2. INTERNATIONAL SARAJEVO SCIENTIFIC RESEARCH AND INNOVATION CONGRESS, Sarajevo, Bosna-Hersek, 30 - 31 Mayıs 2025, ss.425, (Özet Bildiri)
Faşizm, kökenleri ve günümüzdeki tezahürleriyle karmaşık bir konudur. Metne göre faşizm, bir ideoloji
olup olmadığı tartışmalı olsa da, varlığı ve güncelliği yadsınamaz. Özellikle günümüzde yeniden ivme
kazanması ve "Neo-Faşizm" olarak adlandırılabilecek yeni formlarıyla ortaya çıkması, ele alınmasını zorunlu
kılmaktadır. Neo-Faşizm diye adlandırılabilecek olan süreç, yeni formlarıyla tekrar tarih sahnesine çıkmaktadır.
İdeolojik olarak daha çok milliyetçi ideolojilerden beslenmektedir. Kendi başına evrensel kuralları olmaması,
yine uluslararası çapta tanınmış ideoloğunun olmaması onun pratikteki gücünün ortana kaldırmamaktadır.
İdeoloji olarak kabul edilecekse modern kapitalist toplumun oluşumuyla birlikte ve milliyetçi akımlarla ortaya
çıktığını söyleyebiliriz. İdeolojik nosyonunun zayıf olması, uygulamada zayıf olduğu anlamına gelmemektedir.
I. ve II. Dünya Savaşları arasında ve sonrasında Benito Mussolini’nin kurucusu kabul edilen, politik
arenanın en sağında yer alan bu politik yaklaşım daha sonra Almanya’da Adolf Hitler, İspanya’da Francisco
Franco Bahamonde, SSCB’de Josef Stalin Portekiz’de Antonio de Oliveira Salazar, Yugoslavya’da Josip Broz
Tito, Fransa’da Mareşal Philippe Petain, Romanya’da Nikolay Çavuşesku, Polonya’da Wojciech Jaruzelski,
Bulgaristan’da Todor Jivkov, Yunanistan’da Georgios Papadopoulos ve Türkiye’de Kenan Evren olarak
karşımıza çıkmaktadır. Günümüzde ise ABD’de Donald Trump, Rusya’da Putin, İtalya’da Giorgia Meloni,
Macaristan'da Victor Orbán Fransa'da Ulusal Cephe'nin lideri Marine Le Pen, Kuzey Kore’de Kim Jong’un
önde gelen liderler arasında kabul edilmektedir. Faşizmin ortaya çıkış koşulları genellikle toplumsal bunalımlar
sonrasında daha elverişli hale gelmektedir. Küresel savaşlar, küresel ekonomik bunalımlar, pandemik yayılımlar
bu nedenlerin başında gelmektedir.
Modern dünyanın temsilcisi olarak kendini kurucusu ve temsilcisi olarak kabul edilen Avrupa’nın
tarihsel ve güncel bir hastalığı olarak nüksetmektedir. Evrensel değerlerin oluşturucusu olan Batı’nın aynı
zamanda faşist düşüncenin de beşiği olması tarihin ironisi olarak kabul edilmelidir.