Turgut Özal Uluslararası Ekonomi ve Siyaset Kongresi I, Küresel Krizler ve Ekonomik Yönetişim, Malatya, Türkiye, 15 - 16 Nisan 2010, ss.598-622
Sanayi devriminden bugüne
araştırmaların en önemli konuları üretim artışı ve maliyet düşüşü üzerine
yoğunlaşmıştır. Uluslararası ticaret ve kalkınma teorilerinin önerdiği
argümanlar gelişmekte olan ülkelerin kalkınmalarını ve gelişmelerini bir türlü
sağlayamamıştır.
Gelişmekte olan ülkeler kendi
yetersizlikleriyle mücadele etmeye çalışırken, çareyi karşılaştırmalı üstün
oldukları ucuz işgücü, hammadde ihracatı, ara mal ve montaj sanayi gibi mucizevî
yöntemlerden beklediler.
Türkiye gibi tarımsal alanda
büyük potansiyele sahip ülkeler dahi bu potansiyelini kullanamamıştır. Çünkü
tarım hep ikinci plana atılarak, gelişmenin kaynağı sanayide aranmıştır.
Türkiye için tarım sektörü ihmal
edilemeyecek kadar büyük bir potansiyele sahip olmasına karşın, gayrisafi milli
hasılaya katkısı gerçekten çok küçüktür. Ancak aktif
nüfusun % 42’si hâlen tarım sektöründe çalışmaktadır.
İstihdama-işsizliğe katkısı ve
krizlerin etkilerini hafifletici özelliğiyle de dikkat çeken tarım sektörünün
ihmal edilmesi ülkemiz açısından yararlı görülmemektedir.
Özellikle son yıllarda ortaya
çıkan özelleştirme ve liberalleştirme politikalarının tarım sektörünü dışa
bağımlı, ithalatçı ve gelişmiş ülkelerin pazarı durumuna getirmesi
kaçınılmazdır.