Ankara Üniversitesi Dil Ve Tarih-Coğrafya Fakültesi Tarih Araştırmaları Dergisi, cilt.31, sa.51, ss.253-275, 2012 (Hakemli Dergi)
Yıllarca yaşadığı topraklardan göç ettirilmek, insanoğlunun yaşamı süresince
karşılaşabileceği en talihsiz olaylardan birisidir. Bu çalışmadaki anlamıyla göç; her
türlü askerî, ekonomik ve kültürel baskıya maruz kalan insanların başvuracakları en
son çarelerden birisidir. Çünkü göçerken hatıralarından başka bir de taşınabilir
mal varlıklarını yanlarına alabilme imkânı bulunan insanlar geride bunlardan daha
fazlasını bırakırlar.
Altı asır gibi uzun bir tarih ve üç kıta gibi geniş bir coğrafyaya sahip olan
Osmanlı İmparatorluğu da göç hadisesi ile sık sık karşılaşmak durumunda kalmıştır.
Ancak söz konusu karşılaşma hiçbir zaman Kırım Harbi’nden (1853–1856) sonraki
kadar sık yaşanmamıştır. Harpten sonra Kafkasya ve Balkanlar’dan Osmanlı
ülkesine doğru başlayan göç dalgası imparatorluk idarecileri için ayrıca mesai,
çaba ve para sarfını gerektiren yeni bir mesele halini alacaktır.
Bu çalışmada, bazı örnek hadiselerden hareketle Kırım Harbi sonrasında
Osmanlı ülkesine sığınan göçmenler arasında bulunan ulemâ sınıfının imparatorluk
sınırları içerisinde yerleştirilmelerinde nasıl bir yöntemin izlenildiği ve kendilerine
ne tür yardımlarda bulunulduğu açıklanmaya çalışılacaktır. Ayrıca bu süreçte
karşılaşılan güçlüklere de dikkat çekilecektir. İmam, şeyh, müftü gibi İlmiye’ye
mensup zümrelerden başka daha ziyade müderrislerin inceleneceği bu çalışmada
son olarak muhacir ulemânın Osmanlı toplumsal ve kültürel yaşamına nasıl bir
katkıda bulunmuş olduklarına da değinilecektir.
Having to emigrate from one’s land is one of the most unfortunate events a
person can face during his life time. Immigration, as it used in this study, is one of
the last resources for people who only have the chance to carry with them their
memories and moveable goods,leave much more than these behind.
The Otoman Empire with its history spanning six hudret years and with its
territory expanding into three continents had to face immigration rather frequently.
This meeting, however, had never been as much frequent as it was after the Crimean
War (1853-1856). The immigration wave following the war from Caucasia and the
Otoman country became a new problem that needed to be addressed with more
effort, struggle, and Money fort he administrators of the empire.
Therefore, this study aims at explaining the ways in which the ulemâ class, who
were among the imigrants who took refuge in the Otoman country, was settled
within the borders of the empire and what kind of assistance was provided fort them.
Further, problems that arose during this process will be handled. This study
evaluates the müderris rather than the groups belonging to the ilmiye like the imam,
sheikh, and mufti and lastly focses on the king of the immigrant ulemâ to the Otoman
social and cultural life.