SİVAS İLİNİN EKONOMİK GELİŞMESİ, Nahit Özen, Editör, İktisadi Araştırmalar Vakfı, İstanbul, ss.79-96, 2008
Madencilik,
insanoğlunun en eski aktivitelerinden biri olup karnını doyurmaya başlaması ile
madencilik faaliyetlerine başlaması üstüste çakışmaktadır. Antik Mısır’da,
Mezopotamya’da ve Çin’de metalik eşyalar, silahlar ve süs eşyaları üretmek için
madencilik faaliyetleri yapılmıştır. İnsanoğlu tarafından ilk kullanılan
metaller, altın, bakır, bronz(bakır+kalay), gümüş ve kurşun iken demirin keşfi ise
daha sonraları olmuştur. Endüstri
devriminden birkaç yüz yıl öncesinde demir ve temel metal madenlerinin
kullanımıyla birlikte, para olarak altın ve gümüşün yaygın olarak
kullanılmasına rağmen madenlerin tüketimi çok düşük olmuştur. Endüstri
devriminden sonra tüketim artmasına rağmen 1800 lü yıllarda temel madenlerin
tüketimi günümüz standartlarına göre oldukça düşük gerçekleşmiştir. Örneğin
1800 yılların başında dünya bakır üretimi yılda 10000 ton iken 19. yüzyılın
sonunda 300000 tonluk bir üretime hızlı bir şekilde yükselmiştir(Reedman, 1979).
Benzer şekilde diğer madenlerin üretimlerinde ve dolayısıyla tüketimlerinde de
artışlar görülmüştür.
Madencilik
faaliyetleri ile uğraşan uluslar, bugün için bu faaliyetleri ölçeğinde
zenginleşmişlerdir. Nitekim batılı ülkeler kişi başına her yıl yaklaşık 20 ton
maden hammaddesi tüketmektedir. Bir başka ifadeyle özellikle bireylerine her
yıl yeteri kadar maden hammaddesi tükettirebilen ve dolayısıyla bu tüketimin
karşılığını üretebilen uluslar zenginleşmişler ve ileri refah seviyesine
yükselmişlerdir. Bunu başaramayanlar ise yoksulluk içerisinde kalarak zengin
ulusların güdümüne girmekten kurtulamamışlardır. Nitekim bugünün zengin ülkeleri,
maden kaynaklarını tüketerek zenginleşmişler ve bu sayede diğer ülkelerdeki
maden hammaddelerine de ortak olmuşlardır.
İnsanoğlundan
oluşan toplulukların halen takip etmekte olduğu dört ana amaç vardır. Bunlar;
refah barış, özgürlük ve adalettir. Bugünün batı ülkeleri standartlarında bu
amaçlara ulaşmak ve var olanı muhafaza etmek için, maden hammaddeleri; gereklidir, aranmalıdır, üretilmelidir, uç
ürüne dönüştürülmelidir ve gerekirse uğruna savaşılmalıdır.
Madencilik sektörü; istihdam artışına,
sermaye artışına, insan gücü kalitesinin iyileşmesine, yeni mesleki
formasyonların doğuşuna, bilgi ve beceri seviyesinin artmasına, malzeme
kalitesinin iyileşmesine rekabet ortamının gelişmesine, talep ortamının
iyileşmesine, organizasyon kalitesinin iyileşmesine, girdi teknolojilerinin
iyileşmesine, proses teknolojilerin geliştirilmesine, önemli katkılar
sağlamaktadır. Bu katkılar direkt olarak yukarıda verilmiş olan amaçlara ulaşılmasına
yardımcı olur.
Madencilik
sektörünün sahip olduğu bu büyük özellikten dolayı çeşitli uluslar maden
kaynakları ile ilişkilerine göre farklı stratejiler geliştirmişlerdir. Bu
kapsamda hemen hemen her ulus için doğru olan iki strateji fevkalade önemlidir.
Bu stratejiler, “ülkenin hammadde kaynaklarını yatayda ve derine doğru yaygın
ve yoğun olarak geliştirmek” ve “tespit edilen maden hammaddelerini ekonomik
olmak koşulu ile bulunduğu yerlerde uç ürünlere dönüştürmek” olarak ifade
edilmektedir. Bu stratejiler doğrultusunda madencilik sektörünün getirebildiği
zenginlikler, uç ürünler bazında, yıllık kişi başına 20.000$ ’lar mertebesine
varan gayri safi milli hâsılalara ulaşmaktadır. Bu büyük zenginliğe ulaşabilmek
için maden kaynaklarının bulunduğu diğer iller gibi Sivas bölgesinde de madenciliğin
geliştirilmesi ve bu itibarla yeni kaynakların bulunması ve bu ilin hizmetine
sunulması fevkalade önemli bir misyon olarak gözükmektedir(Demirci ve Yüksek,
2007).
Bu çalışmada öncelikle
madenlerle ilgili genel kavramlar açıklanmış, Sivas bölgesi maden potansiyeli
ve maden işletmeleri üretim ve istihdam bilgileri verilmiş, Sivas’ın
gelişmesinde madenciliğin yeri ve önemi açıklanmaya çalışılmıştır.