / Araştırma Kitabı
  • Basım Tarihi: 2023
  • Yayınevi: Türkiye Diyanet Vakfı Yayınları
  • Basıldığı Şehir: Ankara
  • Sayfa Sayıları: ss.283-303
  • Editörler: Harun Dündar Karahan, Editör
  • Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Adresli: Evet

Özet

Yavuz Sultan Selim Han döneminde Osmanlı Devleti’nin topraklarına dahil olan Kudüs şehri ile Osmanlı’nın münasebeti fetihten hemen hemen bir asır evvel başlamıştır. Osmanlı Devleti’nin ikinci kurucusu olarak zikredilen Sultan Çelebi Mehmed döneminden itibaren Osmanlı topraklarında kurulan vakıflarla Kudüs›te çeşitli hayratların inşa edildiği yada Kudüs’teki fukaraların gözetildiği görülmektedir. Kudüs’e olan bu alaka şehrin Osmanlı hakimiyetine geçişiyle de artarak devam etmiştir. Yavuz Sultan Selim Han, şehirde yaşayan Müslümanların dışında Rum ve Ermenilerin de haklarını gözetmiştir. Şehre olan hakimlik esasında hadimlik olarak devam etmiştir. Örneğin Sultan II. Selim döneminde Mescid-i Aksa’ya ibadetten ziyade gezmek amaçlı gelen kadınların çevreyi kirlettikleri, Mescid-i Aksa’ya yakın yerlerde yaşayanların yemek artıklarını dökerek kirlettikleri, ölenlerin ardından İslam’a aykırı batıl hareketlerin yapılması gibi bu ve buna benzer şehrin kentsel ve manevi dokusuna zarar veren faaliyetler ortaya çıkmıştır. Devlet bu duruma derhal müdahale ederek; şer’i şerife uyulması ve şehrin temiz tutulmasına dair emir yayınlamıştır. Yine aynı dönemde Kudüs’te açılan kahvehanenin Müslümanları ibadetten alıkoyduğu gerekçesiyle payitahta iletilen şikayet üzerinde kahvehanenin hemen kapatılmasına karar verilmiş ve karara uymayanların cezalandırılacağı ifade edilmiştir. Kudüs şehrinin korunması sadece şehir merkeziyle kalmamıştır. Şehre ulaşmak isteyenlerin güvenli seyahat etmesini engelleyen ve eşkıyalık faaliyetlerinde bulunan kişilerin bilgisi İstanbul’a ulaşır ulaşmaz bu eşkıyaların derhal bulunup ibret-i alem olarak cezalandırılması istenmiştir. Yukarıda bahsi geçen bu gibi örneklere arşiv vesikalarında çok sık rastlanılmaktadır. İşte bu örneklerin sayısı çoğaltılarak Osmanlı Devleti’nin nazarında Kudüs şehrinin korunması ve kollanmasının, şehir yapısının bozulmadan devam ettirilmesinin, dini hoşgörü üzerinden çok kültürlü ve çok dinli yapının bozulmamasının, İslam itikadının içerisine batıl inançların sokulmamasının ne derece ehemmiyetli bir husus olduğu ortaya konulmaya çalışılacaktır. Nitekim Osmanlı Devleti’nin şehre hakim olduğu dönemde bunu başardığı söylenebilir. Fetihten sonra ortaya konulan yönetim tarzı ile Kudüs şehri ve Mescid-i Aksa, içerisinde barındırdığı dini ve kültürel yapısı, mimari ve kentsel dokusuyla korunabilmiştir. Dolayısıyla günümüzde yaşanan siyasal sıkıntılara rağmen Kudüs şehri ve Mescid-i Aksa bölgesinin tarihi dokusuyla günümüze kadar ulaşmasında Osmanlı Devleti’nin yaklaşık dört asırlık hakimiyeti yadsınamaz bir gerçekliktir.