ATAG28 Aktif Tektonik Araştırma Grubu Çalıştayı, Aydın, Türkiye, 5 - 07 Kasım 2025, ss.6-7, (Özet Bildiri)
Batı Anadolu’da süregelen yaklaşık KKD-GGB yönlü genişlemeli tektonik rejim, D-B genel doğrultusuna
sahip aktif normal fayların denetiminde graben ve yarı grabenlerin gelişmesine neden olmuştur. Bu tür
çöküntü alanlarındaki havzanın, (basen) bölgesel temel kayaçlara göre göreceli gevşek dolgusunun etkisi
sonucu sismik dalgaların hapsolmasına neden olmakta; bu durum, yer hareketinin hem zamansal süresinin
uzamasına hem de genlik boyutunun artmasına ve dolayısıyla yapısal hasarın artmasına yol açmaktadır.
Batı Anadolu’daki grabenler ya da yarı grabenler üzerine kurulmuş olan kentler, tarihsel ve aletsel
dönemlerde yıkıcı depremlere maruz kalmışlardır. Aydın, Batı Anadolu’daki en önemli yapısal unsurlardan
biri olan Büyük Menderes Grabeni üzerine kurulmuş bir büyük şehirdir. Aydın kent merkezi ve bağlı
ilçelerin çoğu, doğrudan diri fay tehlikesiyle karşı karşıyadır. Bunun yanı sıra, Aydın ve ilçelerinin büyük
bir bölümü alüvyon yelpazeleri üzerine kuruludur. Suya doygun ve tutturulmamış bu tür zeminler,
sıvılaşma, yanal yayılma ve zemin büyütmesi gibi ikincil deprem etkilerine oldukça duyarlıdır. Bu tür
zeminler üzerine inşa edilmiş binalar, sadece yakın alan depremlerinden değil, uzak alan depremlerinden
de etkilenebilir.
Ülkemizde, 100 km yarıçapındaki bir alan içinde meydana gelen Mw>6.0 büyüklüğündeki depremler,
havza etkisi, sıvılaşma, yanal yayılma ve zemin büyütmesi gibi etkilerle hasara yol açmaktadır. Merkezi
Aydın olan 100 km yarıçaplı bir alan içinde, Mw>6.0 büyüklüğünde deprem üretme potansiyeline sahip 50
diri fay bulunmaktadır. Görgül yaklaşımla, bu diri faylar Mw6,0-7,1 arasında değişen büyüklüklerde
deprem üretme potansiyellerine sahiptir. MTA Genel Müdürlüğü, bu fayların büyük bir bölümünde
paleosismolojik çalışmalar yürütmüştür. Bu çalışmalara göre, Aydın ve çevresindeki fayların önemli bir
bölümü Holosen’de deprem üretmiş ve yüzey faylanması meydana getirmiştir. Paleosismolojik
çalışmalardan elde edilen bulgular, fayların Aydın’a uzaklığı, eğim yönü, uzunluğu ve üretebileceği
maksimum deprem büyüklüğü gibi ölçütlerle birlikte değerlendirilmiş; Aydın ilini etkileyebilecek diri
faylar beş grupta sınıflandırılmıştır. Bu sınıflamaya göre, Büyük Menderes Grabeni’nin kuzeyini sınırlayan
İncirliova, Umurlu ve Atça segmentleri, Aydın için en önemli deprem tehlikesi oluşturan diri faylar olarak
belirlenmiştir. Bu fayların yanı sıra, Gediz Graben Sistemi’nin Killik segmenti, Kuşadası Fay Zonu, Söke
Fayı, Kiraz Fayı, Büyük Menderes Grabeni’nin Pamukören ve Buharkent segmentleri ile Çine, Yatağan,
Baltaköy ve Yenipazar fayları da Aydın’ı etkileyebilecek diğer önemli diri faylar olarak değerlendirilmiştir.
Yaklaşık 1.200.000 kişinin yaşadığı Aydın, içerisinden aktif fayların geçtiği ve jeolojik özellikleri
nedeniyle Türkiye’nin deprem tehlikesi en yüksek illerinden biri olarak değerlendirilmektedir. Bu nedenle,
olası deprem tehlikelerine karşı can ve mal kaybı risklerini en aza indirebilmek için gerekli önlemlerin
derhal alınması büyük önem taşımaktadır.
The approximately NNW–SSE-oriented extensional tectonic regime prevailing in Western Anatolia has
resulted in the development of grabens and half-grabens controlled by E–W-trending active normal faults.
In such extensional regions, the basin, characterized by relatively loose sediments compared to the
surrounding bedrock, effectively traps seismic waves. This phenomenon leads to an increase in the duration
and amplitude of ground motion, thereby resulting in enhanced structural damage.. Cities established on
grabens or half-grabens in Western Anatolia have experienced destructive earthquakes throughout both
historical and instrumental periods.
Aydın is a major city located on the Büyük Menderes Graben, one of the most significant structural features
in Western Anatolia. The city center of Aydın and most of its districts are directly exposed to hazards
associated with active faults. Moreover, a large part of Aydın and its surrounding districts are situated on
alluvial fans. Such water-saturated and unconsolidated soils are highly susceptible to secondary earthquake
effects such as liquefaction, lateral spreading, and site amplification. Structures built on these types of
ground may be affected not only by nearby earthquakes but also by distant ones.
In Türkiye, earthquakes with magnitudes of Mw > 6.0 occurring within a 100 km radius can cause damage
due to effects such as the basin effect, liquefaction, lateral spreading, and soil amplification. Within a 100
km radius centered on Aydın, there are 50 active faults with the potential to generate earthquakes of Mw >
6.0. Empirical analyses indicate that these active faults have earthquake-generating potentials ranging from
Mw 6.0 to 7.1. The General Directorate of Mineral Research and Exploration (MTA) has conducted
paleoseismological studies on a large portion of these faults. According to these studies, a significant
number of faults in and around Aydın have produced earthquakes during the Holocene, resulting in surface
faulting. The data from paleoseismological investigations were evaluated together with parameters such as
the distance of the faults from Aydın, their dip direction, their length, and the maximum expected magnitude
they could generate. Based on this assessment, active faults potentially affecting Aydın were classified into
five groups. According to this classification, the İncirliova, Umurlu, and Atça segments, which bound the
northern part of the Büyük Menderes Graben, have been identified as the most significant active faults in
terms of earthquake hazard for Aydın. In addition to these faults, the Killik segment of the Gediz Graben
System, the Kuşadası Fault Zone, the Söke Fault, the Kiraz Fault, the Pamukören and Buharkent segments
of the Büyük Menderes Graben, and the Çine, Yatağan, Baltaköy, and Yenipazar faults are also considered
important active faults that could potentially affect Aydın.
Aydın, with a population of approximately 1,200,000, is considered one of Türkiye’s provinces with the
highest earthquake hazard due to the presence of active faults and its geological characteristics.
Consequently, it is crucial that necessary measures be implemented promptly to minimize the risk to life
and property from potential earthquakes.