14th International Congress on Social Studies with Recent Researches, Antalya, Türkiye, 29 Ekim 2021, cilt.1, sa.1, ss.1
Dışsal maliyet ya da diğer adıyla
negatif dışsallıklar; üretim veya tüketim faaliyeti neticesinde ortaya çıkan
maliyetlerin, bunun tarafı olmayanlara intikal etmesi veya taşınması şeklinde
tanımlanmaktadır (Savaş, 1999: 696). Bu maliyetler, kaynakların etkinlikten uzak biçimde
tahsis edilmesini ve piyasa dengesinin sağlanmasını engellediğinden (Haines ve Shockleton,
1990: 191) oluşan piyasa fiyatları, üretime ya da tüketime konu olan bu tür mal
ve hizmetlerin marjinal sosyal maliyetini yansıtmamaktadır (Hyman, 1990: 89).
Negatif dışsallıkların günümüzdeki bakış açısıyla
açıklanması Arthur C. Pigou ile başlamıştır (Boudreaux ve Meiners, 2019: 4). Arthur
C. Pigou 1918 yılında yazdığı “The Economics of Welfare” adlı kitabıyla çevre
vergisinin temellerini oluşturan olumsuz dışsallıklara ilk değinen kişi
olmuştur. Pigou bu eserinde ilk defa çevre konularını iktisadi analizlerin
içine sokarak devletin, dışsal sosyal maliyetleri içeren faaliyetleri
vergilemesi gerektiğini savunmuş ve Londra’nın meşhur sisinin oluşturduğu hava
kirliliğini dışsallık vergisi (externality tax) ile vergilendirme fikrini
ortaya atmıştır (Karaca, 2011: 72). Pigou’ya göre doğal kaynaklar kamunun
bedelsiz olarak kullandığı ortak bir mal olarak görüldükçe piyasa kaçınılmaz
olarak başarısızlığa uğrayacak ve kaynak kullanımı optimalden uzaklaşacaktır.
Pigou’dan sonra doğal kaynakların ve çevrenin bilinçsizce
kullanımının neden olduğu negatif dışsallıklara ilişkin literatüre çok sayıda
katkı yapılmıştır. Bu çalışmaların önemli bir kısmı çevre ve insan sağlığı
üzerindeki maliyetleri ele almıştır. Nitekim 1972 yılında düzenlenen Stocholm Konferansı,
çevrenin korunmasına yönelik uluslararası düzeyde ilk bilincin oluşmasını
sağlamış ve fosil yakıt kullanımının neden olduğu sera gazı azaltımı konusunda
küresel bir farkındalık oluşturmuştur. Konferansta kirlilik ve fosil yakıtların
tüketimi konusunda “sorun kaynaklı” bir yaklaşım geliştirilirken; Birleşmiş
Milletler tarafından her on yılda bir gerçekleştirilen sonraki konferanslarda sürdürülebilir
büyümenin sağlanmasına yönelik çözüm odaklı yaklaşımlar benimsenmiştir.
Söz konusu çabaların çevrenin korunması yönünde küresel
anlamda bir karşılık bulduğunu söylemek mümkündür. Zira günümüzde pek çok
ülkenin fosil yakıt kullanımından vazgeçerek yenilenebilir enerji kullanımına
geçtiği görülmektedir. Bu tür bir reformun temel motivasyonu fosil yakıtların
hava kirliliği ve insan sağlığı üzerinde neden olduğu olumsuz etkidir. Nitekim Çevre Koruma Ajansı
verileri fosil yakıtların sera etkisindeki rolünün %79,4 olduğunu
göstermektedir (EESI, 2016).
Açıklamalardan anlaşılacağı üzere
ülkelerde fosil yakıt kullanımı çevre ve insan sağlığını tehdit eden pek çok
olumsuzluğa sahiptir. 2020 yılında dünya çapında kanser nedeniyle ölüm sayısı
yaklaşık 10 milyondur ve akciğer kanseri 1,8 milyon ile ilk sırada yer
almaktadır (WHO, 2021). Kanıtlar, akciğer kanseri gelişiminin ortam hava
kirliliğine uzun süreli maruz kalma ile bağlantılı olduğunu göstermiştir (Bai
et al., 2020). Nitekim epidemiyolojik çalışmalar, fosil yakıtlardan kaynaklanan
genel ortam hava kirliliğinin, artan akciğer kanseri oranlarından sorumlu
olabileceğini göstermektedir (Cohen and Papa, 1995).
Bu çalışma fosil yakıt kullanımının Türkiye’de neden
olduğu dışsal maliyetleri analiz edecektir. Analiz iki kısımdan oluşacak ve ilk
kısımda Avrupa Birliği (EC, 2003: 13) tarafından enerji kaynaklarının elektrik
üretiminde kullanımından doğan dışsal maliyet verileri kullanılarak Türkiye’de
elektrik üretiminin neden olduğu zarar ve onarım maliyetleri hesaplanacaktır.
İkinci kısımda ise Çiçin vd. (2018)
tarafından akciğer kanseri maliyetlerinin hesaplandığı çalışmadan
yararlanılarak Türkiye’de hava kirliliği kaynaklı akciğer kanseri maliyetleri
tahmin edilecektir.